05 Şubat 2002
Aykut Barka’nın, “Halkın gerçekleri bilmeye hakkı olduğuna inanan bilim adamının”, deprem hocasının cenazesinde bir garip gerçeği daha öğrendim. Teşvikiye Camii’nde yanıma yaklaşan bir kişi, kendini tanıttı, sonra başladı anlatmaya:
“Ben İstanbul’da deprem olduğunda harekete geçecek ve koordinasyonu sağlayacak birimde görevliyim. Birimimizin başındaki insan duyarlı ama kadrolarımız inanılmaz derecede farklı bakıyor olaya. Örneğin diyorlar ki; İstanbul evliyalar kenti, bu kentte deprem olmaz. Olsa da büyük olmaz, ölü sayısı az olur!”
İstanbul depreminin bilançosu yüz bin ölü
Oysa değerli bilim adamı Aykut Barka bana daha 17 Ağustos depremiyle ilgili tartışmalar sırasında, İstanbul’da bir depremin mutlak olduğunu söylemişti. Daha sonra yapılan araştırmalar da gösterdi ki; İstanbul’da bir deprem mutlaka olacak. Herkesin de buna karşı hazırlıklı olması gerekiyor. Ama hazırlığın koordinasyonundan sorumlu birimde görevli kişi ne diyor: “İstanbul evliyalar kenti, bu kente bir şey olmaz…”
Bu kafayla bu kentte taş taş üstünde kalmaz. Barka Hoca’yla sohbetlerimizde uzmanların verilerini değerlendirirken, 70 – 80 bin kişinin olası bir İstanbul depreminde öleceğinin hesaplandığını dile getirdiğimde bana, “iyimser bir tahmin” demişti. Barka “uzmanı değilim ama, tahminim ve hesaplamalardan anladığım kadarıyla, 7 veya üzerinde bir büyüklükte deprem olduğunda 100 bin kişinin altında ölü sayısı beklenemez. Ne yazık ki bu kadar çok insanımızı yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Bunun için önleyici çalışmaları başlatıp, bazı bölgeleri boşaltıp, şimdiden yapıların güvenliğini artırıcı tedbirleri yürürlüğe koymalıyız” diyordu.
Deprem mutlaka olacak
Şimdi İstanbul ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda bazı kafalara dikkat edilmesi gerektiğini, işin ciddiyetinin net olarak halka anlatılmasının kaçınılmaz olduğunu görüyorum. İstanbul’da beklenen deprem gerçekleştiğinde 100 bin insan ölecekse, bu insanlara niçin öleceklerini anlatıp, onların çare üretmelerini de sağlamak gerek. Hiçbir şey yokmuş gibi durmanın, beklemenin kimseye faydası olabilir mi?
Türkiye açısından deprem beklentisi sadece İstanbul için geçerli değil. Prof. Ahmet Işıkara’nın dediği gibi artık “Deprem olacak mı?” sorusu kadar geçerliğini yitirmiş bir cümle yok. Yanıtı net:
“Evet, Türkiye’nin her yerinde her an deprem olabilir. Olacak!”
Deprem önlemlerinin maliyeti ve yolsuzluklar
Bu bir kabus ise bir yere gittiği yok. Hep aramızda. Ayrıca Ankara dahil pek çok kendini emniyette sanan il için de geçerli bir felaket beklenen deprem.
Deprem gerçeğini görmezden gelerek, işi Allah’a havale ederek, başımıza gelecekten kurtulamayız. Bilim adamlarıyla, gerçekçi tedbirler üzerinde radikal kararlar alarak felaketin önüne geçme olanağımız var. Peki bu kararlılık içinde olan ülke yöneticisi var mı? Yok. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir anlayışı egemen. Kalan sağlar ne işe yarar, aynı kültürsüzlükle Türkiye’yi nasıl inşa ederler bilemem. Ama bildiğim depremin bir büyük gerçek olarak kapımızda durduğudur. Bazıları depreme gözlerini kapatıp, bizlere de abartmayın diyerek, felakete çare bulduklarını sanıyorlar.
Hala Kızılay’ı yeniden yapılandıramadılar. Deprem önlemlerini alamadılar. Depremden soygunu durduramadılar. Depremin çürük binalarını yapanları cezalandıramadılar. Yasaları çıkartamadılar. Bursa’da deprem merkezini 1 milyon dolara, İstanbul’da 3 milyon dolara mal etmenin ne demek olduğunu hala anlayamadılar. Depremi bekleyen Türkiye’de en büyük acı da bu anlayamama durumu zaten.