04 Eylül 2001
Otopsi raporu 11 vahşi darbeyi kesinleştirdi. Garih’in ölüm nedeni, ana damar ve iç organların parçalanması. Bıçak 7-8 santim derinlikte ve 2 santim genişliğinde yaralar açmış
Üzeyir Garih cinayetinde otopsi raporu çıktı. Garih 11 yerinden bıçaklanarak öldürülmüş. Yaralarının 4’ü gövdesinin sol ve sağ ön taraflarında. İkisi boynunda. 5’i ise sırtında ve arka yanında. Ölüm sebebi ana damarların ve iç organların parçalanması. Bıçak kimi yaralarda 7 – 8 cm’lik derinlikte ve 2 cm genişliğinde derin yaraların oluşmasına yol açmış. Kullanılan ise normal bir tarafı keser, diğer tarafı kesmez bir bıçak. Ama bıçak ile ilgili tür tanımlamasının Adli Tıp’ta yapılmasının çok zor olduğunu da belirtiyor doktorlar. Yani bıçak daha farklı olabilir. İki tarafı da keser hale getirilebilir. Bunu saptamak Adli Tıp’ta zor.
İMALARIN KANITI YOK
Garih’in bazı internet sitelerinde belirtildiği gibi ne cinsel organı kesilmiş, ne de gözleri oyulmuş. Yapılan incelemede de cinsel kimliği ile ilgili hiçbir anormal bulgu yer almamış. Yani homoseksülellik veya başka bir iddiayı kanıtlar hiçbir bulgu yok ceset üzerinde. Bu konuda ortada bir somut delil olmadan savlananlar en azından ölmüş bir insana karşı büyük saygısızlık.
Bu konudaki iddiaları İçişleri Bakanı Yücelen ile de konuştum. Kendisine atfen yazılanlar konusunda kızgın ve üzgün. “Benim böyle bir iddiayı ortaya atmam ve bunu açıklıyor gibi gösterilmem kadar saçma şey var mıdır? Bana soru soruldu. Ben de hiçbir şeyin saklanmadığını anlattım. Gerisi uydurma, böyle bir olayın olmadığını vurgulamak istedim. Hiçbir şeyin saklanmadığını ve saklanmayacağını vurgulamak istedim” dedi.
SAĞ ELİNİ KULLANIYOR
Otopsiyi yapan uzmanlar katilin sağ veya sol elini kullanıp kullanmadığı konusunda “sağ” el olarak düşündüklerini belirtiyor. Ama, bu da çok net olarak ortaya konulabilecek bir olgu değilmiş.
Otopsi ve Adli Tıp incelemesi kriminal inceleme gibi değil. Bu nedenle olayla ilgili bilinmeyenleri aydınlatmaya dönük pek çok şey bu raporda yer almıyor. Ölüm nedeni ve buna bağlı gelişmelere rastlanıyor raporda.
Türkiye’de olay yeri inceleme konusunda çok çok uzman ekipler vardı. Bunlar Emniyet’te başarılı çalışmalar da yaptı. Hatta Mumcu suikastının ardından bütün il mürdürlüklerinde olay yeri inceleme birimleri oluşturuldu. Ancak bu birimleri kuran kadrolar dağıtıldı. Başka birimlere verildi. Sonuç görüldüğü üzere başa dönmek oldu.
BİLGİYİ REDDEDEN SİSTEM
Polisin olay yeri inceleme ekiplerinin bilgi ve donanım eksikliklerinin giderilmesi ve aktif hale getirilmesi gerekiyor. Hem de acilen.
Garih cinayetinde olay yeri birkaç saat içinde öylesine temizlendi ki, şimdi gidenler burada cinayetten eser göremezler. Oysa olay mekânı saklansa ve olayın aynen canlandırması yapılacak kadar delil toplanabilse bugün o kadar çok yol alınmış olunurdu ki… Ama biz beceriksizliklerimizi komplo teorileri veya yalanlar üreterek kapatmaya alıştığımız için bu tablo değişmez. Araştırmayı ve bilimsel çalışmayı reddeden bir eğitim sistemi ne cinayeti çözer, ne de katil yakalayabilir.
KURALLARA UYULMADI
Askeri kışladan bir kişinin elde iken kaçması akıl alır şey değil. Bunun için Yermez’in yakalanması kadar önemli bir olay da güvenlik görevlileri arasındaki koordinasyonun sağlanmasıdır. İşler tarifine göre yapılmayınca ortaya bu tür sorunlar mutlak çıkacaktır. Polis kışlaya bir askeri savcıyla gitse, koğuşlara kadar gidilip zanlıyı almak mümkün olurdu. Ama kurallar yerine heyecanlar geçerli olunca sonuç öyle de, böyle de kötü oluyor.
Yermez’e gelince. O dayanışma içinde olduğu grup veya kişiyle bundan sonraki tavrını planlayacaktır. Büyük olasılıkla, yurtdışına çıkmak isteyecektir. Aslında olay silahla işlense ve Yermez’in kimliği biraz siyaset kaldırır nitelikte olsa, alın size bir Abdi İpekçi cinayeti daha diyeceğim. Polisin üzerinde durması gereken bir başka şey de mezarlıkta bulunan ve bir kadına ait olduğu saptanan kan. Kanın sahibi bulunabilirse sonuca yaklaşılabilecek. Ama bu noktada da bir gelişme yok.
POLİS ELEŞTİRİYE KIZMASIN
Polisin bu cinayeti çözmede göstereceği kararlılığı, toplumdan yükselen eleştiriler kesmemeli. Polis bu eleştirileri aynı zamanda yeniden yapılanmada kılavuz olarak kullanmalı. Basına veya topluma kızmak polise hiçbir şey kazandırmaz. Ama eleştirilere göre hatalardan arınabilinirse o zaman başarı grafiği yükselir. Bence İstanbul polisi eleştirileri dinlemelidir. Hatta Türkiye genelinde bu olaydan çıkartılabilecek ne kadar ders varsa o çıkartılmalıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuda koordinatör olursa, polise büyük hizmet edilmiş olunur.