24 Mayıs 2001
Swissotel baskınını gerçekleştiren terörist Muhammed Tokcan’ın ifadelerinde dile getirdiği 2 milyon dolar konusunda Kafkas Vakfı Başkanı Mehdi Nüzhet Çetinbaş bir açıklama gönderdi:
“Swissotel baskını sanıklarının ifade tutanaklarından yaptığınız alıntılarda yer aldığı gibi, eylemciler, Emniyet ve otel müdürü arasındaki konuşmalarda Kafkas Vakfı’nın adının zikredilmesi tamamen bilgimiz ve irademiz dışındadır. Adı geçen 2 milyon doların ne olduğunu biz de bilmemekle birlikte, merakınızı gidermek bakımından net bir şekilde ifade edebiliriz ki, Kafkas Vakfı’na herhangi bir Swissotel yöneticisi veya mensubu tarafından bir tek kuruş bile bağışta bulunulmamıştır. Eylemcilerin Kafkas töresine uygun davranarak kendilerinden yaşça büyük bir Kafkaslının sözünü dinleyeceği hesaplanmış ve benden eylemden vazgeçmelerini telkin etmem istenmiştir. Nitekim yapılan görüşmelerde Tokcan’a bu yönde telkinde bulunulmuş ve beklenen sonuç alınmıştır.”
Kafkaslının Kafkaslıya ettiğini bilmem ama, bu adamların Türkiye’ye ettiği ortada. 2 milyon dolar konusu da hala aklımı karıştırıyor. Otel müdürü niye 2 milyon dolar vereyim diyor? Eylem bir an önce bitsin diye bir nevi diyet mi ödemeye hazırlanıyor? İstanbul Emniyet Müdürü nasıl oluyor da böyle bir olayın içinde yer alıp, yasal açıdan bir sakınca yok diye görüş bildiriyor… Diğerleri ne yapıyor? Bir İçişleri Bakanı çıksa da şu konuları araştırsa ne güzel olur.
Bir ambulans, bir taksi ve hastanelik sağlık sistemi
Ambulans öykümüz çok ilgi çekti. Meğer ne kadar çok kötü örnek varmış. Yüzlercesi önümde. Birkaç da iyi örnek yollayıp 112’ye teşekkür edenler var. Ama genelde sağlık sisteminin sahipsizliği, ödeneksizliği, eleman yetersizliği ve eğitimsizliği ile sağlık işletmelerindeki yönetim boşlukları genel şikayetler.
Hasta arkadaşımız için ambulans isterken, 112’den taksi önerilmesiyle ilgili olarak İstanbul İl Sağlık Müdürü Dr. Osman Karaaslan’dan bir açıklama aldım. Karaaslan olaydan büyük üzüntü duyduğunu belirtiyor:
“Sayın Özkan; 20.05.2001 tarihinde saat 00.53’te bir ambulansa ihtiyacınız olması üzerine 112 Acil Servis’i aradığınızı ancak, telefona cevap veren görevlinin ‘Ambulans yok hastanızı taksi ile götürün’ şeklindeki cevabı ile karşılaştığınızı Milliyet gazetesindeki yazınızdan büyük bir üzüntü ile öğrendim. Haberiniz üzerine, 20.05.2001 tarihinde nöbette olan tüm 112 ekibi ile ilgili soruşturma başlatılmıştır. Tarafımızca da görev anlayışımıza uygun olmayan bu olayın, insan hayatını kurtarmada birinci öncelikli kurum olan 112 Acil Yardım Servisi’nde yaşanmış olması ayrıca üzücüdür.
Haberinizin yayımlandığı aynı gün bir İl Sağlık Müdür Yardımcısı muhakkik olarak tayin edilmiş ve hızla soruşturmaya başlanmıştır. Soruşturma sırasında, belirttiğiniz gün görevde olan tüm personelin ifadelerine başvurulmuştur. Ayrıca otomatik kayıt yapan santral sistemi ile çalışan Komuta Kontrol Merkezi’nin kayıtlarının dinlenmesi ve deşifre edilmesi için talebimiz üzerine sistemi kuran Netser firması teknik ekip görevlendirmiştir. Olayın sorumluları olarak görülen personel görevlerinden alınmıştır.
Neden ne olursa olsun, yazınızda bahsedilen davranış hiçbir suretle kabul edilemez. Tüm kurumlarda olduğu gibi sağlık teşkilatı içinde de zaman zaman bu tür olumsuzluklara yol açan insanlara rastlanabilmektedir. Ancak 112 Acil Yardım Servisi’nde büyük bir özveri ile çalışan sağlık personelinin tümüne bu davranışı maletmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.
Kalabalık bir nüfusa sahip olan İstanbul’da, sağlık hizmetlerindeki münferit olumsuzlukları en aza indirebilmek için büyük bir çaba göstermekteyiz. Kamuoyu oluşturmada önemli gücü olan basın mensuplarının da bu çabamıza destek vereceği umudu ile saygılarımı sunarım.”
Olağanüstü çabalarla insanların yardımına koşan, sağlık çalışanlarına en içten duygularımla teşekkür ediyorum. Minnet duygularımı sunuyorum. Ama bu sektörde bir küçük hatanın, bir can demek olduğunun da unutulmamasını istiyorum.