Babası 33 aydır hapiste. Her çarşamba onu görmeye gidiyor.
“Okul çıkışlarında beni alırdı, uzun uzun sohbet ederdik, şimdi ise mektuplaşıyoruz” diyor. Ergenekon sanıklarından Tuncay Özkan’ın 18 yaşındaki kızı Nazlıcan Özkan, dava sürecini kendi açısından anlatıyor…

Nazlıcan Özkan, gazeteci babası Tuncay Özkan tutuklandığında 15 yaşındaydı. Şimdi 18’inde bir genç kız. Özkan’la aradan geçen 33 ayın onu nasıl değiştirdiğini, bir anda “babasız” kalmanın hayatına etkilerini konuştuk…

-Babanız tam olarak ne kadar süredir cezaevinde?

33 ay oldu.
Tutuklandığında ben 15 yaşındaydım, şimdi 18’im. Bu süre içinde babam için bir şey değişmedi ama benim açımdan bakarsak; ona çok ihtiyaç duyduğum dönemlerde babam yanımda değildi. Bazıları ‘Kızgın mısın, bu duruma isyan ediyor musun?’ diye soruyor.
Kızgınlıktan çok burukluk yaşıyorum. Kızgınlığın ve isyanın bir işe yaramayacağını biliyorum.
Giden 33 ayı kimsenin geri getiremeyeceğinin farkındayım. Bugün tam 990 gün oldu babam gideli.

-Babanızla ilgili en çok neleri özlüyorsunuz?
İşten arta kalan zamanlarında birlikte vakit geçirirdik. Okul çıkışlarında beni alırdı ve uzun saatler boyunca sohbet ederdik. 33 aydır dertleşemiyoruz, onun yerine mektuplaşıyoruz. 990 günde en az 500 mektup olmuştur.

-Birden siyasetle tanıştınız.  “İleride ben de siyasete gireceğim” dediğiniz oldu mu?
Kesinlikle istemiyorum, çünkü siyasetin kötü yanını gördüm. Babam siyasi mücadele içindeyken, şimdi yaşam mücadelesi veriyor.  Siyasete karşı hafif bir korku oluştu bende. Babam içeri girmeden evvel, tutuklanan gazetecileri konuşurduk evde.  İlhan Selçuk’u, Mustafa Balbay’ı biliyordum mesela.  Babamın tutuklanması bende hiç soru işareti yaratmadı.  Asla “Acaba babam suçlu mu?” diye düşünmedim.

-Babanızın milletvekili adayı olmasını nasıl karşıladınız?

Destekliyorum. O benden destek istemedi, ben ona destek olmayı seçtim. Ben aslında seçim çalışmalarında aracıyım. Onun mesajlarını iletiyorum; sokaktaki insanların nasıl tepki verdiklerini, onu neden sevdiklerini ve ona neden kızdıklarını babama söylüyorum.

Bu süreçte okuldan ayrıldınız, tasdiknameniz verildi. Geri dönebilmeniz için çeşitli girişimler yapıldığı yazıldı basında. Sonra neler oldu?

Hiçbir adım atılmadı.  Okuldan ayrıldım. Şimdi Pera Güzel Sanatlar Lisesi’nde resim okuyorum. Yeni okulumu çok seviyorum, ihmal etmemeye çalışıyorum.

Eski okulunuzu ihmal mi ediyordunuz, bu yüzden mi ayrılmak zorunda kaldınız?

İhmal derken; çarşamba günleri babamı görmeye gidiyordum. O okula kırgınım, öğretim anlayışları iyi olabilir ama benim gözümde eğitim anlayışları sıfır.

Sevgilim  yok, zaman  bulamadım

-Babanızın cezaevinden çıkışına, ilk karşılaşma anınıza dair nasıl bir hayal kuruyorsunuz?
O an benim için çok önemli.  Cezaevine ilk girdiği günlerde, açılan kapılardan onun gireceğini umardım hep. Karşılaşma anında babama kocaman sarılıp bırakmam. Bize kimse dokunamaz bir süre.
-Kızlar babalarına âşık olur.  Senin için de öyle mi?
Babam gibi biri olursa çok acı çekeceğim demektir o zaman.  Ben 3 yaşımdan beri babama “Seninle evleneceğim” derdim.  Âşık olacağım erkeğin kesinlikle etrafıyla ve gündemle ilgili, konuşabileceğim biri olması lazım.

-Bir gün yaşamınız normale döndüğünde gündemi hâlâ bu şekilde mi takip edeceksiniz?
Yine gündemin içinde olurum, artık paçayı kaptırdım.

-Sevgiliniz var mı?
Yok, olmadı. Zaman bulamadım.

15-18 YAŞ ARASI BABAMIN YOKLUĞU KÖTÜ OLDU

-Kendinizi yaşıtlarınızdan daha olgun hissediyor musunuz?

Bu süreç beni etkiledi. İlgilendiğim konular filtrelenmeye başladı. Daha çok siyasetle ilgileniyorum ve gündemi takip ediyorum. Yaşam coşkum azalıyorum. Yaşıtlarımın yanında daha az hareketliyim.

-Babanıza “keşke bu işlere girmeseydin de hep bir arada olsaydık” dediğiniz oldu mu?

Öyle bir şey söylemedim. Onunla ve mücadelesiyle gurur duyuyorum. Ama böyle olmasını tabii ki istemezdim. Bu 3 seneyi birlikte geçirmek isterdim. 15-18 yaş arası onun yokluğu kötü oldu.

-En çok hangi zamanlarda babanıza ihtiyaç duydunuz?

Bayram günlerinde, doğum günlerinde.

-Bu süreç sizi duygusallaştırdı mı?

Günlük hayatta duygusal olunacak pek çok ayrıntıya karşı sertleştim. Ağlayamıyorum mesela. Ama bazen, herkesin çok rahat izleyebileceği filmlerde yıkılıyorum.

Nazlıcan Özkan – Fusun Saka

Habertürk