08 Mart 2002
Bir arkadaşım Türkiye’nin AB üyeliği kavgasını, çocukluğunda arkadaşlarıyla aralarında yaptıkları “Gökkuşağının altından geçen cinsiyet değiştirirmiş” tartışmalarına benzetti. AB’ye girince her şey düzelecek, gelir artacak, Türkler çalışmadan para kazanacak. Ya da AB’ye girince erkekler kadın, kadınlar erkek olacak kadar komik bir şey; parçalanıp, bölüneceğiz, bizi yok edecekler. Her ikisi de yalan. Türkiye kendi içinde orta yolu bulup sorunu çözerek geleceğini inşa etme durumundayken, çatışmayı tercih eden oyuncuları yüzünden dışarıya, en önemlisi de AB’nin bizi istemeyen kadrolarına karşı büyük açıklar veriyor.
AB neye lazım?
Türkiye’nin kendini uluslararası arenada üretime, kamusal alanda büyüme ve reforma, birey hukuku noktasında da gelişmelere açabilmesi için, AB hedefi mutlak gerçekleşmeli. Ama bunda AB’nin bizden istedikleri ile, bizim vereceklerimiz karşılıklı saygı ve menfaatler noktasında eşitler arasındaki müzakereler yoluyla halledilmeli. AB bunu istemiyorsa keyfi bilir. Ama AB ile ilgili iç siyasi tartışmaların, Türkiye’nin önünü kesmesine izin verilmemeli. Bu noktada karar vericiler olan siyasilerin, askerin itirazlarını da oturup doğru düzgün dinlemesinde fayda var. Rusya, İran gibi komşularla ilişkilerimizi AB olsa da olmasa da geliştirmeli ve Çin dahil ittifaklarımızı kurmalıyız. Buna AB neden engel olsun ki?
Para para para
AB Türkiye için bir hedef. Ama bu hedefe varınca herkes zengin olmayacak. Çalışan kazanacak. Kimse AB içinde diye Türkiye’yi beslemez. Zaten fonlar kaldırılıyor. Para alacağız diye AB trenine atlamaya çalışanlar hüsrana uğrar. AB, Mustafa Kemal’in uygarlık eşitliği hedefi. Gerisi Türkün çalışma gücüne kalmış. Bu hedefe ulaşmak noktasında biraz daha bu üslup ile kavga edersek, asıl parçalanmayı yaşayacağız ve ağır bedeller ödeyeceğiz. AB’ye üyelik ise bu tartışmaların gölgesinde zaten gerçekleşmesi uzak bir hayalden öteye geçmeyecek gibi geliyor bana.
Ali Fevzi Bir ve Şenol Dede
Ali Fevzi Bir, Şenol Dede adına düzenlenmiş sahte pasaportu ile Almanya’da yakalandı. Şimdi getiriliyor. Bir’in iadesi gerçekleştikten sonra, şike çetesi ile ilgili bilinmeyenler de aydınlığa çıkacak. Özellikle yakalandığı zaman Bir’in üzerinden çıkan pasaportun sahibi Şenol Dede şike çetesi soruşturmasının kilit isimlerinden biri. Çünkü, Dede ve Bir arasındaki ilişki, arkadaşlık ilişkisinden çok ortaklık. Öyle ki; Ali Fevzi Bir’in yanındaki, pek çok çete üyesinin maaşlarını ödeyenler arasında Dede de var. Ali Fevzi Bir de, Şenol Dede’nin hem tahsilatçılığını yapıyor, hem de ona bu karanlık dünyada koruma sağlıyor. Öyle ki; çelimsiz ve güçsüz bir yapıya sahip olmasına rağmen, Dede kumar masasında el çabukluğu ile kendisine borçlu bıraktığı insanlara, telefonda en ağır hakaretleri ediyor. Dede’den nasibini alanlardan birisi de, futbol dünyasında yeteneği kadar kumara düşkünlüğü ile de bilinen Sergen Yalçın. Sergen’in Şenol Dede’ye kumar masasında borçlandığı tutar 250 bin mark olarak söyleniyor. Sergen Yalçın bu borcu ödeyemeyince iddialara göre devreye Ali Fevzi Bir giriyor ve Dede’nin alacağını tahsil ediyor.
Ali Fevzi Bir ve Şenol Dede’nin kurdukları organizasyonda, bugüne kadar ortaya çıkmayan bir isim daha var; bu kişi Levent’te ikamet eden bir eşcinsel. Hakemlere pazarlanan kadınların koordinasyonundan o sorumlu, kadınlar; bu eşcinsel vasıtasıyla, hakemlerin kaldığı otellere, Bursa’ya, kimi zamanda Bolu’ya gönderilmekte. Hatta şebeke o kadar organize ki; Bursa Osmangazi’de taksi durağı sahibi olan Veli Çamur’u ayarlayarak, kadınları havaalanından otele bu durağın araçları ile sevk ettirmekte, ve civarı dolaşmak içinde yine bu durağın taksilerini kullanmakta.