31 Mayıs 2001
Adalet Bakanlığı kendi bünyesinde örgütlü bulunan sendikanın çanına ot tıkadı. Nasıl mı? Sendikanın bütün sözcülerini, ön plan çıkan, sorunları gösteren yöneticilerini 657 kapsamında tayin” etti. Susturdu. Konuşmalarına engel oldu. Bunun en güzel kanıtı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un bana gönderdiği açıklama. Bakın aslında yapmadık derken neyi nasıl yaptıklarını güzel güzel nasıl anlatıyor Sayın Ertosun:
“Köşe yazısı içeriğine göre, sendika yöneticilerinin sendikal faaliyetlerinden dolayı cezalandırıldıkları ve sürgüne gönderildiklerinden bahsedilmekte, sendika yöneticileri hakkında davalar açıldığı belirtilmektedir. Bakanlığımız sendikal faaliyetlerden dolayı hiçbir sendika yöneticisi ve üyesi hakkında disiplin soruşturması yapmamış ve ceza vermemiştir. Yapılan disiplin tahkikatları aynı zamanda devlet memuru olan sendika yöneticilerinin, sendikal faaliyet dışında yazılı ve görsel basına izinsiz demeç vermeleri ile ilgili olup; kendilerinden iddia ettikleri hususlarda somut bilgi ve belge istendiğinde bunu yapmaktan kaçınmışlardır. Yazılı ve görsel basına izinsiz demeç vermek suçundan bir kısım sendika yöneticileri hakkında disiplin tahkikatı yapılmış, sadece bunlardan birinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesi ve Adalet Bakanlığı Memur Sınav – Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin 43. maddesine göre naklen ataması yapılmıştır.”
Ne yaparsınız, bizde demokrasi sivil toplum eliyle falan gelemez. Demokrasi gelecekse, böyle bir ihtiyaç varsa ve dahi örgütlü memurların konuşması da gerekiyorsa Sayın Ali Suat Ertosun bunu gerçekleştirir. Demokrasiyi de getirir, örgütü de kurdurur, hatta sendikacıların basına ne zaman, nasıl açıklama yapacaklarına da karar verir. Sendikacılara buradan açık seçik sesleniyorum: Siz Ali Suat Ertosun’dan daha mı iyi bileceksiniz ne zaman açıklama yapılacağını kardeşim. Oh olsun.
Bakanlar Kurulu delik deşik
Bakanlar Kurulu toplantı salonu için güvenlik önlemlerinin yeterli olduğunu sanacak kadar saf bir Türk vatandaşı olduğumu anladım. Ben hükümet toplantılarının bir ülkenin ulusal güvenliğinin en önemli zirvelerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ama ilgili ve yetkili kurumlar öyle düşünmüyorlarmış. Sadece Çankaya Köşkü ve Genelkurmay Başkanlığı’nda elektronik perdeleme sistemi varmış. Oysa cezaevlerine bile koyuyorlar şimdi. İçeriden cep telefonuyla görüşmeleri engellemek için. Ama hayrettir Bakanlar Kurulu salonunun elektronik perdelemesi yokmuş. Bugünkü teknolojide eline uygun aleti alan oturur dinler Bakanlar Kurulu’nu.
Ben MHP’de gündeme getirilen ve Bakanlar Kurul toplantılarının telefonla dışarıya aktarıldığı kuşkularını içeren eleştiriyi yazmıştım dün. Öyle bilgiler geldi ki; meğer bizim bakanlar ile İstanbul’da borsa ve ekonomik çevreler arasında direkt hat olduğuna inanan epey yetkili ve etkili insan varmış. İnanılmaz. Bakan olmanın etiğini, devletin en büyük koltuklarından birine oturmanın erdemini bilemeyecek kadar kalitesiz kişilerin bakan olup, o işadamına, bu spekülatöre kapı kulu olamayacağına inanıyorum.
Ama olur ise de bunların engelleneceğini varsayardım. Meğer herkesin sütüne bırakılmış. Ben derim ki; önce yasal düzenlemeleri, teknik önlemleri alalım, sonra süt olayına bakalım. İnsanoğlu çiğ süt emmiş derler ya. Olmaz olmaz demeyin oluyor. Bakanlar Kurulu’ndaki kavgayı toplantı devam ederken İstanbul’da duyanlar oluyorsa, kavgalardan, ekonomik kararlardan para kazananların sayısı artıyorsa, bu iş ulusal güvenliği ilgilendirir. Siz ne dersiniz sayın bakanlar?..