30 Nisan 2002
Af bir deli gömleği olarak, siyasetin girdabında ne yaptığını bilemeyen iktidar ortakları tarafından hepimize giydirildi. Türkiye suç ve ceza dengeleriyle böylesine keyfi oynandığı için, ciddi sorunlar yaşıyor. Toplum suç ile ceza arasındaki dengesini yitirdi.
Turgut Özal ile birlikte başlayan süreçte, 1991 ve 1992 yıllarında özellikle çete ve mafya suçlarında ceza limitleri en aza çekildi. Arkasından da DYP – SHP iktidarı döneminde AB ile uyum adı altında cezalar neredeyse teşvik eder bir düzeye indirgendi. 10 – 15 yıllık çete suçuna Turgut Özal en fazla 2 yıl ceza verileceği düzenlemesini yaptı. Sonrası malum. İyi de neden?
Çete düzeni
Türkiye’de o yıllardan itibaren çete ve mafya olgusu giderek gelişti. PKK terörü bu olguyu tırmandırdı. PKK terörünün en azgınlaştığı yıllarda, çete ve mafya olgusuna bulaşanlar genelde PKK karşıtlıklarıyla ortaya çıkıyor ve haraçlar ile ayakta kalıyorlardı. “Hoş görü” sahibi devlet adamları tarafından himaye edilen, beslenen bu gruplar merkezde siyasetin finansmanı noktasında tehditler ile sorun çözücü, taşrada yönetime yardımcı elemanlar gibi davranıyorlardı.
Doğal olarak siyaset bu tür organik bağlantı kurduğu çete ve mafya ile mücadele noktasında, ceza limitlerini en aşağıya çekti.
Sonrasında Mesut Yılmaz’ın iktidarında görüldü ki mafya devleti ele geçirme atağında. Şımartılan mafya her şeyi istiyordu. Başlatılan çete ve mafya mücadelesi, MGK desteğiyle büyük başarılar sağladı. Yasalar değiştirildi. Ama talihsizlik olarak Sadettin Tantan’ın mantığına tosladı temizlik mücadelesi. Bu dönemde Meclis devreye sokulamadığı, işler polis copuyla halledilmeye çalışıldığı için, büyük kayıplara uğranıldı. Siyasi kin ve hırs, temizlik harekatının yerini aldı.
Kazanılanlar geri alınıyor
Sonrasında çete ve mafya mücadelesini başlatan Mesut Yılmaz dahil olmak üzere herkes, ekonomik krizi bahane ederek çete ve mafya olgusuyla mücadele eden, bunun kaynaklarını kurutmaya yönelen bütün yasal düzenlemeleri geri almaya başladılar.
Naylon faturacılar, kara paracılar, kaçakçılar, hortumcular sıraya girdiler yasalardan kendi paylarına bir şeyler kopartabilmek için. Bu arada Recep Tayyip Erdoğan ve arkasındaki ekonomik dayanakları da bundan yararlanmak için saldırdılar. Sonuçta Meclis DGM yasasını değiştirdi. Çete ve mafya ile bunların destekçisi siyasi unsurlarla mücadele edilemez hale gelindi. Bankalarını batıran hortumcular bundan en iyi yararlananlar oldular. Kimse gıkını çıkartmadı. Tayyip ve arkasındaki güçler DGM yargısından kurtuldular.
Hanımefendilerin affı
Şimdi bütün bunlar yetmezmiş gibi iki hanımefendinin vicdan ile gözyaşları arasına sıkıştırdıkları bir deli gömleği olan, affın başımıza açtığı işlerle uğraşıyoruz. Rahşan Ecevit ile Fatma Türk hanımefendiler Trabzon Cezaevi’nde gördükleri bir kız çocuğunu kurtarmak diye çıktıkları yolda nice katilleri, çetecileri, hırsızları sokaklara saldırttılar.
Türkiye’de siyasetin adam kayırma ve kurtarma üzerine kurulu olduğunu bilmezmiş gibi davrandılar. Politikacılar kendi bağlantılı oldukları suçluları kurtarma gayretine girince, bugünkü kaos ortaya çıktı. Şimdi çıkan af ne hanımefendiler Rahşan Ecevit’in ne de Fatma Türk’ün içine siniyor.
İyi de bu hanımefendilerin beyleri Sayın Bülent Ecevit ile Sayın Hikmet Sami Türk bu af konusunun mimarları. Onlar hanımlarının içine sindiremediği, kendilerinin kerhen desteklediği af uygulamasını bozdu diye neden Sayın Cumhurbaşkanı’na kızıyorlar? Neden aceleyle yasayı geri yolluyorlar?
Ben bu af ve yasaları değiştiren acil kayıtlı uygulamaların, Türkiye’yi yeniden mafya ve kurumlarıyla iş tutma dönemine götüreceği kaygısını taşıyorum. Yeniden çeteler ile organize suç örgütlerinin yarattığı ekonomik düzen etkin olacak diye düşünüyorum. Aflarla cezaevlerine konulan tetikçiler, haraççılar, mafya üyeleri sokaklara salıverilecek, ardından olaylar başlayacak.
Ben bu filmi daha önce görmüştüm. 2003 yılındaki borç ödeme takvimiyle Türkiye ekonomik sıkıntının giderek ağırlaşacağı günleri beklemese, sokağa çıkanlar iş bulsa, topluma kazandırılsa ben yanılırım. Ama hırsız, katil, dolandırıcı adamları sokaklara salıp, aç bırakınca ne olacak? Kan akacak, haraç alınacak, komplolar kurulacak. Yazık olacak yazık.