12 Mart 2002
Hasan Cemal’in Afganistan izlenimleri çok etkileyici. Sanki bir filmmiş gibi. Ama gerçek. Afganistan’da acıyı da, korkuyu da elle tutabiliyorsunuz. Hasan Cemal tutmuş anlatıyor. Savaşın ekonomisini, öldürmenin dayanılmaz ağırlığını görüyorsunuz. Çünkü ya öldürüp ayakta kalacaksınız, ya da öleceksiniz. Düzen bunun üzerine kurulmuş.
Hasan Cemal’in Afganistan’ı görmeden yazdıkları ile oraya gittikten sonra yazdıkları arasında da çok fark var. Bu nedenle herkes mutlaka Hasan Cemal’in gözünden oraları izlemeli. Gerçekten daha büyük hiçbir şey yok çünkü.
Patlamaya hazır
“Afganistan bataklıktır, dipsiz kuyudur, savaş yeni başlamıştır, bitmemektedir” yaklaşımlarına hep bir ağızdan karşı çıkılıyordu Türkiye’de bir grup yazar tarafından. Ama bugün Afganistan gerçeğini daha net görebilmemiz bizim için yaşamsal önem taşıyor. Çünkü Afganistan’da konuşlandırılıp, oraları adam etmesi istenen Türk askeri. Batı kendi askeri varlıklarını çatışmaların olduğu bölgelerden ve genelde Afganistan’dan bir an önce çıkartmak istiyor. Çünkü aşiret ağalarının para talepleri, barbarlıkları, uyuşturucu gelirinin bölüşümü noktasında gerilen sinirler boşaldı boşalacak. Oradaki vahşetin ortasında da bizim askerlerimiz kalacak. Şehitler veya gaziler bizim çocuklar olacak.
Afganistan Türk askerine, Türk askeri Afganistan’a hazır mı? Bunlar iyi sorular da Türk ana babalar evlatlarının Afganistan’da ölmesine hazırlar mı? Bu sorunun yanıtı iyice görülmeden, asker göndermek noktasında acele davranılmamalı.
AB için referandum önerisinden aklımda kaldı. Diyorum ki Afganistan’a gönderilecek askerler konusunda bir referandum yapsak ya. Halkımız Mehmetçiklerin Afganistan’a gönderilmesine evet mi der, hayır mı? Var mısınız denemeye, sonuç ne çıkar acaba?
Adam öldürmenin dayanılmaz ağırlığı
Banka soyguncularını vuran özel güvenlik personeli dün çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Çünkü yetkisini aştı. Hukukun kendisine çizdiği sınırları geçip eline emanet edilen silahını, iki insanı öldürmek için kullandı. Sağ ele geçirilebilecek iki soyguncuyu, kaçarken arkalarından vurarak öldürdü. Oysa böyle yapmamalıydı. Burada en önemli kusur o kişiyi iyi eğitemeyenlerde. Ne yapmasını ve en önemlisi ne yapmaması gerektiğini iyi anlatamayanlarda.
Öldürmek kolay mı?
Şimdi Türkiye’yi vahşi Batı zannedenler, gözlerini kan bürüyenler adam öldürmenin dayanılmaz ağırlığını vicdanlarında değil, hayallerinde bile canlandıramayanlar bunu eleştireceklerdir. Bunlar arasında beni bile şaşkınlığa düşüren demokratlar var. Türkiye’nin içinde bulunduğu karamsarlıktan, depresyondalar diye düşünüyorum onlar için.
Bir hayat kaç para?
Ama hukuk doğrusunu yaptı. Keşke hep böyle olsa. Çünkü adam öldürmeyi böylesine kolay, böylesine ucuz bir şey olarak görmek büyük hatadır. Her kim banka soyarsa onun cezası bellidir. Ona ceza verecekler de bellidir. Kimse kendini kanun uygulayıcıların veya kanunun yerine koyamaz.
Burada uygulayıcıların garip mantığı ve insana değil paraya endeksli yaşamımız tepkilerimizi belirliyor. Paranın kıymeti sınırsız, hayatınızınki ise, cebinizdeki para kadar ediyor. Oysa adam öldürmenin parayla ölçülemeyecek kadar dayanılmaz bir ağırlığı olsa gerek değil mi?