19 Haziran 2003
Türkiye ağlıyor. Seymen Ağa perişan, Türkiye perişan. Bahar yenge hasta. Türkiye hasta. Dizidekiler yasta, Türkiye yasta. Ağla Türkiyem ağla.
Ne ekonomik durum, ne siyaset, ne de ticaretin yarattığı açmazlara bu kadar ağladık. İşsizlik, açlık, sefalete değil, ağaların haline acıyoruz. Türkiye ağlıyor, buradaki ağlamanın nedeni: Asmalı Konak. Seymen Ağa’mızın kıymetlü eşleri Bahar’ın durumuna ağlıyoruz. Allah şifasını versin. Bir sinema filmi, bir de önümüzdeki yıl diziyi kutarır, yapımcısı Abdullah Oğuz ile ortaklarını abad eyler bunca ağıt.
Biz nelere ilgi gösteriyoruz diye düşündüm. Asmalı Konak’ın bizi cezbeden tarafları ne? Sonra aklıma Dallas dizisi geldi. Hani 12 Eylül yönetiminin millete kültür şoku yaşatmak için yayınlattığı ve bana göre en ağır kültür darbesini Türkiye’ye vuran Amerikan dizisi. Herkesi eve bağlayan dizi. Asmalı Konak, Dallas’ın yerli versiyonu. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Kadınlar bizim kadınlarımız
Asmalı Konak’ta bizi çekenler, neler bakalım. Özellikle kadınlarımızın ayılıp bayılmasına neden olan sahneleri hatırlayalım. Seymen Ağa, bildiğin derebeyi. Yakışıklı, kasıntı, karısını dövüyor, ağız burun kırıyor, ama seviyor da. Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin ideolojisinin sembolü. Kadınlarımız tapıyorlar ona. Allah sırtlarından sopayı…
Seymen tecavüzcü. Bahar’a da tecavüz etti, evin hizmetçisine de. Hasta. Hizmetçiden olan çocuk evde, ama yüzüne bakan kim! Ağanın elinin kiri o çocuk da annesi hizmetçi de.
Yasadışı işlere bulaşıyor. Gözü kara, uyuşturucu, kara para her şey onda. Adam becerikli.
Bir de anne karakteri var. Oğlunu yönlendiriyor. Bir kara dul. Onun ne kadar çirkin işi varsa örtüyor. Kasabanın eşrafından eski sevdalısında gözü. Buluşuyor. Aşiftelik ediyor. Aşkına gözü kara. Her pisliğin ilacı onda.
Bahar yengemiz İstanbullu. Bir arkadaşı var kayınbirader ile flörtte. Ama bakıyor ki daha iyi bir iş var. Bahar’ın arkadaşının gözü oynaşta eniştesini ayartıyor. Adam yakışıklı, kız güzel. Olur öyleeee…
Kimin nesi?
Şimdi duyar gibiyim bizim duyarlı kadınlarımızı hep bir ağızdan bana kızıyorlardır, hatta bazıları, ‘Seymen Ağa’mıza laf söyletmeyiz’ diyorlardır. Desinler…
Bahar yengemizin bir erkek arkadaşı var. Gözü ağamızın karısında, Bahar’da yani. Eve girip çıkmak zorlaşınca evin büyük kızına yazılıyor. Dul ne de olsa, sevindiriyor ailenin kadınlarını topluca. Türkiye’de böyle mi oluyor bu işler? Ağla Türkiyem ağla…
Evin küçük kızı Zeynep bir sürü oğlandan, hatta tecavüzden-Annesinin oynaşının yeğeni-sonra geliyor bir de bakıyor ki, aşkı gözünün önündeymiş. Evin kahyasının okumuş, ağalık düzenine karşı solcu oğlanıyla evleniyor. Anası çok kızıyor bu işe, kendisini eşraf oynaşıyla yakalayan kahyayı ve ailesini atıyor evden. Ama iyi yürekli Seymen Ağa durduruyor bu işi. Anne bunlar normal diyor, devir değişti.
Biz bu muyuz?
Asmalı Konak kimi anlatıyor? Bizi mi? Türkiye’yi mi? Biz daha fazlasına inmediğim bu ilişkilerin insanları mıyız? Biz bu muyuz? Üniversiteler boşa durmasın, çalışsın. Biz neyiz?
Beni yanlış anlamayın sakın. Dizinin tutmasını, izlenme rekorları kırmasını takdirle karşılıyor, alkışlıyorum. Benim derdim ayrı. Ben senaryoya bakıyorum. Anlatılanlara. Karakterlere…
Türkiye ağlıyor ya… Ben de ağlıyorum. Ne oluyor bize?
Bakar kör müyüz? Analar kötü kadınlara, oğlullar çeteci sapık, mafya babalarına, kızlar yollu olmanın faziletlerini anlatanlara mı ağlıyor? Türkiye ne gördü de ağlıyor? Geleceğini mi? Ağla o zaman Türkiyem ağla…