28 Temmuz 2003
Türkiye ile Amerika arasında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün temaslarıyla yeni bir dönemin başladığına inanıyorum. Gül, Amerika’ya Türkiye’de nelerin değiştiğini çok net olarak aktarmıştır. Amerikalılar da artık Türkiye ile ilgili bilgileri nereden alacaklarını anlamışlardır.
Söz verilmedi
Arada danışman statüsünde bulunanların Türkiye ile ilgili gerçekleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirme, çarpıtma olanakları kalmadı bundan sonra. Türkiye’nin görüşlerinin nereden alınacağı ortaya kondu. Gül’ün gezisi sırasında Amerikalılar’ın bütün ısrarlarına karşın Kuzey Irak ve Irak politikasında Amerikalılar’a herhangi bir söz vermediğini, hatta daha açılımlı bir politik duruşla, Amerikalılar’ı şaşırttığını öğrendim. Gül’e göre Türkiye Kuzey Irak’ta da bir görev alacaksa, bu Türkiye açısından Irak’ın bütününü kapsayacak bir görev olacak. Türkiye sadece belirli alanlarda sınırlı kalmayacak. Irak’ın geleceğinde ve bugününde söz sahibi olacak. Ayrıca Türkiye, Irak’ın geleceğine karar verecek konseyin de doğal olarak üyesi olacak. PKK ve uzantıları mutlaka Kuzey Irak’tan atılacak. Türk askerinin gitmesine ise TBMM karar verecek. Kimsenin onun adına söz verme durumu asla söz konusu bile değil.
Onurlu tutum
Bana göre Gül’ün temasları sırasında Türkiye’nin ulusal onurunu ayakta tutan duruşunun omurgasını asker gönderme konusunda NATO, Birleşmiş Milletler ve TBMM’nin uygunluk bildirmesi konusundaki açılımları oluşturuyor. Gül, Amerika’da iken toplanan MGK’da da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Amerika’ya asker gönderme konusunda uluslararası hukukun aranmasının altını çizmişti. Gül’ün Amerikalılar’a bunları aktarması Türkiye’nin aslında bu konuda net bir çizgide olduğunu da gösteriyor.
Türkiye, Irak’ın yeniden yapılanması sürecinde asker katkısı yapacaksa, bunun uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde olmasını istemesi doğal. Amerika da artık Irak konusunda tıpkı Afganistan’da yaptığı gibi işi uluslararası bir güçle birlikte yürütme konusunda adımlar atıyor. Çünkü asker kayıpları giderek çoğalıyor. Irak’ta başlayan gerilla savaşı Amerika’ya çok büyük sıkıntılar yaşatabilir. Burada Saddam’ın iki oğlunun öldürülüp sonra da teşhiriyle yapılan büyük hata Amerika’nın bazı şeyleri hala kavrayamadığını gösteriyor. Teşhir, Amerika’nın son dönemde yönetime gelen şahinlerinin takındığı kaba tavrın bir göstergesi. Ancak Saddam dahi bulunup öldürülse, Irak içindeki gerilla savaşı bitmeyecek. Saddam severlerin savunması değil ki Irak’ta yaşanan, Iraklı ulusal unsurlar işgale karşı direniyorlar. O nedenle Amerika çok uluslu güçle işini yürütmeye bir an önce başlamaz ve Irak’ın normalleşmesi konusunda adım atmazsa işi çok zordur.
Türk askeri
Bu noktada Türk askerlerinin uluslararası bir güç içinde, Irak’ta Abdullah Gül’ün Amerikalılar’a çizdiği sınırlarda bir görev üstlenmesi, Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkileri geliştirebilir. Ama burada Amerika’nın takındığı tutum çok önemli olacak. Türkiye, Amerikan şahinlerinin canları sıkıldığında itip kakacağı, askerlerine ve ulusal onurlarına karşı ataklarda bulunacağı bir ülke değil. Amerikalı aklı selimlerin artık bunu iyi anlaması gerekiyor. Türk askeri bölgesel inisiyatifi alırsa, bundan Amerika yararlı çıkacak. Türk askerinin bölgeye girmesiyle o kadar Amerikan askeri ülkesine dönecek. Burada bölgeye gönderilmesi durumunda Türk askerinin can kaybını ve güvenliğini sağlayacak rahatlıkta olmasının gerektiğini vurgulamak gerek. Kırmızı şeritlerin hareketlerini sınırlamasına askerlerimiz izin vermemeli. Kırmızı hatları, güvenliklerini göz önüne alarak bizim askerlerimiz çizmeli.