13 Eylül 2001
Bombalama olaylarının arkasında askeri eğitim almış, organizasyon ve para desteğini sağlamış, çok iyi teknik olanaklara sahip, istihbarat ve karşı istihbarat çalışmaları konusunda uzman, silah ve bombalara ulaşmada, taşımada ve eleman temininde sıkıntı çekmeyen bir grup var.
Gerçek bütün senaryolardan daha çarpıcı ve etkileyici. Amerika’da yaşananlar bunun kanıtı. Terör lanetli bir hastalık. Kimden, nereden ve kime karşı gelirse, yapılırsa yapılsın karşısında olmak gerek. Peki ama dünyada istihbarat hizmetlerine ve teknolojisine milyar dolarlar harcayan bir ülke, terör karşısında neden bu duruma düştü?
Uydular üzerinden dünyada yapılan bütün telefon konuşmalarını kaydediyor. Amerika günlük olarak 2 milyar adet görüşmeyi kayıt yapabilen dijital sistemlere sahip. Bunların büyük bir kısmı da çözülüyor. Ancak son birkaç yıldır bu görüşmelerin tamamının deşifre edilmesine dönük altyapı oluşumu ve bunun finansmanı konusunda kısıtlamalar getirildi.
Yine de pisikolojik savaş unsuruları ile, teknolojisiyle Amerikan güvenlik şemsiyesi dünyanın en büyüğü idi. Peki neden çöktü? Amerika’nın Yeni Dünya Düzeni sistematiği içinde ulusal güvenliğinde bu kadar büyük bir gedik nasıl oluştu? Bu soruların yanıtları sistemin içinde saklı.
Amerikan istihbarat servisleri
Amerika bugün dev bir yapı olan gizli servislerini yeni oluşturmuş bir ülke. Amerika’nın devamlı bir istihbarat teşkilatına kavuşması 1947 yılında yayımlanan Milli Güvenlik Kanunu ile oldu. Bundan önce ortaya çıkan ihtiyaçlar özel sektörde bu konuda uzmanlaşmış kişiler ve eldeki olanaklar genişletilerek karşılanmaya çalışıldı.
Amerika’da faal olan tam 9 istihbarat birimi bulunmakta:
CIA (Merkezi İstihbarat Ajansı), NSC (Milli Güvenlik Konseyi), DIA (Savunma İstihbarat Ajansı), NSA (Milli Güvenlik Ajansı), G2 (Kara Kuvvetleri İstihbarat Servisi), ONI (Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisi), A2 (Hava Kuvvetleri İstihbarat Servisi), INR (Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Bürosu), AEC (Atom Enerjisi Komisyonu), FBI (Federal İnceleme Bürosu). Ayrıca Hazine ve Enerji bakanlıklarının da istihbarat birimleri bulunmakta.
CIA nasıl oluştu?
Pearl Harbor baskınından sonra 11 Temmuz 1941 yılında Başkan Roosevelt ilk Amerikan istihbarat servisi olan OCI (Haberalma Eşgüdüm Bürosu)ı kurmuş, 1942’de yapı ikiye ayrılmış OSS olarak stratejik istihbarat ve OWI olarak savaş istihbaratını değerlendirme ofisi olmuştur. OCI’nin beklentilere yanıt verememesi üzerine, OSS (Stratejik Hizmetler Ofisi) yürürlüğe girdi. CIA’nın fikir babası olan Allen Dulles da burada yetişti. Savaş sonrasında Amerika’da barış ortamında bir gizli servise ihtiyaç olup olmayacağı tartışıldı. Bu tartışmalar üzerine 1945’te Başkan Truman OSS’i lağvetti. Ama 1946’da Uluslararası Casusluk Ajansı kuruldu. Bu da daha sora Merkezi Casusluk Grubu (CIG) adını aldı. 1947’de CIG’nin yerine CIA devreye girdi. Amerikan başkanına, Milli Güvenlik Konseyi’ne ve Amerikan Kongresi özel komisyonlarına karşı sorumlu olan CIA’nın görevleri: Milli güvenliği ilgilendiren istihbarat alanlarında NSC (Milli Güvenlik Konseyi)yi aydınlatmak, milli güvenlikle ilgili istihbaratı koordine etmek ve değerlendirmek, mevcut istihbarat kuruluşlarını ortak ilgilendiren ve koordinasyonu gerektiren işleri yapmak, Milli Güvenlik Kurulu’nun vereceği görevleri yerine getirmektir.
CIA, 5 büyük daireden oluşturulmuş. Bunlardan üçü normal yollardan gizli veya açık haber topluyor. Dördüncü daire araştırma ve tahliller yapıyor. Gelen bilgileri sınıflandırıp tasnif ediyor. Beşinci daire de bu haberleri yorumlayıp, değerlendirip, raporlar düzenliyor.
CIA’ya bağlı olarak oluşturulan Gizli Etkinlikler, adlı bir de eylem servisi bulunmakta. Bu servis diğer istihbarat servislerinde olduğu gibi adam öldürme, kaçırma, sabotaj, saklama gibi işleri yürütüyor. Bu bölüm CIA’da en etkili birimlerin başında yer alıyor. Bir ara dünyada karabasan gibi görülen bu birimin adam öldürme yetkisi Başkan Jimmy Carter zamanında sınırlandırılmıştır. Ancak daha sonra bu sınırlama kaldırılmıştır.
Milli Güvenlik Ajansı
Amerikan istihbarat birimlerinden biri olan NSA (Milli Güvenlik Ajansı) 1970’lerde emrinde 8 bini asker yaklaşık 20 bin personel çalıştırmıştır. Yine aynı yıllardaki bütçesi yarım milyar dolardır. Haberleşme alanında faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. İstihbarat alanında:
Amerika’nın bütün şifrelerini çözer ve değiştirir. Bütün dünyadaki dinleme tesisleri ve uzay teknolojisi aracılığıyla devletlerin telsiz haberleşmelerini dinler, saptamalar yapar, düşman unsurların radar ve savunma tesislerinin yerlerini saptar ve asker kaydırmalarını anında izleme grevlerini yerine getirir.
Güvenlik birimlerinde görevli tüm çalışanların güvenirliklerini kontrol etmek için ayrıca bir birim oluşturulmuştur. Gizli servislere giren bütün elemanlar öncelikle yalan makinesinde testten geçirilir. Bu bölümler ayrıca sadakat kontrolleri de yapar.
Amerika’da istihbarat konusunda Savunma Bakanlığı’na bağlı bir T – 7 adlı daire bulunmaktadır. Bu daire muhtemel bir bakteri ve kimya savaşı için araştırmalar yapmaktadır. G2’ye bağlı CIC adlı bir karşı casusluk birimi vardır.
Amerika’da Merkezi İstihbarat Başkanı, dış istihbarat konularında başkanın ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Başdanışmanı konumundadır. Bu kişi CIA’nın başkanlığını yürüttüğü gibi, aynı zamanda kendisine bağlı istihbarat topluluğuna ait sorumlulukların yerine getirilmesinde, hizmetlerine ihtiyaç duyulan diğer bir kısım personelin de amiri konumundadır.
Amerikan istihbarat sisteminin bu dev örgüsü, en önemli desteğini teknoloji ve para olanaklarından almaktadır. İnsana dayalı istihbarat çalışmalarında Amerikan sistemi etkin olamamaktadır. Yani terör örgütlerinin veya gruplarının içinden bilgi toplayamamaktadır. Oklohoma’da daha önce Dünya Ticaret Merkezi’nde patlatılan bombalar ile Amerika dışındaki bombalama olayları gösterdi ki Amerikan istihbarat sisteminde en önemli gedik teknik olanaklarla izlenebilme şansını tanımayan terör eylemlerinde Amerika zayıftı. Amerika ayrıca kendi içinde yetişen, özellikle gizli servisleri ve ordusunda yetiştirdiği aşırı sağcılar ile devletine küsmüş Amerikalılara karşıda etkisiz olduğunu daha önceki felaketlerde gösterdi.
Amerika en tehlikeli terörist ilan ettiği Usame Bin Ladin’i de elindeki bütün teknik olanakları kullanmasına karşın yıllardır yakalayamadı. Yerini tespit edemedi ve bu yüzden vuramadı. Çünkü Amerikan gizli servislerinin yetiştirdiği Ladin, teknolojiyi insanları kullanarak devre dışı bıraktı.
Amerika daha çok NATO içindeki müttefiklerinin yardımını istemek durumunda kaldı. Türkiye bu konuda en çok başvurulan ülke durumunda. Çünkü MİT teröre karşı insana dayalı istihbarat çalışmalarında dünyanın en iyi gizli servisi olarak biliniyor. Sorun teknolojiyi en az üretenler kadar yakından izleyen ve etkin kullanan terör gruplarının bulunmasından kaynaklanıyor. Bir de zaman içinde klişe haline gelen uygulamalar kendi içinde sistem boşlukları doğruyor. Son olayda kendi propagandasının etkisinde kalan Amerikalıların özgüvenleri, bir şey olmaz duyguları, uçakların kaçırılmasındaki güvenlik önlemlerini zayıflattığı gibi, bunlara zamanında müdahaleyi de yetersiz kıldı.
Uzman bir kadro var
İnsana dayalı istihbarat faaliyeti zahmetli, az güvenilir ve çok para gerektirdiği için terk edildiğinden, teknolojik açıdan kör noktalar oluştuğunda, bilgisiz kalınıyor. Tıpkı son olayda olduğu gibi.
Önceki gün yaşanan bombalama olaylarının arkasında askeri eğitim almış, organizasyon ve para desteğini sağlamış, çok iyi teknik olanaklara sahip, istihbarat ve karşı istihbarat çalışmaları konusunda uzman, silah ve bombalara ulaşmada, taşımada ve eleman temininde sıkıntı çekmeyen bir grup var. Bu grup Amerikan gizli servis çalışmalarını ve sistemini iyi biliyor. Zaaf noktalarını analiz etmiş. Seçilen hedefler bu grubun bir ideolojisinin, askeri mantığının ve cezalandırma sistematiğinin olduğu gösteriyor. Amerikanın içinden yardım görmeden böylesi bir eylem mümkün gözükmüyor. Bu terör grubunun elinde intihar komandolarının olması da bir başka ve büyük organizasyonun varlığını gösteriyor. Ölmeyi göze almış en az 10 intihar eylemcisi olayda görev almış. Bunlar aynı zamanda pilot.
Uçak kullanma kabiliyetleri var. Yanlarında da onlarla birlikte ölmeye hazır teröristler var. Bu pek çok şeyi yapabilme kabiliyetine sahip bir örgütü ortaya koyuyor. Daha çok bir terör eylemi değil de, savaş saldırısı gibi davranan bir grup var Amerika’nın karşısında. Hedefler buna uygun seçilmiş. Bunu dünyada gerçekleştirebilecek birkaç örgütlü yapı var. Suçlamaların odağında bulunan Usame Bin Ladin ve örgütünün bu güçlerden destek görmeden böyle bir saldırıyı gerçekleştirmesi mümkün değil.
Ve klasik örgütlenme şemasındaki Amerikan ordusu ile gizli servisleri de bunlara karşı etkisiz kaldılar. Terör bambaşka bir olgu çünkü. Şimdi Amerika’dan başlayarak bütün dünya, savunma sistemlerini ve teröre karşı mücadeleyi gözden geçirecek. Bu saldırıları saptayamayan, etkin mücadele edemeyen bütün Amerikan kurumları ve yöneticileri de yönetim anlayışları ve yöntemleriyle birlikte mutlaka yenilenecektir.