21 Mart 2002
ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra Irak ve İran’ın uluslararası politikadan tecrit edilmesi amacıyla “dual containment” (çifte kuşatma) olarak tabir edilen bir siyaset izledi. Bu politikanın üç önemli boyutu bulunmaktaydı. Birincisi, 36. paralelin kuzeyi ile 33. paralelin güneyindeki uçuşa yasak bölge uygulaması, ikincisi Irak’a uygulanan BM ambargosu ve üçüncüsü ise Saddam karşıtı muhalefeti örgütlemekti.
BM ambargosunun artık yürümediği herkes tarafından kabul ediliyor. ABD ve İngiltere’ye göre, Saddam, ambargo dışı petrol satışından sağladığı nakitle, ayakta kalıyor.
Kürt devletini kuran güç
ABD’nin, Irak muhalefetini örgütleme çabaları da büyük fiyaskoyla noktalandı. ABD’nin desteklediği Irak Ulusal Konseyi hiçbir varlık göstermedi. Irak’tan kaçan Saddam yakınları da bu konseyin ne üyeliğini ne de yöneticiliğini kabul ediyorlar. Bu durumda, ABD’nin elinde, bir tek “Uçuşa Yasak Bölgeler” kalıyor.
36. paralelin kuzeyindeki uçuşa yasak bölge uygulaması, sürüyor. Bu Kuzey Irak’ta Kürt devleti oluşumlarını sağlayan bir uygulama. “Kuzeyden Keşif Harekatı” tarafından yürütülüyor. Türkiye Amerika’nın isteğine boyun eğip bu çalışmaları sessiz izliyor.
Dick Cheney’nin Ankara gezisi bu önceliklerle yapıldı. Uzmanlara göre, Irak meselesi ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi konusu ABD’de durup dururken gündeme gelmedi. Aslında Başkan Clinton döneminde 1998 yılında kabul edilen Irak Kurtuluş Yasası (Iraq Liberation Act) ile Saddam’ın devrilmesi ABD’nin resmi politikası olarak tescil edilmişti.
Yasaya göre, ABD Irak muhalefetine maddi yardımda bulunmakla mükellef hale geldi. Ancak, Clinton Irak’a birkaç Cruise füzesi göndermekle yetindi. Başkan Bush’un temsil ettiği Muhafazakar Cumhuriyetçilerin iktidara gelmesi ve sonrasında yaşanan 11 Eylül olaylarıyla, ABD yönetimi içinde, başını Savunma Bakan Birinci Yardımcısı P. Wolfowitz’in çektiği, Türkiye’de de görev yaptığı dönemde Karanlıklar Prensi olarak hatırlarda kalan Richard Perle’nin ise sözcülüğünü yaptığı “şahinler”, Saddam’ın devrilmesi amacıyla Irak’a bir askeri müdahalede bulunulmasının kesinlikle gerekli olduğunu yüksek sesle gündeme getirmeye başladılar.
Peki ABD, Saddam’dan ne istiyor?..
Saddam ulusal güvenlik işi
ABD Saddam Hüseyin’in devrilmesini, güvenlik çıkarlarının dayattığı bir zorunluluk olarak değerlendiriyor. Nükleer bir güce ulaşabilecek Saddam, ABD açısından bir kabus olarak görülmektedir.
The New Yorker dergisinde yayımlanan habere göre, Başkan Bush, 15 Nisan’a kadar kendisine politika seçenekleri sunulması yönünde ilgili bütün birimlere talimat verdi. Cheney’nin ziyaretinin önemi burada. Bundan sonraki adım, Irak muhalefetinin bütün unsurlarını, Saddam sonrası Irak sorusuna cevap aramak amacıyla, Avrupa’da bir araya getirme hazırlıkları. Amerika bunu planlıyor şimdi. ABD, bir yandan Irak muhalefetini örgütlemeye çalışırken, harekatın ise, muhtemelen önümüzdeki sonbaharda yapılacağı konuşuluyor Amerika’da.
Türkiye, ABD’nin askeri müdahalesinden endişeli ve haklı kaygıları var. Dick Cheney bu kaygıları dinledi, kendi isteklerini iletti ve özellikle askeri çevrelerin bu konudaki karşı duruşlarının direncini ölçtü.
Basın toplantısı yapmaksızın Ankara’dan ayrılış, Amerikan tarafının zor durumda kalmasını önlemek mi, yoksa hükümetin sıkıntılarını gidermek için mi dersiniz? Bütün bunlar sadece Türk kamuoyunu kızdırmadan, işleri sakince halletmek için nu – ma – ra. Borç kamçısı insanın sesini bu kadar çıkarır.