02.11.1998
Türkiye’de ‘infial’ yaratmaya çalisan ‘Kaplanci’ teröristlerin 29 Ekim’de ‘Anitkabir’e dinamit yüklü uçakla intihar saldirisi planladigi, hava engeline takilinca eylemi 10 Kasim’a erteledigi ortaya çikti
Anitkabir ile birlikte bütün Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri havaya uçsa, ne olurdu dersiniz?
Cumhuriyetimizin 75. kurulus yildönümünü kutladigimiz sirada, iste böylesine kanli, acimasiz ve haince bir plan yürürlüge kondu. Planin arkasinda Usame bin Ladin’e uzanan bir yol bulunuyor.
Ayrintilariyla asagida anlatacagim kanli plan; Türkiye’nin irticaci terör ile bundan sonra hangi boyutlarda mücadele etmek zorunda kalacaginin da göstergesidir.
Türkiye’de radikal Islamci terör örgütlerinin yapisina bakildiginda, son üç yildir önemli degisimlerin yasandigi gözlemlenmekteydi. Özellikle yoksul halk kitlelerinin, irtica olarak adlandirilan dine dayali siyaset anlayisina siginanlarin açik hedefi haline gelmesi, Türkiye’de yeni bir dönemin habercisidir. Radikal Islami gruplarin yurtdisinda beslenen kafalari ve semiren gövdeleri Türkiye için tehlike çanlarini çalmaktadir.
Ekonomik yapinin bozuklugu, zengin ile yoksul arasindaki üretim ve paylasim dengesizligi, Türkiye’nin varoslarinin sayisini artirirken, yoksulluk pençesindeki insanlar irtica denilen sosyal volkanin içinde kendilerine yer bulmaktadirlar.
Bu anlayislarin siyasi çözüm-süzlük noktasinda bir tercihle karsi karsiya kalacaklarinin ilk habercisi kapatilan RP’nin genel baskani yasakli siyasetçi Necmettin Erbakan olmustu.
Erbakan’in Türkiye’deki siyasi dönüsüm konusunda söyledikleri aslinda siyasal Islam gerçeginde gelinen noktanin belirtisiydi ve çok önemliydi:
“Kanli mi olacak, kansiz mi olacak. Tatli mi olacak, sert mi olacak?”
Türkiye ne yazik ki irticaci terörün hedefi içine girmis bulunuyor. Bu konu zayiflayan PKK terörünü de tirmandirabilecek ve bölücü terör için yeni siginaklarin ortaya çikmasina yol açacak bir gelismedir. PKK ile Islamci terör örgütlerinin uzlasimi ve ortak eylemliligi Türkiye için kapida bekleyen tehlikenin adidir.
Ama bundan da önce kapimizi çalan sey irticaci terörün kanli yüzüdür.
Bunun en somut ve bugüne kadarki en dehsetli örnegini uygulama asamasindayken
Istanbul polisi önledi. Cumhuriyetin 75. yil kutlamalari irticaci terör için bulunmaz bir firsatti ve bunu en iyi sekilde degerlendirmek istediler.
Türkiye’den kaçan eski Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan tarafindan 1984 yilinda kurulan Islami Cemaatler ve Cemiyetler Birligi (ICCB) bugün Kaplan’in oglu Metin Kaplan tarafindan idare ediliyor. ICCB 1993 yilinda Anadolu Federe Islam Devleti adini aldi. Bu örgütün bir hilafet devleti ve bayragi ile atadigi seyhülislamlar fiilen Almanya’da görev basindalar. Almanya’daki diger Islami yapilari da derinden etkileyen bu örgüt, simdi Metin Kaplan’in yetersizliklerini örtmek amaçli kanli eylemlerin pesinde.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 75 yillik tarihinde planlanan en kanli eyleme yine bu örgüt imza atmis bulunuyor. Eger polis istihbarat birimleri ile Istanbul terörle mücadele ekipleri zamaninda müdahale etmemis olsaydi, bugün Türkiye çok büyük bir kaosun içine düsmüstü. Hatta bölgesel ve küresel bir dengesizlik baslamis olacakti. Gelin isterseniz öncelikle bu eylemle ilgili bilgilere deginelim, sonra degerlendirmelerimizi yapalim. Ekim ayi basinda Almanya’dan Türkiye’ye Metin Kaplan tarafindan talimatlandirilmis 21 kisilik bir intihar timi geliyor.
Bu 21 kisi, Türkiye’de örgütün Sivas Emiri olarak bilinen Mehmet Demir’in komutasina giriyor. Hedef iki önemli yer. Bunlardan birisi Istanbul’un en önemli camilerinden birisi olan Fatih Camii. 29 Ekim sabahi silahli 13 terörist, bu camiye girecek ve polisle çatisilacak. Orada en az üç kisi bile bile ölecek. Sonra bir tarikatin emrinde olduguna inandiklari Çarsamba Mahallesi halki, bu kisilerle birlesecek ve bir isyan baslayacak. Kanli bir isyan. Diger eylem ise daha da vahsi ve büyük bir felaketi içeriyor.
Türkiye Cumhuriyeti’ni sarsacak, hatta uzun yillar büyük bir kaos içinde birakacak bir eylem. Metin Kaplan bu intihar komandolarina Anitkabir’e 29 Ekim sabahi, bütün devlet erkâni oradayken bir hava intihar saldirisi düzenlemelerini ve burada ölmelerini emrediyor. Onlar da bunu kabul ediyorlar.
Plana göre hareket eden irticaci teröristler önce Bursa’ya gelip, 23 Ekim günü Safak Air uçak sirketinden bir uçak kiraliyorlar. Bu uçagi kullanabilecek terörist egitimli ve uçus brövesi de var. Almanya’dan gelen bu teröristin adi Kuddusi Armagan (1969 Çandir dogumlu). Armagan ve beraberindekiler Safak Air’den kiraladiklari uçakla önce Bursa üzerinde bir deneme uçusu yapiyorlar. Bu uçus basariyla gerçeklesiyor.
Kaplanci intihar timi bu sirada Eskisehir Sivrihisar’da bir uçagin inebilecegi olanaklikta çiftlik evi ediniyor. Bu evde uçagin
saklanabilecegi mekân ve gerekli düzen kuruluyor. Plana göre 28 Ekim günü uçak Bursa’dan havalanacak ve kaçirilacak, sonra Sivrihisar’da saklanacak.
Burada çiftlik evinde üç adet tüp bomba uçaga yüklenmek üzere tutuluyor. Ayrica 200
kiloya yakin dinamit de uçaga konulmak üzere Bolu’nun Gerede ilçesi yakinlarinda topraktan çikariliyor.
Bir de uçagin arkasina ‘Atam Izindeyiz’ pankarti asilmasina karar veriliyor. Uçak intihar saldirisi için Anitkabir’in üzerine geldiginde dikkat çekmesin diye. Ancak 28 Ekim günü Bursa’da hava sartlari uçusa el vermeyince, olay ertelenmek durumunda kaliyor. Teröristler yeni saldiri için 10 Kasim’i beklemeye basliyorlar.
Bu sirada 28 Ekim günü polis Fatih Camii baskinindan haberdar oluyor. Ayni gün baskincilar cami etrafinda ve içinde bir de prova yapiyorlar.
Istanbul Fatih Camii’ne yapilacak saldiriyla ilgili olarak, polisin basarili çalismalari saniklarin silahlariyla birlikte bir bir ortaya çikmasina yol açiyor.
Bu sirada alinan bir sanik, Anitkabir baskinini anlatiyor. Sonuçta Istanbul polisi Anitkabir’e intihar saldirisi düzenlemek ve Fatih Camii’ni isgal ederek isyan çikarmakla görevlendirilen 23 terörist zanlisini ele geçiriyor.
Zanlilar su adlardan olusuyor:
“Mehmet Demir (Sivas Emiri), Muhlis Özölçer (Agri Emiri-eski), Tuncay Gög (Almanya Gençlik Sorumlusu), Nizamettin Kiliç, Kadir Kiziltas, Murat Kiziltas, Ali Karatas, Murat Özdemir, Seyit Ahmet Bal, Muharrem Kavak, Fikret Cinni, Oktay Kuskaya, Mehmet Biyik, Bayram Koç, H. Ahmet Özdemir, Abdülkerim Demir, Tanju Pekdemir, Fikret Çakmak, Selami Boztepe, Ahmet Bakir, Halis Serin, Kuddisi Armagan, Ahmet Cosman.”
Bu zanlilarla birlikte ele geçirilenler ise sunlar:
“Bir adet 22 kalibre çapinda 4608 seri nolu tabanca, bu tabancaya ait mermiler ve sarjörler. 44 adet 12’lik av fisegi. Çok sayida pompali tüfek. 9 adet göz yasartici sprey. ‘Atam izindeyiz’ pankarti ve uçagi saklamakta kullanilacak branda bezi. Üç adet tüp bomba, 200 kilo kadar dinamit. Tevhid bayraklari, iki adet telsiz, iki adet otomobil, 20 adet Cemalettin Kaplan’in propaganda konusmalarini içeren kaset, örgütsel doküman ve giyim esyalari ile paralar.”
Yakalanan saniklarin eylemi gerçeklestirme gerekçelerini ise söyle özetlemek mümkün:
“Hükümetin türban yasagi uygulamasini protesto etmek ve türban baskisini yok etmek ve cihat ilan edilmis olan Türkiye Cumhuriyeti düzenini yikmak. Bu amaçla Fatih Camii’nde tevhid ve hilafet devleti bayraklarini açarak seslerini silahli eylem yoluyla duyurmak.”
Bu isteklerin arkasindaki güç Metin Kaplan. Kaplan babasindan sonra otorite boslugu yaratan ve gücünü hissettiremeyen bir lider.
Iktidarini bu tür eylemlerle ispatlamaya çalisiyor.
Almanya’da rakibi olarak ortaya çikan ve önemli bir güç haline dönüsen muhalifi Halil Ibrahim Sofu’yu öldürttügü iddialari nedeniyle, polis tarafindan sikistiriliyor. Bu sikistirma onun parasal açidan zayiflamasini ve otoritesini tartisilir kilmayi getiriyor. O da bundan kurtulmak için ne yapiyor dersiniz? Hemen en kanli Islami terör örgütü hangisiyse ona basvuruyor. Ben ve adamlarim emrinize haziriz, diyor.
Bu anlamda baglanti kurdugu en önemli adlardan birisi Kenya ve Tanzanya’daki Amerikan büyükelçiliklerine karsi saldirilari planlayan dolar milyarderi terörist Usame bin Ladin.
Metin Kaplan’in Usame’de aradigi iki sey var:
1. Kanli terör organizasyonlari ile ünlenmek ve Türkiye için bir tehdit olusturmak. Bununla örgütsel otoritesini kanitlayacak ve lider olacak.
2. Almanya’nin sikistirmasi nedeniyle kullanamadigi parasal olanaklarini, Usame araciligiyla takviye edecek ve zenginlesecek.
Türkiye Cumhuriyeti 75. yilinda çok önemli bir tehdidi savusturuyor. Ama nereye kadar. Kapimizdaki tehlikenin bundan iyi ispati olur mu?
Toplumsal uzlasmayi basaramazsak, bu tehdit Cumhuriyet’in karsisina kanli elleriyle dikilmekte gecikmeyecektir.