01 Kasım 2003
Kıbrıs konusu giderek boyutlanıyor. Ankara 1 Mayıs tarihine kadar bir çözümsüzlük noktasında kıvranıyor, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ikiye bölünmüş seçimleri bekliyor, AB ve Amerika bastırıyor, Annan Planı’nın kabulü için. Oysa Kıbrıs sorununun çözümü bu atalet ve oluruna bırakma mantığıyla asla halledilemez. Annan Planı getirdikleri kadar götürecekleriyle nedense konuşulmuyor.
Kıbrıs’ ta muhalefetin lideri olan Mehmet Ali Talat, AB sürecinin her derde deva olduğuna inanıyor. Uzun uzun konuştum kendisiyle, yüzüne de söyledim, öyle pembe tablolarla AB sürecine bakıyor ki, bu bakış açısının yaratacağı sorunları da doğal olarak görmezden geliyor.
Türkler mi sorun
Kıbrıs sorununun hep Türkiye ve Türkler’den kaynaklandığı tezi bugün Ada’nın üzerindeki en büyük kara bulut kitlesi. Çünkü muhalefet inandığı pembe tablolar nedeniyle öylesine acımasız ve yaralayıcı ki, Rum tarafı bile sorun üzerinde bu kadar etkin değil. İktidar ise hep rant dağıtıcı bir görünümde kaldığı, eskidiği için hedef ve gerçeklerden soyutlanmış. Halkın duygu ve düşüncelerini anlamakta zorlanıyor.
Bütün bunları bir bütün haline dönüştürdüğünüzde Türk tarafı ulusal meselesinden kopuk bir görüntü çiziyor.
Ankara’da çözüm
Ankara’nın bu olaya nasıl baktığını çok üst düzey bir yetkiliyle konuştum. Bana aktardıkları şöyle:
‘Kıbrıs konusunda 1 Mayıs sonrasında çok sıkıntı çekeceğiz. O kadar sıkıntı çekeceğiz ki ne olacağını bilemiyoruz. Çünkü biz şu anda iki yıl önce bize sunulanların yüzde 30’unu bile elde edebilmiş değiliz. Giderek mevzi kaybediyoruz. İşin kötü tarafı Ada’daki muhalefetin dedikleriyle, AB’nin söyledikleri aynı.
Politika çöküyor
Burada sonunda ne olur diye sormayın. Sonunda savaşır ölürüz toptan derim. Ama öyle olur mu? Şimdi sorun, 1 Mayıs öncesinde bir çözüm bulunamazsa, Türk toplumuna oradaki bir azınlık muamelesi yapılmasıdır. Buna karşı politikalar belirlenmesinde ve geleneksel politikaların devamında zorluklar var.’
Bu sözleri çok yetkili bir kişinin ağzından aktarıyorum size. Burada önemli olanın Ankara’nın eski ve köklü bir hastalığın pençesinden hala kurtulamadığı gerçeğidir. O da strateji ve uygulama planları üretememek olarak çıkıyor karşımıza. Türkiye bugüne kadar Kıbrıs sorununun çözümünde inisiyatifi kendi eline alacak planlar üretemedi. Üretemeyince karşımıza sorun olarak çıkan şey olayları hep başkalarının isteklerine göre tartışmak oluyor. Türkiye kendi planını, isteğini ortaya koyacak bir çalışmanın içinde olamadı. Hep başkalarının planlarını tartışıyoruz. Onların istekleri üzerine konuşuyoruz. Bundan kurtulmalıyız.
Türk dış politikası Kıbrıs ve Kuzey Irak’ta çöktü. Geleneksel politikaları yürütemiyoruz artık. Bu çok büyük iç kargaşa ve iktidar sorununa yol açar. Türkiye’de politika yapanların bunu iyi görmesi gerek.