12 Nisan 2001
Ankara’da Başbakan mı, yoksa provokatör olmak mı zor? Başbakan dün kendi görevinin zorluğunu açıkladı. Provokatörler de hükümetin yarattığı güven ve istikrar boşluğunu çok güzel doldurarak yanıt verdiler. Başbakan’ı bu anlamda iki kere kutlamak gerek.
Provokatörler talimatlarını verdiler: Başı açık kadınlara saldırın… Olayları yansıtmaya çalışan gazetecileri dövün… Türk Hava Kurumu’nun camlarını kırın… Adları esnaf mı? Yalan… Bunlar yobaz. Sivil toplum eylemini ve amaçlarını saptıran, hükümetin gitmesini değil, kafalarındaki rejimin gelmesini isteyenler…
Esnaf veli nimeti müşterisine başı açık diye saldırıp yerlerde sürükler mi? Esnaf polis dövmek için saldırır mı? Esnafın Türk Hava Kurumu ile ne alıp veremediği var? Esnaf kendi sesini soluğunu duyuran, başından beri sağduyu ile yanında yer alan, savunmasız habercileri hastanelik oluncaya kadar dövüp, araçlarını tahrip eder mi? Etmez. Hükümetin güven boşluğunu provokatörler Türkiye’nin değişim umudu sivil inisiyatife saldırarak doldurdu. Hükümetin provokatörlerin eline koz vermemesi gerekirdi. Verdi. Bu nedenle iktidarı oluşturan partiler, halkın güvensizlik sorununu bir an önce çözmeliler. Halk özveriye hazır. Ama güven arıyor. Başbakan’ın istifa etmeyeceğim açıklaması ile, kamuda işçiye sıfır zam önerisi yangına körükle gitmekten başka nedir? Aç ve umutsuz kitleleri tahrik etmenin anlamı yoktur. İktidar otoritesini provokatörleri saptamak, kamu güvenliğini sağlamak ve ekonomik programın güvenirliğini artırmak için harcamalı. Başbakan talimatlarını sert ve bastırıcı önlemler yerine, yumuşak ve ikna edici çalışmalar için vermeli. Belki Bülent Ecevit canı çok sıkıldığında fikir değiştirip istifa bile edebilir. Ama zamanın yarattığı tahribatın bedelini kim öder sizce?
605 milyarlık danışmanlar
Bugüne kadar her yıl onlara 605 milyar lira ödendi. Bu olağanüstü yeteneklerle donanmış danışmanlar ekibinin hakkı aslında daha fazla para, makam, şöhret ama idare ediyorlar şimdilik! Onları duydunuz belki fakat adlarını bilmiyordunuz. Kaç yıldır çalıştıklarını da. Sizlere tanıtmak istediğim kişiler TBMM Başkanı Sayın Ömer İzgi’nin göndermek için formül aradığı (bunlara git denilince gitmiyorlar çünkü) danışmanları. Bu zevat toplam 42 kişiden oluşuyor. Birkaçı hariç hepsi emekliliklerini kazanmışlar. Ama böyle ballı başka bir yer bulamadıkları için yaş hadleri olan 65’i doldurmaya çalışıyorlar. Büyük kısmı Meclis bahçesindeki lojmanlarda oturuyor. Aylık olarak 1 milyar 200 milyon lira ile 900 milyon lira arasında değişen maaşlar alıyorlar. Bazılarının makam tazminatları da var. İçlerinde işini layıkıyla yapan birkaç kişinin olduğunu da bilmekteyim. Ama kamuda anlayış değişiminin başlaması gereken yer olan Meclis’te artık tıkaç olmamaları gerekiyor. Değişimi kendilerinin başlatması lazım. Çekilmeliler. Çünkü 550 milletvekilinin bulunduğu kurumda 5 bin 500 kişi görev yapıyor. Bunların arasında aşağıda adlarını sayacağım 42 de danışman var. Dün Meclis Genel Sekreteri bu danışmanlara emekli olmaları çağrısı yaptı. Bakalım nasıl tepki verecekler? Çünkü artık bunların çalışmalarına Meclis ihtiyaç duymuyor.
İşte o danışmanlar
Çok tartışılan 42 danışmanın adları ile kamuda geçirdikleri görev süreleri şöyle:
Muzaffer Birben (37), Şener Özdemir (31), Hüseyin Fahri Köprülü (35), Kemal Karakoçak (19), Mehmet Erdoğan (27), Aynur Özçelik (28), Ünal Yener (32), Füsun Koroğlu (24), Mehmet Kın (23), Kemal Şentürk (24), Barbaros Uysal (21),
Zehra Emel Aktuğ (17), Alparslan Erbil (40), Şerif Şenal Günay (35), Erdoğan Cici (37), Sabit Demirtunç (25), Lütfi Ulukul (26), Mehmet Arif Bigeç (29), Tevfik Ergün (26),  Yaşar Gülbay (23), Fatma Nuran Talu (23), Gülizar Kılıç (36), Hüseyin Hüsnü Uğur (26), Mehmet Bilezikçi (40), Ali Necdet Erdoğan (38), Arseven Çeltikçioğlu (31), Hayrettin Özbay (22), Gürsel Öztürk (15), Nihat Buk (19), Şaban Yavuz Kır (21), Feride Eroğlu (16), Yaşar Çallı (28), Sema Öner (23), Oğuz Soydan (30), Anakız Beyhan Aytaç (23), Vahide Gezgör (22), Hamdi Özkaraman (23),  Semra Küçükoğlu (20), Ezel Kıraloğlu (19), Fazilet Nurel Uğural (29), Bekir Sıtkı Yalçın (39),