KKTC Cumhurbaşkanı, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs ziyareti sırasında kendi adını taşıyan planla ilgili tartışma sırasında planı okumadığının ortaya çıktığını söyledi.

‘Ancak ben Annan’a leke sürdürmem. Tanıdığım BM Genel sekreterleri arasında en vicdanlı, hakikaten insan, hakikaten büyük yürekli ve soğukkanlı mükemmel bir adamdır; Annan’a büyük saygım var.’  KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Akşam yazarlarının sorularını yanıtlarken, Annan Planı hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Denktaş, Annan Planı’na adını veren Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın bu planı okumadığını, bunun da karşılıklı görüşmeleri sırasında ortaya çıktığını söyledi.  Ancak Denktaş, Kofi Annan’ın kişiliğine büyük saygı duyduğunu belirtmeyi de ihmal etmedi.

İşte Denktaş’a sorular ve yanıtları:

Kıbrıs sorunu ilk kez bir seçim bağlamında dünya gündemine oturdu. Nedir bu seçimleri bu denli önemli kılan?

Rauf Denktaş: Avrupa Birliği üyeliği için Türkiye’nin önüne bedel olarak Kıbrıs konuyor. Türkiye’nin bu bedelini ödeyemeyeceğini bilmiyorlar.  Haksızlık yaptıklarının da farkında değiller. 1960 (Londra ve Zürih) anlaşmaları ile Akdeniz’de Türk-Yunan dengesi kurulmuştur. Zaman zaman Türk ve Yunan hükümetleri bu konuda girişim yaptığı halde, Türk basınında bazıları bunu da es geçiyor. Sanki Yunanlılar’ın Rumlar’a yardımcı olarak tek yanlı AB’ye götürmeleri doğalmış gibi davranıyorlar. AB de bu doğrultuda hem bize, hem de Türkiye’ye baskılarını yoğunlaştırıyorlar. Niçin nedir bunun hikmeti? Konu şu, AB otoritelerinin bir beyanatı var. ‘Kıbrıs, jeopolitik açıdan, stratejik açıdan bize lazımdır’ diyorlar. Sana bu açılardan lazımsa, Türkiye’nin de tescil edilmiş hakkı var. Sen Türkiye’nin ihtiyacını gözardı ederek kendi stratejik hakkını elde etmek ister ve diğer tarafı mağlup etmeden sen istediğini yapamazsın demektir. Önce yapmaya çalıştılar, baktılar ki yapamıyorlar bizi yumuşatmaya çalıştılar. Bizim içimizde bizi yumuşatabilmek için bizim karşımızda olan muhalefeti yanlarına almaya çalıştılar. Bol bol da beslediler.

Denktaş niçin uzlaşmaz? Ciddi bir iddia bu…

Denktaş: Artık bu aşikardır. ‘İspat edemezsiniz ayıp olur’ şeklinde bir şey değildir. Herkesin bildiği açık açık ortada bir şeydir. Ve bu arkadaşlar gözleri kararmış vaziyette, aylardır Annan Planı’nı yerli hukukçular, yurtdışından hukukçular, Türkiye’den hukukçular Amerika’dan, Avrupa’dan hukukçular, bunun Kıbrıs Türkleri için ‘intihar olacağını’ söyledikleri halde hala ‘egemenlik var’ diyebiliyorlar.

 Sayın Denktaş dışarıdan bakıldığında, şahsınıza yönelik olarak ‘Rauf Denktaş uzlaşmacı değildir, Kıbrıs çözümüne engeldir’ bir suçlama var. Nediyorsunuz?

Denktaş: Bu soruyu sorduğunuz için özellikle teşekkür ederim. Kıbrıs konusunda özellikle akla gelen anlaşmalar var. 1975 Nüfus Mübadelesi Anlaşması,1977- 1979 İki Kesimlilik Anlaşması, 1984 – 85 Kipriyanu’nun kaçtığı anlaşmalar var. Bunlar sıradan böyle gider. Rum hükümeti bizimle görüşmeden kaçmıştır. Meşru Kıbrıs Hükümeti unvanını alıp kaçtıklarından

itibaren, onlar için Kıbrıs meselesi bitmiştir. Bizden istedikleri, onların resmi Kıbrıs hükümeti olduğunu kabul etmemiz, yıkmış oldukları cumhuriyetin yani devam etmekte olduğunu kabul etmemiz. Onların anayasaları çerçevelerinde bize verecekleri hakları kabul etmemizdi. Biz bunu kabul etmedik. Eşitliğimizde ısrar ettik. Kurucu ortak olduğumuzu hatırlatarak, Türkiye’nin garantörlüğünün devam edeceğinden bahsettik. Şimdi geriye baktığımda Allah büyükmüş de kabul etmediler diyorum. Eğer kabul etmiş olsaydık, bizden istediklerini de vermiş olsaydık. Yani statümüzde de ısrar etmiş olsaydık, bizi şimdiye kadar yok etmiş olacaklardı. Biz bunlarda ısrar ettik. İki taraf meseleyi halletmek istemiyorsa, taraflardan birisi ‘ben artık Kıbrıs meşru hükümetiyim. Bundan da vazgeçmem’ diyorsa, ne yapsanız bir yere varamazsınız. Şimdi ‘Lahey’de Denktaş yine uzlaşmazlık yaptı oyunu bozdu’ dediler. Ben Lahey’de herkesin önünde bu planı olduğu şekliyle eksikleriyle felsefesiyle, yarı halkımı göçmen yapmasıyla kabul etmeyeceğimi söyledim. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum.

 

Papadopulos? O da kabul etmiyor. ‘Verelim gitsin diyecek bir yüreğim yok’ Aynı konuda Klerides’in sözleri de oldu.

Denktaş: Klerides bunca sene beni masada tutmuş olan bir insandır. İsviçre’deki bir görüşmeden hemen sonra, bir gazeteci kendisine ‘sizi endişeli görüyorum. Taviz mi veriyorsunuz’ diye soruyor. O da diyor ki; ‘biz taktik olarak oturuyoruz. Taktiğimiz de bir fedakarlık yapmaksızın, bir taviz de bulunmaksızın, karşı tarafı uzlaşmak göstermektir.’ Basında çıktı bu. O da yetmedi, geçenlerde Klerides, aynı şeyleri burada tekrarladı. Biz dedi, hiçbir taviz vermedik. Amacımız karşı tarafı uzlaşmaz göstermekti dedi. Bunu başardık ve AB’ye girdik. Yani AB’yi kandırdığını söylüyor, dünyayı kandırdığını söylüyor. Sonuç olarak.. ‘Denktaş uzlaşmaz’ ithamı, beni uzlaşır hale getirmek içindir. Yani, bütün dünya bana kötü bakıyor ya, ‘ben kötü adam değilim, iyi adamım, barışçı adamım; eee, ne yapalım? Verelim de gitsin’ dememi bekliyorlar.

Dünyanın olaya bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Denktaş: Ben soruyorum Amerikalılar’a, ‘siz bu Miloseviç denen adamı, mahkemelere verdiniz. Sürüklüyorsunuz. Miloseviç’in halkına yaptığının beş beterini, Makarios bize 11 yıl devamlı suretle yaptı, bizi yok etmek için Ada’dan. Makarios’u niye başımıza buyruk, Meşru Hükümet diye takdim ettiniz’ diye soruyorum. O zaman ABD’liler namusluca bir cevap veriyorlar. Diyorlar ki, ‘Denktaş bey, o zaman soğuk savaş vardı. O zaman Makarios, SSCB’yi Kıbrıs’a getirmek tehdidiyle bizi tehdit ediyordu. Ve o yönde de adımlar atmaktaydı. Kıbrıs’ı Akdeniz’de bir Küba yapmasın diye mecburduk kendisini muhatap alalım. Ve Bu tehlikeyi önleyelim.’ Ben de teşekkür ediyorum! Dünyanın barış ve istikrarı için fedakarlık yaptınız ve hapse atmanız gereken bir adamı meşru hükümet diye tuttunuz. Güzel, bunun yanlış olduğunu, bir hata olduğunu bir maksat için yapıldığını da biliyorsunuz. O maksat artık hasıl olmuştur. Artık böyle bir savaş, Küba olması tehlikesi kalkmıştır. Peki bize bu haksızlığı devam ettirmenin manası ne? Niye devam ettiriyorsunuz? ‘Tabi sizin haklarınızı da korumaya çalışıyoruz merak etmeyin’ deniyor. Nasıl koruyorsunuz? Biz haklarımızın ne olduğunu bilmiyor muyuz? Biz haklarımızı korumasını bilmiyor muyuz? Biz haklarımızı can vererek, kan vererek hem biz hem Türkiye, bir devlet temelinde korumuş bulunuyoruz. Şimdi siz bu yapılmamış gibi sanki bu hataymış, yanlışmış gibi bundan vazgeçmemizi istiyorsunuz. Yani Makarios ile yaptığınız yanlışı, şimdi bize yapıyorsunuz. Bundan vazgeçin. Siz bizi tanıyamazsınız. Çünkü Yunan lobiniz var. Biliyoruz bunun sizin için ne demek olduğunu. Ama bizi tanımak isteyen devletlere ‘sakın tanımayın ha!’ deme hakkınız da yok. Buna niye mani olmuyorsunuz. Bunu yapmayın diyoruz cebelleşmemiz bu.

Diplomasi üslubu

Denktaş: Diplomaside diyorlar bana ‘olmaz demeyeceksin, olabilir diyeceksin.’ Olabilir dedik biz de; kaç sene masada dirsek çürüttük. Karşı tarafın yapmayacağını bile bile oynadık oyunu. Artık her şey ortaya çıkmış adam federasyon diyor ve beni biri 11, diğeri 5 yıl masada tutuyor. Klerides zaten federasyon istemem seninle konuşacak bir şeyim yok biz hala olabilir efendim diye masada oturuyoruz, olabilir diye dünyayı kandırıyoruz. Siz Rum’u bu çıkarttığınız yükseklikten indirmezseniz, ne yasal olarak, ne ahlaki olarak, Kıbrıs Türkleri’nin meşru bir hükümeti olduğunu söyleyemezseniz bu insanlara, ben de onların yerinde olsam meşru Kıbrıs Hükümeti olarak, bütün Ada’yı isterim ve istemeye de devam ederim.

Zorluğunuz, Rum kesimindeki ses.

Denktaş: Evet, onlar yumruk gibi..

Sizin dışınızda pek ses çıkmayınca, bir ulusal duruş olmayınca galiba sıkıntı da biraz oradan kaynaklanıyor.

Denktaş: Sıkıntının birazı değil, tamamı buradan kaynaklanıyor. Çünkü bize bu planı kabul ettirmek isteyen ABD, Desoto, AB bunlardan istifade ediyor. Ve halkı öyle bir kandırıyorlar ki sormayınız gitsin. İnsanlara zengin olacağız, bize AB kapıları açılacak, iş bulacaksınız bilmem ne diye, yalanlar ile insanları götürüyorlar. Bir şey vardı. Adam flüt çalarak, bütün çocukları toplar götürür… Aynı hal. Birisi bir kaval çalıyor ‘Annan Kavalı’, peşinden gençleri alıp götürecek. Biz ve insanlar uyandıkça da hem AB, hem de ABD öfkeleniyor. Boy hedefi haline getirildik. ‘Bu adamdan kurtulun, Kıbrıs meselesi halledilecek.’ Papadopulos diyor ki: Denktaş ile konuşmam! Seçimden sonra benimle konuşmak mecburiyetinde değil misin?

Muhalefet partilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Denktaş: Halkımıza verdikleri mesaj, ‘milli davamızda direnmeyin, egemenliğimiz için uğraşmayın, egemenlik de ne’ şeklinde. Mehmet Ali Talat, ‘Denktaş saçma sapan bir şey attı ortaya. Egemenlik de neymiş? Böyle şey istemeyeceğiz. Azınlığı kabul edin diyor’ halkımıza. ‘Hükümet gayri meşru, Cumhurbaşkanı gayri meşru, Meclis gayri meşru’ diyor. Televizyonda oluyor bu..

Bir de tapu meseleleri var.

Denktaş: Evet, ben her fırsatta halkıma mesajı veriyorum; ‘Tapunuz tapudur. Tazminat meselesi varsa, alacak meselesi varsa, hükümetler arasında halledilecektir. Kimse bundan şüphe etmesin’ diye.. Vay efendim Türkiye’yi sen zarara sokuyorsun diyorlar. Tekrar diyorum Türkiye, 1963’ten 1974’e kadar Rum’un bize yaptıklarının tazminatını bizimle birlikte takip edecek, o da masaya getirecek o zaman siyasi açıdan bu meseleler çözülecek. Böyle teslimiyetçilikle, o da oldu da, aman bu da bitti’ diye bir yere varılamaz.

Adı ‘Annan’ olan Plan’ı, Koffi Annan’ın okuduğundan emin misiniz?

Denktaş: Hayır hiç okumadı!

Nasıl emin olabiliyorsunuz?

Denktaş: Annan’a da leke sürdürmem. Ben Utandt’tan bu yana her BM Genel Sekreteri ile çalıştım. En vicdanlı, hakikaten insan, hakikaten büyük yürekli, ve soğukkanlı mükemmel bir adamdır; Annan’a büyük saygım var.Buraya geldiğinde kendisine Desoto’nun önünde bunu söyledim. ‘Bu plan sizin planınız değil. Adınızı verdiniz. Ama ben size bir şey söyleyeyim. Sizin planınız olsaydı. Benim halkımın yarısını göçmen yapan bir planı siz imzalamazdınız, kabul etmezdiniz’ dedim. Derhal döndü Desoto’ya ‘böyle mi yaptık’ kabilinden. Desoto, lafı geveledi. Annan, Desoto’ya ‘peki ne kadar göçmen olacak?’ diye sordu. Desoto, ’75 – 80 bin insan’ dedi. Orada anladım ki, Annan, kendi adını taşıyan planı ne okumuştur, ne de bilir içeriğini. Bilse, gerçekten yapmazdı. Bu seçimde tarafsız kalamazdım

Bir seçmen olarak 14 Aralık’ta oy atarken; neye göre, hangi fikre oy atacaksınız?

 

Denktaş: Muhalefet bunu, ‘Annan Planı ve Avrupa’ya Türkiye’siz AB’ye giriş için bir referandum’ haline getirmiştir. Ve beni de sahaya çekmişlerdir. Meclisi kazandıklarında, görüşmecilikten beni de alacaklar Annan Planı’nı imzalayacaklar. Kayıtsız şartsız imzalanabilecek bir şeydir diye. Dolayısıyla beni de seçime sokmuş oldular. Yoksa normal bir seçim olsaydı. Benim hiç taraf tutmamam lazımdı. Ama normal bir seçim değil. Devlet bir şey burada. Ya var, ya yok devlet. Dolayısıyla ben devleti korumak yemini etmiş bir insanım Meclis’te. Devleti koruyacağım diye. Devleti alıp götüren bir anlaşmayı halkıma kabul ettirmek için bir savaş veriliyor. Bir hareket var. Onun için de ben tarafsız kalamam, kalamadım.Muhalefet Helenizm diyor. Dünya vatandaşlığı var. Ondan önce de bir megalomanlık var. ‘Biz Kıbrıslıyız’ falan. Erzurumlular biz Erzurumluyuz der. O senin coğrafyan. Sen nesin, Türksün. Biz niçin 1960’da hem biz hem Yunanlılar milli bayraklarımızla olacak diye ısrar ettik. Çünkü o bayraklar için savaştık. Sen, göğsünü gere gere ‘Ne Mutlu Türküm’ demiyorsan, sen nesin be kardeşim. ‘Kıbrıslı’ diye bir millet yok. ‘Kıbrıslı Türküm’ diyorsun, ‘Erzurumlu Türküm’ dediğin gibi. Türkiye’den ayrı bir Türk yok. 1571’de gelenler var. Onun devamı var. 1974’te gelenler olmuştur. Yani bir kan devamıdır bu.

 

10/12/2003

Akşam Söyleşi

RAUF DENKTAŞ

TUNCAY ÖZKAN

ŞAKİR SÜTER

AYDIN CANDABAKOĞLU

KERİM CAN KAMAL