30 Mayıs 2001
Ankara’da muhabirlik yıllarımda, en önemli işlerimizden birisi, her Bakanlar Kurulu toplantısının içinde konuşulanları öğrenebilmekti. Herkes çabalar bir kaçımız bu işi başarırdık. O zamanlar saat kaçta biterse bitsin, hemen telefona sarılır, bakanlarla konuşur, kimin ne dediğini ortaya çıkartırdık. Sabaha karşı da bitse, mutlaka Başbakanlık merdivenlerinde olur, bakanlarla gözlerimizle anlaşır, gerekirse arabasına atlar, evine gider, söker alırdık gündemi. Baktık ki bakanlar birbirlerinin aleyhine olsun diye, hiç söylenmeyen şeyleri de bize aktarıyorlar, çek sistemini hemen devreye soktuk. Mutlaka ilgili bakana sorardık, bunu siz söylediniz mi diye.
Sonra bu kişisel husumetler ekonomik kayırmacılıkla bütünleşmeye başladı. Bazıları ekonomik veya sosyal kararları, İstanbul’da bazı çevrelere aktarmayı görev edindiler. Manipülasyon ve spekülasyonun ekonomik değerini bu bakanlardan ve ailelerinin yediği herzelerden öğrendik.
Önceki gün MHP Genel Merkezi’nde toplanan parti, Meclis yöneticileri ile bakanlar kendi aralarında bir kuşkuyu konuşmuşlar. İddia oydu ki, Bakanlar Kurulu’nda konuşulanlar daha toplantı bitmeden dışarıya sızıyordu. Bir yetkili, “Geçen gün beni aradılar, İstanbul’dan Bakanlar Kurulu devam ediyordu. Kemal Derviş şunu demiş, Devlet Bahçeli de şu karşılığı vermiş dediler. Toplantı devam ediyordu, inanamadım. Arayan kişi borsaya yakın. şimdi bu nasıl olur? Nasıl öğreniyorlar? Yoksa birileri toplantı sırasında cep telefonunu açık mı bırakıyor” diye sormuş.
Olur mu? Olmaması lazım. İnşallah böyle bir hastalık yoktur Bakanlar Kurulu’nda. Çünkü bu inanılmaz bir skandal olur. Turgut Özal döneminde Bakanlar Kurulu toplantı salonu dinlenmesin diye elektronik perde sistemi geliştirilmişti. Toplantı öncesinde ve sonrasında salonda mutlaka arama yapılırdı. Çöp kutularındaki artık kağıtlar toplanırdı. Çünkü bu notları çöpe atan bakanlar, daha sonra salona giren gazetecilerin bunlara bakarak haber yaptıklarını çok sonra anlayabildiler.
Bakanlar Kurulu salonunun güvenliği Başbakanlık Koruma Müdürlüğü ile MİT’in görev alanına giriyor yanılmıyorsam. Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği eskiden güvenlik ve anlık gelişmelerden kurulu haberdar etme işiyle de ilgiliydi. Şimdi Bakanlar Kurulu toplantısına bakanlar neden cep telefonuyla giriyor? Anlaşılır değil. Neden cep telefonu ile girilir akıl alması mümkün değil.
Girilip bir de telefonlar açık kalıyorsa ağlamak lazım halimize. Umarım bunların tamamı bir yanlış anlaşılmadan ibarettir ve Bakanlar Kurulu toplantı salonunun elektronik perdelemesi vardır. Bu perde telefon görüşmelerini de kesiyordur. Başbakanlık Müsteşarlığı gereğini yapar umarım. Aksini düşünmek bile felaket.
Sayıştay 139 yaşında
Sayıştay dün 139. yaşını kutladı. Bu devlet denetiminde 139 yılı devirdik demek. Sayıştay Başkanı Kamil Mutluer, 1980 sonrası ağır saldırılar altında kalan, denetim organı olmaktan çıkartılmaya çabalanan Sayıştay’ın elini yüzünü biraz toplaya bildi. Çünkü Sayıştay siyasal İslamın ağır saldırılarına maruz kaldı. Mutluer denetimde yeni bazı kavramları dile getirdi: “Dünya artık kamu harcamalarında girdilerden daha çok çıktılarla uğraşmaktadır. Yani kamu harcamalarının yapılmasını bizim bir özel sektör anlayışı içinde, bir yerde düzenlememiz gerekir. “Ayrıca yolsuzlukların yapıldığı alanların Sayıştay denetimi dışına çıkartılan karanlık noktalar olduğunun da altını çiziyor Kamil Mutluer. Örneğin fonlar, döner sermayeler, vakıflar ve vakıf şirketleri. Gerçi yolsuzlukların şahikaya çıktığı belediyeler Sayıştay denetiminde ama, ne buldunuz sorusu can sıkar şimdi. Sayıştay ile ilişkimiz yasasıyla çok oynamaktan doktor – hasta ilişkisine dönmüş durumda. İyi ellerde can kurtarıyor, kötüsünde can alıyor.