10 Ocak 2002
Hukukun ve rekabetin olmadığı bir ekonomi “serbest piyasa” adını alabilir mi? Asla. Bu iki koşul sağlıklı işlemediği için de Türkiye’de serbest piyasa ekonomisi olamaz.
Piyasalarda rekabetin olması kadar, hukukun üstünlüğü kuralının da geçerli olması şarttır. Bu olmazsa olmaz kuraldır. Bizimkinin adı bu nedenle alaturka kapitalizmdir. Düzenimiz hırsızı, demokrasimiz katilleri sever.
Hukuk fukaraya karşı kalkandır. “Namus”, “erdem” denilen ve nineler ile dedelerin öğrettiği şey ise artık “in” değil. Çünkü hırsızlar düzeninde ayak bağından başka bir şey değil.
Bataklığı kurutmaya müteşebbis lazım
Serbest piyasanın sonraki kurallarından biri müteşebbislerin olması zorunluluğudur. Müteşebbisleri işadamlarından ayıran temel fark ise; herkesin işadamı olabilmesine karşın, herkesin müteşebbis olamamasındadır.
Müteşebbis veya girişimci; emek, sermaye ve toprak gibi üretim faktörlerini kendi firması içinde organize etme yeteneği bulunan, sermaye sahibi, yaratıcı ve yenilikçi olma özelliği taşıyan, yönetilebilir riskler üstlenen ve riski yönetebilen, yeni teknolojiler kullanıp yeni ürünler/hizmetler yaratabilen ve başarılı olan kişidir. Onlar reformisttir.
Bankacılık; serbest piyasa ekonomisi ile müteşebbisliğin tam kesiştiği noktada, yani kalbinde yer alır. Bu nedenle, banka sahibi olması gerekenlerde yukarıdaki özelliklerin mevcudiyetini aramak zorunluluktur.
Başımıza ne geldiyse öncelikle işi ehline teslim etmemekten, değerlerimizin, kavramlarımızın dönekler ve köşe dönmeci konformistler eliyle yok edilmesine sessiz kalmamızdan geldi. Kirli para değerlerin ve kalitenin yerini alınca, kalitesizlik tıpkı bir bataklık gibi üstünde ne varsa yutuverdi.
Fona devredilen bankalarda 20 milyar dolardan daha fazla bir tutar buharlaştı. Bu yapısal sorun çözülmeden, bankalara konulan sermaye ve destek buharlaşmaya adaydır.
Düzenleme yapılmamalı
Yeni Bankalar Yasası veya düzenlemesi; neyin, nasıl yapılacağı dahi bilinmeden, planlanmadan, sonuçları hesaplanmadan telaş içinde yasal düzenleme peşinde koşulması; bankalara hesapsız kaynak aktarmanın temel amaç olduğuna işaret etmektedir.
Bankalara sermayeye dönüşebilir tahvil vermek veya sermaye katkısında bulunmak suretiyle destek sağlamak; bankaların yeniden yapılandırılmasında uygulanabilecek tek ve en iyi yöntem midir? Bu yöntem uygulanırsa, nimetler ve maliyetler bankalar, banka sahipleri, reel sektör ve vergi mükellefleri arasında nasıl paylaşılacaktır? Hangi bankalar niçin bu destekten yararlanacaktır? Doğru banka seçimi nasıl yapılacaktır? Kamu kaynağı nereden ve nasıl bulunacaktır? Destek mekanizması nasıl işleyecektir? Ne zaman ve hangi durumlarda destek mekanizması işletilecektir? Destek sağlandıktan sonra, mevcut desteği korumak gerekçesi ile yeniden destek ihtiyacı doğacak mıdır? Zarara ortak olduktan sonra ne olacaktır? Ortaklık hakları ve yükümlülükleri ne getirecektir? Ne götürecektir? Kamu tarafından edinilen hisseler nasıl elden çıkarılacaktır?
Derviş usulü banka desteği hangi açıdan bakılırsa bakılsın adaletsizdir, keyfidir, kamu vicdanını zedeler. Bu yasa çıkmaz gibi geliyor bana.