05 Eylül 2003
Türkiye toptan bir değişimin eşiğinde. Değişim büyülü bir sözcüktür. Arkasında ne olup olmadığına bakılmaksızın, peşinden pek çok kişiyi sürükler. 3 Kasım seçimlerinin sonrasında ortaya çıkan tablo gösteriyor ki değişim farklı ve hiç umulmadık bir noktada ilerliyor. Türkiye, siyaset kurumlarının içinde bulunduğu zafiyet nedeniyle AK Parti iktidarı tarafından kökten değişime tabi tutuluyor.
AK Parti iktidarı Türkiye’de daha önce de yazdığım gibi amaç olarak Başkanlık sistemini getirmeyi hedefliyor. Bu konuda çalışmalar tamamlanmış gibi. Başkanlık sistemi AK Parti iktidarının hayallerini gerçekleştirme konusunda Türkiye’de en uygun sistem. AK Parti için en uygun sistem. Ama Türkiye için de öyle mi?
Türkiye ne kadar hazır?
Türkiye bir güçler ve dengeler ülkesi. Başkanlık sisteminin bu dengeleri yok edeceği de aşikar. Türkiye buna hazır mı? Yok edeceklerimizi sonra arar mıyız? Korkularımın en büyüğü başkan seçmeye çalışırken aslında bir seçilmiş kral ataması yapıp yapmayacağımızdır. Türk siyasi yaşamında başbakanlık koltuğuyla başedemeyen ve kuvvetler ayırımı ilkesini koruyamayan rejim, her gücü ve yetkiyi iki dudağının arasında toplayan başkan karşısında ne yapacaktır?
Hukuk kurumlarının içine siyasetten atamalarla, yürütme erkini siyasetin emrinde kullarla donattığımızdan bugünkü rejim sıkıntısını yaşıyoruz. Yarın bütün kadroları bir siyasi görüşün uzantısı olacak, yargısından şantiye şefine bir siyasi düşüncenin emrini yerine getirecek insanlarla Türkiye yapabilir mi? Bir de seçilmiş kralımız, yani başkanımız, gitmek istemez ve elindeki çoğunluğu kullanır da yasal düzenlemelerle süresiyle oynarsa ne yaparız? Ya oğullarını hazırlamak isteyen çıkarsa?
Dikkatli olunmalı
Türkiye hukuk ve kurallar üzerine kurulu olan çok siyasi partili parlamenter demokrasisini değiştirme konusunda aceleci mi olmalı? Kimse başkanlık sistemiyle bugunkü iktidar arasında bir ilişki kurmasın. Bugünkü iktidar başkanlık sistemini getirir, halk seçmez, ya da seçer onlar gider de sonraki gelen gitmez. Bu toprakların tarihini, siyasi gelişimini, insan kaynağının alışkanlıklarını iyi değerlendirmeliyiz. Batılılar bizim sıkça kullandığımız bir eski sözümüzü uyguluyorlar. Bizimkilere yiğitsin deyip canından, ağasın deyip malından etme konusunda üstlerine yok. Amerikan tarzı başkanlık sistemini bizim cumhuriyetimizin altyapısı kaldırmaz. Bütün rejimi değiştirmek gerek. Şimdi bizimki gibi bir rejimi değiştirirken, alt yapımızı yok ederken dikkat etmemiz gereken dengeler olsa gerek. Bunların başında siyasal sistemin onarılıp yerine konması gelir. Bu konuda hiçbir hareket yok. Sonra başkanlık seçimi Türkiye’yi ikiye böler. Bu tür bir bölünmenin sosyal ve siyasal sonuçlarını göğüsleyebilir miyiz? Bana sorarsanız Türkiye’nin başkanlık sistemine taşınması bir felaket senaryosudur. Bunun iktidarlarla iktidardaki siyasi düşünceyle de bir alakası yoktur. Bugünkü iktidarın yerinde herhangi biri de olsa, ben hep aynı düşüncede oldum ve olurum. Bugünkü iktidara da tavsiyem bu konuda dikkatli olmasıdır.
Yargıtay ve sonrasında Yüksek Seçim Kurulu’nun DEHAP kararları Türkiye’de her şeyi yeniden şekillendirebilir. Hiçbir şey de olmayabilir. Ama AK Parti iktidarının bugünden başkanlık sistemi konusundaki isteklerini halkla paylaşması gerekir. Bu sağlıklılık açısından çok önemli.