24 Eylül 2001
Bayrampaşa Cezaevi mafyanın kurtarılmış bölgesiydi. Mafya içeride öylesine büyük bir rant alanı kurmuştu ki, Bayrampaşa’dan gelen paralar için silahlı çatışmalar çıkıyordu. Bu cezaevinde uzun namlulu silahlar dahi alınır satılır olmuştu. Uyuşturucu, kadın, kumar, silah pazarı ne ararsanız vardı.
Ama 15 günden bu yana inanılmaz olaylar yaşandı. Yaklaşık bir yıldır cezaevinde bulunan bir asker, Yüzbaşı Zeki Bingöl, bu çarpık sisteme dur deyiverdi. İnanılmaz gibi geliyor, ama oldu.
Zeki Bingöl giriştiği büyük bir operasyon ile bütün pislikleri temizledi. Önce genel aramayla ele geçirebileceği azami miktardaki silahı, mermiyi, bıçağı, uyuşturucuyu topladı. Sonra koridorların denetimini ve koğuşların kapılarının güvenliğini ele geçirdi. Şimdi Bayrampaşa’da koridorlarda ve kapılarda silahlı jandarma nöbetçileri var. Kuş uçmuyor.
Bayrampaşa’da tutuklu ve mahkumlardan parası olanlar, kral daireleri döşetir, içeriye her türlü konforu getirirlerdi. Koğuşlarda mafya babaları ve parayı bastıranlar için yok yoktu.
Örneğin mafya babaları berberlerini, hatta kokoreç makineleri ve aşçılarını da aylık 750 ile 1200 dolar arası maaşla yanlarına cezaevine sokuyorlardı.
Ama şimdi bütün bu lüks bitti. Yüzbaşı Zeki Bingöl hepsini toparlayıp kapının önüne koydu. Artık parası olanın borusu ötmüyor. Kurallar işliyor. Bakalım Zeki Bingöl’ün kurtardığı Bayrampaşa, kimleri rahatsız edecek?
Örtün örtün, açıkta bir şey kalmasın
Üzeyir Garih cinayeti için olayı çözmekle görevli olanlar nedense eleştirileri araştırmak, eksiklikleri gidermek yerine, cinayet soruşturmasının bir an önce bitmesini istiyorlar. Bir sıkıştıran mı var?
Cesedin bulunduğu andan itibaren, olay yeri incelemesi dahil her şey için bir telaş bir telaş. Niye? Olayın incelemesini yapanlar deve dişi gibi polisler. İstihbarat ve cinayet konularının uzmanları. Bir telaş içinde mezarlık yıkattılar, bir telaş içinde bıçak aradılar, bir telaş içinde suçlu buldular, bir telaş içinde zanlı Yener Yermez’in yargılanıp cezaevine konmasını istiyorlar. Durun beyler, azıcık sakin olun. Elinizden kimse soruşturma kapmıyor. Bu cinayette herkesin aradığı doğrular. Siz de doğruları ve gerçeği aramıyor musunuz?
Cinayet yerinde en önemli bulgu iki mezar taşında ve yerde bulunan, bir kadına ait olduğu ortaya çıkan kan izleri. Oturup uzman biyologlarla konuştum. Türkiye’de bazı merkezlerde bu kan izlerinden kanın sahibinin kadın mı, erkek mi olduğunun yanı sıra bedensel özellikleri, hastalıkları hatta DNA yapısı nedeniyle hangi uyruktan olduğu bile anlaşılabiliyormuş. Bu araştırmaları yaptırdınız mı? Örneğin o kadının hastalıkları, hormon yapısı ve DNA’sına baktırdınız mı?
Bunları yaptırmadan şimdi “O kadın kanı olay öncesine ait” nasıl diyebiliyorsunuz? Amaç ne?
Üzeyir Garih neden o mezarlıkta hafta sonlarını geçiriyor? Sonra ne yapıyor? Çözdünüz mü?
Sonra Yener Yermez’in Bursa’da karıştığı adam yaralama olayıyla ilgili olarak İstanbul polisinin üst düzey bazı yetkilileri, hem de cinayeti araştırmakla görevli olanlardan, “Yok böyle bir şey, Bursalı adam Yener Yermez’i teşhis edemedi. On kişinin arasına koyduk, bulamadı. Biz de sen yalan söylüyorsun deyip gönderdik” diye basına açıklama yapıyorlardı.
Ben teşhis tutanağının orijinalini açıklayınca bu sefer ağız değiştirdiler, “Biz inandırıcı bulmadık bu teşhisi. Zaten evrakı dosyaya ekleyip savcıya göndermiştik” demeye başladılar.
Siz ne istiyorsunuz ve neden bunca hatayı peş peşe yapıyorsunuz? Amacınız olayı çözmek mi? Ben Hasan Özdemir’e bu cinayetin dosyasını bir okumasını tavsiye ederim. Bir dosyaya, bir de Adli Tıp Kurumu ve kendi kriminal laboratuvarından gelen raporlara baksın.