28.05.1999
Emniyet Müdürü Bilican, polis içindeki ‘Fethullahçilar’ raporunu, ‘mafya oyunu’ diye nitelerken, hazirlayanlar, ‘önümüzdeki günlerde iddialari dogrulayacak önemli gelismeler olacagini’ söylüyor
Polis içinde yasanan ‘Fethullahçilar’ listesi olayi giderek boyutlaniyor. Listede Emniyet Genel Müdürlügü bünyesinde iki önemli dairenin basindaki kisilere yakin adlar var. Bunlar, Organize Suçlar ve Kaçakçilikla Mücadele Dairesi Baskani Emin Arslan ve Istihbarat Dairesi Baskani Sabri Uzun’un en yakin çalisma arkadaslari. Türkiye’nin can damarlarinin geçtigi yerde görev yapan bu iki kisi ile birlikte 84 üst düzey polisin adlari da var bu listede. Bu kisilerin önderligini yaptigi savlanan kisiyse Hanefi Avci. O da Daire Baskan Yardimcisi statüsünde.
Listede bulunan herkesle ilgili sorusturma devam ediyor.
Bu adlardan Istanbul Organize Suçlarla Mücadele Subesi’nin basindaki Adil Serdar Saçar Istanbul Valiligi’ne basvurmus.
Saçar diyor ki, “Ben Fethullahçi olarak adlandirilan gruptan bir kisiysem hakkimda yapilacak sorusturma sonucunda bu saptanirsa istifamin kabulü ve hakkimda yasal islemlerin baslatilmasini istiyorum. Ama eger böyle degilse bu listeyi olusturan ve hakkimda bu iftiralari atan kisiler hakkinda gerekli islemlerin yapilmasini talep ediyorum.”
Dün sabah Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican aradi. O da gelismelerden çok rahatsiz oldugunu söyledi. Bilican’a göre hükümet degisikligini firsat bilen bazi mafya gruplarinin polis üzerindeki oyunlari söz konusu. “Iddialari sorusturuyoruz, sonuçlarina göre gerekenler yapilacak” diyor Bilican.
Emniyet Genel Müdürü açik açik mafya ve menfaat gruplarindan bahsediyor. Bunlari da son dönemde verilen etkin mücadelelerin durdurulmasi noktasina getiriyor. Iste Bilican’in aktardiklari:
“Menfaat ve mafya gruplari rahatsizlar. Hükümet degisimini bir firsat olarak görüyorlar. Polisi pasifize edebilir miyiz diye bakiyorlar. Mafya isleri yeniden baslasin istiyorlar. Mafya ile mücadeleyi bitirmeye çabaliyorlar. Amaçlari belli. Emniyet ne kadar tartisma gündeminde olursa o kadar iyidir diye bakiyorlar. Teskilati yipratmak istiyorlar. Bizim açimizdan Ankara, Istanbul polisi diye bir kavram yok. Türk polisi var ve polis mafyanin hedefi konumunda.”
Oglunu savundu
Bilican’a oglu ile ilgili iddialari sordum. Bu konuda neden sessiz kaldigi elestirilerini gündeme getirdim. Yanitlari ilginç:
“Benim oglum ile ilgili iddialar neden ortalikta anlamiyorum. Devletten kredi almiyor. Is takibi yapmiyor. Bir ortagi vardi, bugünlerde ondan da ayrilacak galiba. Sormadim ne yaptin diye. Ama ayriliyor. Simdi iddialar ortaya atildiginda ben bütün daire baskani arkadaslarimi çagirip bir toplanti yaptim. Dedim ki ‘Arkadaslar benim bilgim olmuyor ama oglumla ilgili olarak sizlere yansiyan bir olay ve baski var mi?’ Bana ‘Yok’ dediler. Bunun üzerine arkadaslarima ‘Normal vatandasa ne islem yapiyorsaniz, benim ogluma da ayni seyi yapin’ dedim. ‘Ancak burada bazi kisilerin, uygun olmayan yanlis kisilerin oglumu yoldan çikartma girisimleri de olabilir, buna karsi da uyanik olmak ve etrafindaki kisiler konusunda oglumu ve beni uyarmak teskilatimizin bir sorumlulugudur, bu yaptigimiz görevden kaynaklanir. Yanindaki adamlar dolayisiyla onu ikaz edin’ dedim. Bilerek yanlis yaparsa normal vatandastan bir farki yoktur. Hem benim arkadaslarim, hem de ben canina okurum onun. Bilerek yanlis yapamaz.
Ben Edirne Valisi’yken 16 yasindaydi oglum. Trafik kazasi yapmis, bir ara sokaktan çikmis ve kaza olmus, sonra olay yerinden uzaklasmis. Baktim arkadaslarda bir tedirginlik var, sordum ne oluyor diye, bana olayi anlattilar. Kendilerine söyledigim sey sudur; normal bir vatandasa ne yapacaksaniz ona da aynisini yapin ve öyle yapilmis, oglum ceza almistir. Simdi siz de beni suçluyorsunuz, sessiz kaliyor diyorsunuz, oglumun bir suçu yok ki, ben ne yapayim gidip hangi savciya basvurayim, Ferruh Tankus olayindan sonra savciliklara sikâyetlerde bulunuldu, iddialar diye getirildi, hepsi takipsizlikle sonuçlandi. Simdi ben oglumla ilgili ne yapacagim yani. Sessiz kalmakla bunlarin ne alakasi var?”
Olaylarin bir cephesi böyle. Diger cephesinde ise daha farkli bir yaklasim var. Raporu hazirlayan taraf Fethullahçilar ile ilgili raporun ciddi temelleri bulundugunda israrli. Onlara göre önümüzdeki günlerde bu raporu dogrulayacak çok önemli gelismeler yasanacak. Bu gelismeler irticayla mücadelede hassas olan kurumlarin da bilgisi dahilinde gelisecek. Bunlari bekleyip görecegiz. Bakalim kim hakli çikacak?
Türkiye mafya ve örgütlü suçlarla mücadelesinde henüz çok önemli yollar kat edebilmis degil. Kavga biraz da baslayan bu mücadeleyle ilgili. Olaylarin bundan sonraki gelisiminde suç örgütleriyle mücadele konusunda seferber olan kamu güçleri üzerindeki iddialar iyi arastirilmazsa büyük zaaflar ortaya çikacaktir. Bunu önlemek için Devlet Memurlari ile Polis Vazife Selahiyetleri Kanunlari’nin, emniyet teskilatlarinin personel yapisini düzenleyen ilgili yasalarin bir an önce Meclis’in gündemine getirilmesi gerekmektedir. Meclis’te sirasini bekleyen organize suçlarla mücadele, dokunulmazliklarin kaldirilmasi gibi yasalarin bir an önce yasama geçirilmesi sarttir. Eger bütün bunlari yapmaz da bugüne kadar oldugu gibi ‘önce dalgalanir, sonra durulur, her sey eskisinden iyi olur’ eyyamciligiyla olaylara bakarsak, suç ve suçluyla mücadelede yeniliriz.
Öte yandan elbetteki insanlarin seref ve haysiyetlerine maksatli saldiranlara karsi da yeni yasal düzenlemeler gereklidir. Ama iddialari sorusturmayanlar, ürküp üstünü kapatmaya çalisanlar ve oturduklari makamlara güvenerek her seyi yapabilecegini sanan; atanmis veya seçilmis krallara da demokrasiyi, hukuku, insan haklarini ögretmemiz, hatta göstermemiz kaçinilmazdir.