03 Eylül 2003
Türkiye için bilişim ne demek? Ya da bilgi çağının neresindeyiz? CeBIT fuarının açılışında bunları düşündüm. Türkiye ne yazık ki bilgi çağının gereklerini yerine getirmek konusunda yapması gerekenleri yapamadı. Olayları biz şöyle algılıyoruz: Teknolojinin son ürününü dünyanın parasını verip ülkemize getirdik mi, birkaç yüz kullanıcımız da oldu mu iş tamam. Peki ama gerçekten iş tamam oluyor mu? Asla.Türkiye mutlu azınlığının bilgi ve bilişim toplumu olma olanaklarını, geneline yaymadığı zaman, bilişim fuarları Türkiye’de oluşturulacak teknoparkların, siber kentlerin içinde yapılmalı. Bunu başaramazsak bilgi toplumuna ulaşmış sayılamayız. Türkiye bilişimde mutlaka liberalizasyona gitmeli.
AB ve Türkiye
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen gün CeBIT fuarı nedeniyle yaptığı konuşmayı okudum. Başbakan diyor ki: ‘Türkiye’de internet kullanıcı oranı yüzde 6’…
Şimdi bu rakamlarla Türkiye’nin bilgi toplumu olduğunu ya da bilişim çağını yakalayacağını savunmak mümkün mü? Değil. Şu an AB’nin gelecek 10 yıl hedefi internet kullanıcılarının oranını yüzde 70’lere çıkarmak. Türkiye’nin bu konuda eksikleri büyük.
Bunları bir araya getirmek noktasında Erdoğan’ın Başbakanlığa bağlı bir teknoloji koordinasyon birimi oluşturulması görüşünün desteklenmesi gerek. Doğru olan bu.
Malezya
Türkiye, örneğin bir Malezya olmalıdır. Bunu başarmalıdır. Türkiye hem teknolojinin yaygın kullanımını, hem de üretimini sağlayacak teknoparklar yaratmalı. Bakın Malezya’da neler olmuş:
Malezyalılar, Kuala Lumpur dışında Putrajaya adında yeni bir kent kurdular. Burada bütün devlet ünitelerini topladılar. Buraya teknoparkları da getirerek bir bilişim uydu kenti kurdular. Bunun yanı sıra eski Kuala Lumpur’da da bu bilişim kentinden yararlanmak isteyen yabancı yatırımcılara müthiş bir altyapı sundular. Böylece Hong Kong’dan kaçan yabancı yatırımcıları ülkelerine çekme olanağı sundular. Bu, sermaye rantının hızla yükseldiği Singapur’a karşı bir alternatif oldu. Ucuz, hızlı ve çağdaş bir ekonomi sunuyor Malezya bu yolla yabancı yatırımcıya. Malezya, bu yatırımlarıyla stratejik ve coğrafi önemi olmayan topraklarını, cazibe merkezi haline getirdi.
Türkiye, dünyanın kavşağında ama ne yazık ki bu konuların çok uzağında. 2004 yılında telekomünikasyonda liberalizasyona gidilmesi gerekiyor. Ama bakıyorum Ankara yine yan çizmek için elinden geleni yapıyor. Ne kazanacağız? Hiçbir şey. Bürokrasi bu konuda hata yapmamalı. Çünkü dünyada liberalizasyona gitmeyen bir Irak var bir de biz. Bu kafayla korkarım Irak da bu işi başarır, biz yolda kalırız.
İnterneti Türk insanının yaşamına sokmalıyız. Kastamonu’da, Çankarı’da, Hakkari’de insanlar devletle, sosyal yaşamla ilgili paylaşımları internet üzerinden yapmalı. Bilişimin yarattığı olanakları devletin sermayesi yapmalıyız. Türkiye hala e-devlet projelerini öyle mi yapalım böyle mi yapalım diye konuşuyor. O kadar çok konuştuk ki artık e-devlet söylemleri can sıktı, eeeeeee-devlet haline dönüştü. Bana sorarsanız Sovyetler Birliği’nin çökmesinde en önemli unsurlardan biri, yaratılan teknolojinin halkın kullanımına sunulamaması, oligarşinin emrine verilmesidir. Bu hatayı Türkiye tekrarlamamalı. Bilişim, zengin oyuncağı değildir. Bilişim halkın ihtiyacıdır. Türkiye yüzde 6 internet kullanım oranıyla mı bilişimi yakalayacak?
Sokaktaki vatandaşın eğitimini, yaşam biçimini yeniden kurgulamak gerekiyor. Devlet, vatandaşın teknolojinin getirdiği hızdan ve kolaylıklardan yararlanmasını istemelidir.
Eylem zamanı
Dünyada yaşanan gelişimler bizim caklı, cekli söylemlerimizin bitirilip artık eylemlere geçilmesinin zamanının geldiğini bize aktarıyor. Burada Türkiye serbest bölge uygulamalarını genişleterek teknoloji serbest bölgelerini kurmalı. Teknoparklarla, üreten ülke konumuna yatırım yapmalı. Bu Türkiye için yaşamsal önem taşıyan ulusal savunma sanayii projelerinin de desteklenmesi anlamına gelir.
Telefon teknolojisinde Türkiye bir devrim yaşadı. Neden? Lisans verilmesiyle özel sektör bu alana yatırım yaptı. Türkiye bilişimin bütün alanlarında bir an önce liberalizasyona geçmeli ve lisans sözleşmeleri yoluyla özel sektörü bu alana çekmelidir.
Türkiye bilişime yatırım yaparak geleceği yakalama konusunda dev adımlar atabilir. Ama bunun için söz değil eylem gerekli. Eylem için kamunun yol açması lazım. Engel değil dinamo olması lazım.