24 Nisan 2002
Zekeriya Temizel, bazılarına göre neredeyse bir “halk düşmanı”. Peki ama gerçekte ne? Ben kendisini dürüstlüğüyle, yurtseverliğiyle tanırım. Uzunca bir zamandır konuşamıyordum. Kendisinden dün bir mektup aldım. Diyor ki:
“Bana öncelikle bu saldırılar niye başladı, neden yeniden yükleniyorlar diye soracaksın biliyorum. Sen de çok iyi bilirsin ki, toplumda olup bitenleri günü gününe izlemek gerek. Şu anda naylon fatura holdingleriyle ilgili yargıların sonuna gelindi. Masum naylon faturacı edebiyatıyla, naylon fatura holdingleri atağa kalktı. Yargıyı etkilemeye çabalıyorlar.
Ekonomik suça ekonomik ceza
Kamuoyunu aydınlatmak için, geriye dönük aydınlatma yapmakta yarar var. Son vergi düzenlemesiyle, dürüst çalışırken hatalı kayıtları ortaya çıkanları hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırmak asla düşünülmedi. Ekonomik suça, ekonomik ceza esası benimsendi. Geçmişte üç fiş vermeyenler bile, mahkeme kapılarında sürünürken, şimdi hapis cezasıyla cezalandırılacak olanlar iki fiille indirgendi.
Bu fiillerden şu anda kamuoyunda tartışılan birincisi sahte belge, ikinci muhteviyatı itibariyle, yanıltıcı belge. Açık açık belirtmekte yarar var. bunlar ayrı ayrı kanunla tanımlanıyor.
Yanıltıcı belgede ortalıkta bir fiil var. Bir hizmet alınıyor, ama bunun için ödenen bedelde değişiklik yapılıyor. Bunun için verilen hapis cezaları mutlaka para cezasına dönüştürülüyor.
Olmayan malın faturası
Asıl sahte belge suçu ise şu: Burada gerçek muamele yoktur. Alınan mal ve hizmet yoktur. Sanki bunlar var gibi belge düzenlenmiştir. İşte bu naylon faturadır. Öyle sıradan bir fiil değil. Hatayla ortaya çıkmaz. Bu fiil mali sisteme, belge düzenine, mali otoritenin çökertilmesine dönük bireysel ve örgütlü suçtur. Bunun için naylon fatura holdingleri kurulmuştur. Örneğin Barboros Holding ve Orhan Aslıtürk. Bu yasanın cezalandırmak istediği fiil de, fail de budur.
Şimdi diyeceksin ki, bu “bilerek” lafını yasadan çıkartmışsın. Sen doğruyu bilenler gibi, bunun böyle olmadığını bilirsin. Aslında bu “bilerek” lafı gizli kapaklı çıkartıldı demek TBMM ye hakarettir. “Bilerek” lafının maddede yer almaması, hapis cezasını gerektiren suçun tanımından ileri geliyor. Olmayan iş için naylon fatura düzenlemek bilmeden yapılabilir mi? Olmayan işlemle ilgili belge düzenlemiş veya almışsın, mal da yok, bu durum bilmeden yapılır mı? Olmayan malın faturası olur mu? Olmaz. Bu konu TBMM’de uzun uzun tartışıldı. Bu konuda yayınlar da vardır. Dolayısıyla gizlice bir kelime çıkartma iddiası yalandır.
Müteselsil sorumluluk
İhracatta vergi iadeleri nedeniyle müteselsil sorumluluktan bahsediliyor. Aslında gazetelerde manşete çıkartılan bu ceza uygulamasıyla, müteselsil sorumluluk kesinlikle birbiriyle ilgili değil. Bu olayla naylon faturacıların yanına bir de hayali ihracat vurguncuları sokuluyor. Hayali ihracat vurgunlarıyla ilgili Türkiye müteselsil sorumluluk uygulamalarını tam 15 yıldır sürdürüyor.
Fakat hazır naylon faturacılarla ilgili bir karar çıkarttırmak mümkün olursa diye bundan hayaliciler de yararlansın isteniyor galiba. Aslında bu olay aynen 4422 sayılı yasanın değiştirilerek, hortumcuların DGM’den kurtarılması gibi. Şimdi de naylon faturacılar ve hayali ihracat vurguncuları yargının elinden kurtarılmaya çalışılıyor. Karar organlarına yanlış sinyaller gönderiliyor.
Korku
İşin acı kısmı da, beni gerçekten yaralayan kısmı da budur. Birkaç yurtsever dışında buna toplum suskun kalıyor. Genellikle bu tür düzenlemeler yapılırken Ayşe Teyze edebiyatı veya masum edebiyatı yapılır. Dürüst yurttaşlar yalanlarla korkutulmaya çalışılır. Halk ve toplum için çalışanlar; toplum, halk düşmanı ilan edilmeye, öyle gösterilmeye çalışılır.
Bizim umudumuz toplumun bu oyunlara gelmeyeceğidir. Gelirlerse de canları sağ olsun. Nasıl olsa tarih bütün bu olanlara tanıktır. Tarihi olduğu gibi yazan kalemler de vardır…”