11 Temmuz 2001
İstanbul’a Vali Emniyet Müdürü olarak atanan Hasan Özdemir ile Hizbullah operasyonu üzerine söyleştim. İlginçti. Bugüne kadar doğru diye bilinen pek çok şeyin aslında doğru olmadığını öğrendim.
Bunlardan birincisi 17 Ocak 2000’de İstanbul’da gerçekleştirilen Hizbullah operasyonuna Gaffar Okkan’ın katılıp katılmadığı konusu. Bu operasyona Okkan’ın katıldığı iddiaları vardı. Şimdi ortaya çıkıyor ki bunlar doğru değil. Hasan Özdemir bu konuda şunları söyledi:
“Gaffar Okkan kardeşimiz Hizbullah operasyonunda burada değildi. Operasyon yerinde hiç olmadı. O gece de yoktu. Operasyon olduğu sırada da zaten Türkiye’de değildi. Kendisi bir gün sonra Avusturya’da bir maçtan dönüşünde İstanbul’a uğradı. Biz konuyla ilgili olarak, Hizbullah ve operasyonla ilgili olarak kendisiyle konuştuk. Ama operasyonda rahmetli Okkan yoktu. Operasyondan bir gün sonra İstanbul’a geldi. Operasyonu tamamen bizim kadromuz ortaya çıkarttı.”
Peki ama Gaffar Okkan bazı gazetecilere operasyona bizzat katıldığı, hatta gözükmemek için arka kapıdan gittiği açıklamasını yapmıştı. Bunlar doğru çıkmıyor. Okkan, Hizbullah mücadelesine kendisini öylesine kaptırmıştı ki, bir gün sonraki temaslarını aktarırken heyecanı olayla ilgili anlatımlarını bambaşka boyutlara taşımış olsa gerek. Çünkü Okkan Hizbullah ile mücadelede ilk operasyonu Ankara’nın talimatıyla gerçekleştiren emniyet müdürü. Ama Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun ölü ele geçirildiği 17 Ocak operasyonunda o, yok.
Çete değil, Hizbullah
Özdemir’e operasyonla ilgili ayrıntıları sordum aktarmaya devam etti:
“Bu operasyonun başlamasının nedeni Fatih semtinde bazı Nurcuların garip bir şekilde yok olması. Yani gidiyor ve kendisinden haber alınamıyor bu şahısların. O zaman İçişleri Bakanı Sadettin Tantan idi. Bir gün bana telefon etti. Fatih semtiyle ilişkileri nedeniyle bu kişiler kendisine ulaşmış. Bana bu olaya “sen bir bakıver” dedi. Ben de arkadaşları topladım. Önce bir gasp hadisesi gibi gözüktü. Ama gasp ile ilgili birimin başındaki arkadaşımız Ahmet Pek bana “Müdürüm bu olay organize bir harekete benziyor” dedi. Bunun üzerine Organize Suçlar Müdürümüzü çağırdım ve olayı ona havale ettim. Organizenin başındaki arkadaşımız Adil Serdar Saçar Güneydoğu’da görev yapmış, çok uyanık, bilgili ve başarılı bir polis. Birkaç gözaltı yaptı, sorguladı iyice baktı. Bana incelemesinden sonra geldi ve “Müdürüm bu çete işi değil. Bu iş olsa olsa Hizbullah’ın işidir. Ben bu olayların arkasında Hizbullah’ın bulunduğunu düşünüyorum” dedi. Hizbullah diyen ilk kişi o dur.
Bu noktada hemen bütün müdürlerimi toplayıp bir beyin fırtınası gerçekleştirdik. Burada ortaya çıktı ki bu kaçırmalar terör ve istihbaratın birlikte değerlendireceği bir olay. Bunun üzerine bu iki birimimiz çalışmaya başladılar. O zaman istihbaratın başında şimdi Erzurum emniyet müdürü olan Niyazi Palabıyık, terörde ise Diyarbakır emniyet müdürü olan Atilla Çınar vardı.
Önemli ipucu
Ben bu noktada hemen istihbarat ve terör konusunun Hizbullah uzmanı olan daire başkanlarımız ile ve il müdürleriyle konuştum. Bu konuştuğum il müdürleri arasında Gaffar Okkan arkadaşımız da vardı. O bana çok önemli bir ipucu verdi. Kaçırılan kişilerin lideri durumunda bulunan Nurcuların vakıf başkanı İzzettin Yıldırım’dı. Gaffar bana bu kişinin Hizbullah’ın lideri olan Hüseyin Velioğlu’nun da hocası olduğunu aktardı. Bu çok önemliydi. Daha sonra istihbarat çalışmaları sonucunda Beykoz’daki eve ulaşıldı. Bütün bu çalışmaları İstanbul polisi yaptı. Evde çatışma olduğunda ben Eminönü’ndeydim. Hemen bölgeye gittim.”
Hizbullaçılar ile çıkan çatışmada bölgede iki müdür operasyonu yönetiyor. Bunlardan biri Atilla Çınar diğeri Niyazi Palabıyık. Çınar, Özdemir’e olay yerine daha fazla yaklaşmaması için telsizle bilgi veriyor. Çünkü Özdemir arabasının zırhına güvenip çatışma noktasına kadar ilerliyor. Sonra bölgeden çıkıyor ve en yakın karakola giderek telsizle çatışmayı takip ediyor.
İşte bu noktada Hasan Özdemir Hizbullah’ın operasyon sırasında kaybolduğu iddia edilen 3 milyon mark parasıyla ilgili olarak da şunları aktardı:
“Bu konuda ben Ardahan’a vali olarak gitmeden önce bir soruşturma yaptırmıştım. Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan bana Gaffar Okkan’ın bu konuda bazı şeyler söylediğini aktarmıştı. Bana da bir mektup gelmişti. Ben terör ve istihbarat ünitelerini toplayıp konuştum. Sonra soruşturttum. Ama bir şey çıkmadı. Şimdi de bu konuda bir soruşturma var. Eve girdiğimde etraf toparlanmıştı. Savcı bey de oradaydı sanıyorum. Sağda solda yanık, ıslak paralar vardı. Böyle bir durumda terör örgütünün parasının alınacağına ihtimal vermiyorum. Soruşturmalar sürüyor. Gerçek mutlaka ortaya çıkar. Sorumlusu olursa en ağır cezaya çarptırılır. Her şeyden önce bizim kitabımızda dürüstlük, çalışkanlık, devlete bağlılık vardır.”
Gasp soruşturması diye başlayan, Hizbullah’ta sonlanan bir operasyonun gerçek öyküsü. Tarihe, tarihçiye kısa bir not.