29 Haziran 2003
Ben sizi mazur görmüyorum… Ben kusmuğuyla beslenen basının bir parçası olmayı da kabullenmiyorum. Sizi reddediyorum. Ben küçük bir kız çocuğunun başına gelen tecavüzü, bir seks öyküsü edasıyla yazıp, ‘mazur görün’ diyen anlayışı, mazur görmüyorum, görmeyeceğim. Bunun neresi gazetecilik? Kaçıncı satırdan sonra seks hikayeciliği? Bilinçaltlarınızın kurbanı oluyorsunuz beyler. Ayıptır, yazıktır ve o küçük çocuk için bir travma da budur.
Sorun, istediğiniz psikoloğa, kız çocuklarınız var, torunlarınız var; onları götürdüğünüz psikologlara sorun ne yanıt alacaksınız yaptığınızla ilgili. Kız çocuklarınız var, empati yapın; kızınızın başına böyle bir olay gelse, onun anlatımlarını bu ayrıntılarla gazetede okusanız ne hissedersiniz? Ben sizi mazur görmüyorum ve görmeyeceğim beyler.
Lolitacıların kafası
Bir gazete, dün açınca, tıpkı birinci sayfalarında söyledikleri gibi yaptım, okudukça midemi tuttum, bir süre sonra dayanamadım, kustum gazetenin üzerine. Aynı gazete lolita tanımını Türkiye’ye oturtandır. İtirazlarına karşın 14 yaşındaki kız çocuklarını, birer seks objesi olarak kullanmaktan kaçınmayan bir ahlakı vardır bu gazetenin. Ve bilinçaltları onları, tıpkı Yılmaz Erdoğan’a evlenmek için bakire kız arayışı manşetinde olduğu gibi, yine yanlışa götürmüş.
Olaya konu mağdur küçük kız 13 yaşında. 28 kişi, ki aralarında kamu görevlileri de var, tecavüz etmişler. Sanki bu nedenle Türkiye’de kimse rahatsız değilmiş, olayın geçtiği kasaba sessizmiş, herkes suskunmuş gibi yaparak, tiraj avcılığının en iğrencine başvurmuşlar. Oturup çocuğun anlatımlarını ayrıntılarıyla yayınlıyorlar. Gerekçe de var, kimse ses çıkarmıyormuş.Yalan. Gidin Mardin’e, gidin o kasabaya, ya da araştırın insanların bu olay karşısında duydukları utancı, kızgınlığı göreceksiniz. Zaten töre indirimi uygulaması nedeniyle her yerde bu olay haber.
Çukurdan sesleniyorlar
Ama kimse onların indiği yere inemiyor ya, onlar daha da aşağılara gidip, çukurdan öyküyü çıkarıyorlar. Birinci sayfadan kullandıkları çizim dahil, yazılarını götürün uzmanlara, incelettirin, bakın hangi psikolojik rahatsızlıkların dışavurumu çıkar ortaya. Şu Adli Tıp Enstitüsü alsa bu vakayı, baştan sona irdelese, sokağa çıkacak halleri kalmaz bunların.
Olay sadece kızın Adalet Bakanı’na yazdığı mektupla kalsa, bunun üzerine bu gazete kampanya açsa diyecek bir şeyi olabilir mi kimsenin? Hayır. Ama öyle bırakırlar mı?
Hemen tecavüzün ayrıntıları giriyor devreye.
Maraz habercileri
Televizyondan söküp attığımız o hastalıklı habercilik, yazılı basında çıkıyor karşımıza. Hani TV’de soruyordu ya o çok övdükleri şovmen; ‘Kan var mı, acı var mı? Nereni elledi, nasıl elledi’ diye, aynı teşhir, aynı maraz karşımızda. Soruyorlar 13 yaşındaki çocuğa; nasıl olmuş, ne olmuş, ne yapmışlar, nasıl yapmışlar, ayrıntılar ayrıntılar. Midenizin kaldırmayacağını da görmüşler, ama kızgınlığı baskılamak için kendileri hemen baştan söyleyivermişler:
‘Bizi mazur görün’…
Bu kaçınca mazeret arayışı. Aynı olayı kaç kez yaptınız. Bununla seslendiğiniz o hastalıklı kafalar veya marazi duyguların bir gün sizi de çarpacağını, unutmayın.Ya sizin de kızınızın başına gelse aynı olay, torununuzun başına gelse, Allah göstermesin, onun da yaşadıklarını bu ayrıntıyla koyacak mısınız gazetenize? O gazeteyi torunlarınıza okutun, çocuklarınıza okutun- okutabilirseniz tabii-sonra sorun bakalım o ayrıntılarla anlatılır mıymış bir çocuğun uğradığı tecavüz olayı. Size neler söyleyecekler. Utanın, özür dileyin, o konseyinize gidin karar çıkarın ve bir daha da bunu yapmayın. Belki o zaman adam olursunuz. Belki o zaman milletin ve çocukların gözünde affolursunuz.