05.10.2000
Yolsuzluklarla mücadelede bir hızlanma var, ama yolsuzlukları üreten sistemin kendisinde bir değişiklik gözlenmiyor. Birkaç ‘iyi adam’ın yürüttüğü operasyonlarla sonuca ulaşmak çok zor
Tuncay ÖZKAN
Hayali ihracat baskınları, banka operasyonları, tutuklamalar… Devlet çok uzun zaman önce yapması gerekenleri, bugün gerçekleştiriyor. Ya da birkaç iyi adam kendilerini ortaya koydu, bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Hem de sisteme karşı. Geç kalınması, harekete geçecek olan kadroların ele geçirilmiş olması, pasifize edilmesi yüzünden, işlemlerin ne kadar güçlükle yürütülebildiği görülüyor.
Bütün yapılanlara karşın devletin, vatandaşın paraları zaten uçmuş durumda. Yani, ‘Atı alan Üsküdar’ı geçmiş’. Paralar batmış, vurguncular kaçırdıkları paralarla yurtdışında kendilerine ve yedi sülalelerine yetecek bir lüks yaşamın yatırımını çoktan yapmışlar. Bunu önleyemeyen bir hukuk ve mevzuat dizini içinde bulunuyoruz. İçeride hukuk, uygulanan cezalar onlardan yana. Çünkü sistem çalanı, devlet parasını soyanı, yolsuzluk yapanı, çete kuranı destekliyor.
Bankalar konusunda yaşananlara bakın. Egebank’a olanları herkes seyretti. Ondan önce batanlar konusunda da hiçbir şey yapılmadı. Murat Demirel bankasını soyarken herkes gördü ve sustu. Neden? Ülkede bu soruların yanıtlarını bir hukukçular, bir de devleti yönetenler bilmiyor. Adamın amcası 40 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Cumhurbaşkanı. Kardeşini öldürtmek için adam tutan bankacının sorgulanmasını engellemek için İstanbul Valisi’ni, Emniyet Müdürü’nü arayan Cumhurbaşkanı’nın yeğeniyle ilgili soruşturma yapmak kolay mı? O sokaktaki Memet Efendi mi?
Batan banka patronlarından herkesin şahsi malvarlığına ihtiyati tedbir konulurken Murat Demirel’inkine konulmaması rastlantı mı? Bu rastlantılar nedense hep Demirel soyadı taşıyanlar ile onların yakınlarında bulunanlar arasında görülüyor. Demirel’in o aile fotoğrafını hafızalarınızdan hiç kazımayın. Çünkü o fotoğraf bu rastlantıların bir ucunu gösteriyor bize. O fotoğrafın çekildiği gün mahkemelerde Cavit Çağlar’ın İnterbank’ının faiz oranıyla ilgili karar alındı. Nedense bilirkişilerin ve İnterbank’ın değil de, Çağlar’ın avukatlarının dedikleri kabul gördü. Bu kararda o fotoğraf etkili oldu mu, olmadı mı? Yani ülkenin 9. Cumhurbaşkanı’nın aile fotoğrafında yer alan kişilerle ilgili olarak kamu görevlileri tarafsız kalabilir mi? 9. Cumhurbaşkanı olaylar karşısında tarafsız kalamamışken, memurlar bunu başarabilir mi?
Koruma virüsü
Gerçeklerden kaçmayalım ve bu virüsün adını koyalım mı? Koruma ve kollama virüsü. Şimdi Demirel yok, işlemler tam gaz. Yarın bir başka soyadının etkin ve yetkin kişisi için aynı şeyler yapılacak. İnanın bu böyle olacak. Çünkü bataklıkla değil, sivrisineklerle uğraşıyoruz. Hukuku, idareyi, yürütmeyi şahısların boyunduruğu altında tutuyoruz. Oysa asıl önemli olan sistemin zararlılar karşısında güçlendirilmesi ve bağışıklığının artırılması. Hukukun üstünlüğü ilkesini herkese kabul ettirmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı ben buna varım dedikçe, diğer politikacıların neden hop oturup hop kalktıklarını o zaman daha iyi anlayacağız.
Sistemimizi doğru işler hale getirdikmi, hukuku ve hukuk önünde eşitliği sağladıkmı geriye bir sorun kalmayacak göreceğiz. Ama önce sistemin zararlıları koruyan ve kollayan yanlarını düzeltmek, gerekiyor.
İşte size bir örnek. Maliye Bakanlığı naylon fatura uygulamasını artık o kadar kanıksamış ki, naylon fatura uygulamasını legalleştirme yönünde çalışmalar yapıyor. Nasıl mı? Bakanlık bir tebliğ yayımlıyor ve ‘yüzde 5 oranında sahte fatura kullananlara’ dokunma diyor. Yani yüzde 5 oranında çalmak serbest. Katma Değer Vergisi Kanunu’na ilişkin genel tebliğlerin yazımında bakanlık bunu savunuyor:
“İade talep eden mükelleflerde yüzde 5 oranında bir tutara kadar olan sahte faturaların da olumluluk sınırları içinde olduğu kabul edilmiştir.”
Yani bakanlık müfettiş ve diğer denetçilerine diyor ki, adam sahte fatura miktarını yüzde 5 oranında tutarsa bunu sorun kabul etme, olumlu karşıla. Yüzde 5 oranda çalsın dokunma. Peki ama yüzde 50 oranında çalana niye dokunuyorsunuz o zaman? Hırsızlığın yüzdelerle değerlendirilmesine ne zamandan beri başlandı? Yüzde 5 çalan hırsıza dokunma, diğerlerini yakala!
Naylon faturacılara gün doğdu.
Sadece onlara mı? Devleti soymanın dayanılmaz çekiciliği bugüne kadar kimlerin başını döndürmedi ki? Çünkü mevzuat hazretleri çalandan yana. Namusuyla vergisini ödeyen yurttaş, işadamı ise başına gelenlere katlanıyor.
Hesap belli
Diyelim ki devlet bir kişinin kendisini 1 trilyon lira dolandırdığını saptadı. Bunu yargılama süreçleri sonrasında geri alacak. Devletin yitirdiği 1 trilyon lira karşısında beş yıl sonra kendisini kandıran kişiden alacağı para ne kadar biliyor musunuz? Komik ama gerçek. 1 trilyon lira için yüzde 10 faiz alacak. Hem de her yıl için falan değil. Beş yılın sonunda 100 milyar lira farkla parasını kurtaracak.
Bu konuda ilk okuduklarıma inanamadım. Şükrü Kızılot’un köşesindeki uyarıdan sonra Sayıştay Dergisi’nde Ali Serdar’ın uygulamayı eleştiren yazısı tokat gibi.
Adamlar gidip devleti soyup soğana çeviriyorlar. Usulsüz olarak milyarlarca, trilyonlarca lirayı ceplerine indiriyorlar. Ama devlet eli kolu bağlı oturup onları izliyor. Parasını geri almaya kalktığı zaman da hırsızı koruyan bir mevzuat ile boğuşan namuslu bürokratlar var.
Herkese ayrı faiz
Çünkü politikacılar bu talandan rahatsız değiller. Onlar bu talandan beslenir gibi davranıyorlar. Tam 33 yıl önce çıkan bir yasa maddesini değiştirmemek ve soyguncunun devlete parayı beş yıl sonra, hatta altı, yedi yıl sonra geri öderken sadece yüzde 10 oranında bir faizle ödemesine seyirci kalmak başka ne anlama geliyor?
Sıradan, sokaktaki bir yurttaş mahkemeye gitmeyip, “Ben suçumu kabul ediyorum, ödemeyi yapacağım” dese geçikme faizi olarak yüzde 60 oranında bir ceza ödüyor. Hem de her yıl için usulsüzlük cezası olarak yüzde 60 faiz ödüyor. Namuslu vatandaş her yıl için yüzde 60, namussuz her yıl için yüzde 2. Yani dolandırıcıya bizden yüzde 2 faizle parayı topla, götür bankaya yatır paraya para deme, devlet kesesinden geçin gitsin diyenler, iş namuslu vatandaşa geldi mi aslan kesiliyorlar.
Politikacı beyler ve bayanlar; bu talan halen devam ediyor. Talana neden olan Sayıştay Yasası’nın 64. maddesini değiştirin de sıradan yurttaş ile hırsız arasındaki fark ortadan kalksın.
Yüzde beş oranında naylon fatura kabulüne olanak sağlayan düzenleme ile namuslu vatandaşın canına okuyan faiz oranları çelişkisi, büyük koltuklarında oturup, sistemin aksayan yanlarını düzeltmek ve bataklığı kurutmak yerine, sivrisineklerle mücadele eden bakanlarımızın dikkatine sunulur.
Eğer bu yasal düzenlemeler gerçekleşmezse kendilerini ortaya atan o birkaç iyi adama da yazık olacak çünkü.