18 Haziran 2002
Türkiye iki inci boğazıyla mutlu ve mesut bir ülke olması gerekirken, boğazlardaki kanunsuzluğu ve düzensizliği ile ne yazık ki acılara neden olan bir zenginliğin içinde bulunuyor. İstanbul Boğazı’nın bilgi incisi olan Boğaziçi Üniversitesi’nin pırlanta gibi çocukları da ne yazık ki bu düzensizliğin kurbanı oldular. Önceki günkü kazada dört kişi can verdi. İyi de neden?
Aslında bu ve önceki kazaların nedenleri bütün yetkililerin gördüğü, bildiği bir şey. Bundan sonraki kazalarda da başımıza bilmedik bir olay gelmeyecek. Ama sadece Allah korusun deyip, bazılarının rantı için çocuklarımızı ve ulusal servetleri kaybetmeye değer mi? Bunlara dur deme zamanı gelmedi mi?
Boğaz trafiğini düzenleyen tüzük çerçevesinde kılavuz almak zorunlu, ama kılavuzluk hizmetleri yetersiz. Kılavuz alma yerleri bile hatalı. Kılavuzluk hizmetleri tekel. Oysa bunu çeşitlendirip, kolaylaştırmak mümkün. Ama yapılamıyor. Neden mi? Birilerinin yem borusu kesiliyor da ondan.
Kanunsuzluk …
Balıkçı tekneleriyle insan taşıyoruz, ama onlardan bunun vergisini almıyoruz. Kanunsuzluk yaygınlık kazanınca, sanki doğru oluyormuş gibi davranıyoruz. Vergi ödemeyen ve bittik diye bağıran esnaf, o balıkçı tekneleriyle yasadışı olarak, hat alırken trilyonları gözden çıkarıyor. Ama insan güvenliği için bir kuruş yatırım yapmıyor. Buna göz yummayan var mı?
Sürat tekneleri ve yatlar geceleri boğazda güvenliği hiçe sayarak kıyılardan açıklara keyfi dolaşımlarını sağlarken, denetleyen, gören var mı?
Boğazı çevreleyen kıyılarda yer alan eğlence mekanları denetlenebiliyor mu? Hayır. Kapısındaki trafikle baş edilemiyor. Polisler sanki o eğlence mekanının polisi. Vatandaş için kural uygulanacağına, oralar için kurallar yaratılıyor. Kıyılardaki müzik ve eğlence gürültüsü durdurulamıyor. Son facianın bir nedeni de o eğlence mekanlarının denetimsizliği değil mi?
Tankerler, kum gemileri hiçbir kurala uymadan kafalarının estiği gibi gelip geçiyorlar boğazdan. Bu kazlar küçük; ya büyükleriyle karşılaşırsak ne olacak?
Örneğin tankerler çarpışırsa, geçmiş dönemlerde olduğu gibi? İki petrol yüklü tankerin çarpışması boğaz ve İstanbul için bir felaket olur. Küçük bir atom bombası kadar etki eder böylesi bir kaza İstanbul’a. Bunun çevresel etkisini de göz önüne alırsanız, şimdiden önlem almakta yarar var. Boğaz geçişinde kullanılan tankerlerin çif cidarlı olması, yeni teknoloji ürünü olması, yaş sınırının bulunması, mutlaka kılavuz kaptan alınması, kılavuzluk hizmetlerinin yeterli ve çeşitli hale getirilmesi, DİTAŞ gibi kurumların siyasi çıkarlara değil Türk denizciliğine hizmet edecek şekilde yapılandırılması gibi önlemlere ihtiyaç var.
Kontrolsüzlük…
Boğazda gezi turu yapan teknelere de bir standart getirilmeli ve bunların kontrollerinin yapılması sağlanmalı. Yoksa daha çok canımızdan, evladımızdan oluruz. Sonradan ağlayarak elde edeceğimiz bir şey yok. Bizim şimdi, hemen önlem almamız gerekiyor.
Doğayla insan dengesinde, insandan doğayı koruma bilinci bile yetmiyor artık. İnsanı insandan korumak lazım.
1996 yılından bu yana kimyevi madde, gaz, petrol ürünleri taşıyacak tüm tankerlerde çift yanlı, çift taban ve tavanlı olmaları şartı benimseniyor. Yani gemi içinde gemi inşası yapılıyor. Çünkü dış duvar delindiğinde, iç sağlam kalıyor. Bu kaza anlarında insanı, çevreyi ve doğayı koruyor.
Türkiye tankerlerinin sigorta yetersizlikleri de ilerde başımızı çok ağrıtacak. Tanker başına 10 bin dolar ödeyerek, kaza anında milyarlarca dolarlık yardım alabilme olanağını elde etmek dururken, nedense bundan kaçınıyorlar.
Boğaz güvenliği
Boğazları radar, kılavuz kaptan ve diğer seyrü sefer önlemlerinin bütünüyle kuşatmak gerek. Türkiye’yi felaketlerden başka türlü koruyamayız.
Bunların yürürlüğe girmesine karşı çıkan işadamları siyasi desteklerle bugünlere geldiler. Ama ne onlar ne de riske attıkları Türkiye artık bunların üstesinden gelebilecek durumda değil.
Boğazlarda Montreux’nün bize tanıdığı geçiş ve güzergah düzenleme haklarını iyi kullanmalı, İstanbul’u ve Türkiye’yi tehlikeye atmamalıyız. Eğitim, denetim ve gözetim üçgeninde boğazlarımızı ve canlarımızı koruyalım.
Milli Takım’a başarılar
Türk Milli Takımı’nın başarısı en büyük arzumuz. Bu uğurda bütün gücümüzle onların yanındayız. Şenol Güneş’in ve takımın başarısı bizim başarımız, gururumuz. Basında çıkan eleştiriler hastalıkların görülmesine ve sorunların çözümü için adım atılmasına vesile oldu. Eleştirilerden ders alanlar büyür. Şenol Güneş de bunu yaptı, bundan sonra da yapmalıdır. O da oyuncuları gibi yıldızının parlayacağı, en yükseğe taşınacağı maça çıkıyor. Bütün kalbimizle başarılarını istiyoruz. Unutmamalı iyi, doğru ve güzel olan her zaman ve her sonuçta takdir alır.