13 Ekim 2003
Susurluk kazasından 30 gün sonra o zaman içinde bulunduğum medya grubunun yetkilisi ‘Tuncay, bıktık kardeşim artık bu Susurluk haberlerinden, bunları kesin, biz kestik’ diye dertleniyordu bana. Gülüp geçiyordum. Bizim bazı arkadaşlar daha sonra katıldı koroya: ‘Artık izlenmiyor keselim abi… ‘Ben hep peşinde koştum Susurluk’un haberlerde, yazılarda. Koşacağım da. Ben kazandım.
Sıktı diyorlardı. Şimdi öğünüyorlar
Aynı grupta yolsuzluk haberlerinin ‘sıktığını’, ‘herkesi hırsız’ gibi görmenin ‘hastalık’ olduğunu söylüyordu üst düzey yöneticiler. Haberleri gizli gizli koyuyorduk sayfalara, televizyona. Susmadım, yılmadım, onları dinlemedim. Yolsuzluk haberlerini, rakipleri ortadan kaldırmak için değil temiz toplum özlemlerimi yerine getirmek için devam ettirdim. Hep de ettireceğim. Ben kazandım. Şimdi orada bıraktığımız mirasın üzerinde gerim gerim geriniyorlar. Yolsuzluk mücadelesi miras bırakılacak kadar değerli bir servet oldu. Ne mutlu bana. Dün Susurluk haberlerini yaptırtmamaya çalışanlar, dün yolsuzluk haberlerimi durdurmaya çalışanlar, bugün amaçları başka da olsa söylediklerimizi sahipleniyorlar. Kazandım.
Mutlaka değişirler…
Yarın değişeceklerini de adım gibi biliyorum. Ama olsun… Şimdilerde moda gazetecilik yapmamak. Ya da yalakalık yapmak. Böyle yapınca devlet bankalarınıza olan borçlarınızı erteliyorlar. Rakiplerinizin üstüne gitme noktasında devletin kurumlarını harekete geçiriyorlar. Çünkü devlet eliyle rakip batırmak, İstanbul’da artık mafya olmuş bir avuç patronun en iyi iş takiplerinden biri. Siyasetçiyi, bürokratı bu mafya yağdanlık medyasıyla avucunda tutuyor. Çünkü tekel medyası etrafına ördüğü gizli anlaşmalarla bağlı gazeteler ve televizyonlar yaratıyor. Bu yolla hem ürün çeşitliliğini sağlıyor hem de gücünü koruyor. Baktığınızda da hepimizi aptal yerine koyup ‘onlar bana ait değil’ diyor. Yalan, yalan, yalan.
Siyasetçi kullanılıyor

Bunlarla siyasetçiyi, bürokratı istediler mi göklere çıkartıp, işine gelmedi mi yerin dibine batırarak hep arasta tutuyorlar. Sonra gelsin kredi pazarlıkları, gitsin ihaleler. Rakiplerin hakkında soruşturmalar, araştırmalar… Olmuyor beyler olmuyor. Yaptıklarınızı artık herkes biliyor. Hep aynı şantaj, hep aynı yalanlar. Yolsuzluk mücadelesiymiş, yetim hakkı korumaymış… Yalan bunlar yalan.
Siz bankalardaki paralarınızın hesabını veremezsiniz. Kimden neyin hesabını soracaksınız? Kirlerinizden temizlenmeden, yolsuzluk mücadelesi ha! Yok öyle numara. Siz çıkarlarınız ne emrederse onu yaparsınız. Yolsuzluk mücadelesi için gelin önce medya yöneticileri hesap versin var mısınız? Kamu bankalarının durumunu, kredilerini, son dönemde kimlerin buralarda yönetici olduğunu, kimler için iş bitirdiğini, şimdi ne iş yaptıklarını açıklatalım. Kamu bankalarını kimler emmiş, kimlere pompalanmış paralar, bunları bir bir çıkartalım ortaya. Bunlarla ilgili soruşturmalar açtıralım. Var mısınız? İstanbul Yaklaşımı’na girenlere, yasadan yararlananlara hortumcu diyeceksiniz, sonra gidip kamu bankalarına olan borçlarınızı siyasetçileri kullanarak erteleteceksiniz! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu, demezler mi? Böyle geldi böyle gider bu düzen diyorsanız gitmez, gitmeyecek, göreceksiniz. Mağrurlanmayın, sizden büyük hak var, halk var, hukuk var.