06.01.2000
Adnan Oktar’ın müritlerinin dünyanın her yerinde firmaları var. Hoca aleyhine operasyonları engelleyenler arasında milletvekilleri bile görüldü. FP’li Asiltürk de Oktar’ı koruyanlardan biri
Tuncay ÖZKAN
Türkiye’de insanların en kolay sömürülüp, kullanıldığı alanların başında tarikat, cemaat tipi örgütlenmeler geliyor. Bunlar müessese olarak Türk toplumuna çok önemli hizmetler verdikten sonra, ne yazık ki Osmanlı’nın son dönemiyle birlikte bir okul, öğreti olmaktan çıkıp ticarethaneler halini almış. Bu anlamda bakıldığında cumhuriyet devriminin en önemli getirilerinden biri bunların kapatılması olmuştur.
Günümüzde tarikat ve cemaat yoluyla örgütlenen, özellikle son 50 yılda tıpkı Hıristiyan toplumlardaki örneklerinde görüldüğü üzere, Allah ile kul arasında bir ruhban sınıfı yaratarak, rant kapısı oluşturmaya çalışan pek çok dolandırıcı ortalıkta cirit atmaktadır. Bunların bir kısmı işlerini aldıkları İslami eğitim ve yanlarında sağladıkları danışman destekleri, yurtdışı organizasyonları sayesinde Türkiye’de olabildiğince geliştirmeyi başarmış gözüküyorlar. Öğretilerinde bizim toplumumuzun candan bağlı olduğu Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Hacı Bayramı Veli gibi birleştiren, uzlaştıran, Allah ile kul arasından çekilen ve sosyal dayanışmayı ön plana çıkartan güzelliklere değil, sapkınlıklara, soyguna ve İslam adını kullanarak giriştikleri erdemsizliklere yer veriyorlar.
Karanlıktan korkmak
‘Gel, her ne olursan ol, gene gel’ diyebilen, asırlar öncesinden bugünün dünya
edebiyatını, kültürünü, siyasetini etkileyen Mevlana, aslan ile ceylanı bir arada yaşatan “Keramet baştadır, tacda değildir. hararet nardadır sacda değildir. Her ne arar
isen kendinde ara. Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir”, “Eline, beline, diline sahip, ol” diyen, Anadolu topraklarında esnaf örgütlenmesini gerçekleştirip dayanışmanın, bir olup çoğalmanın, kalitenin öncüsü olan Hacı Bektaşı Veli, Hacı Bayramı Veliler ile bunları karıştırmamak lazım.
Bugün karşımızda holdingleşmiş olarak duran, dini kazanç kapısı yapan, erdemsizliklerine, ahlaksızlıklarına, satılmışlıklarına kılıf gibi kullanan pek çok şarlatanla mücadele etmek durumundayız.
Bunların felsefesi, ‘Gelme, gelme, gelme. Gelirsen malını… Dönme, dönme, dönme. Dönersen canını…’ diye özetlenebilecek bir gizli ve ürkütücü kara sektörün içinde bulunmaktadır. 2000’li yıllarda bunların esiri olmak, karanlıklarından korkup susmak Türk toplumuna yakışmaz.
Adnan Hocacılar olarak bilinen grupla ilgili olarak yapılan araştırmalar göstermektedir ki, bu karanlıklar Türkiye’de olabildiğince yol almıştır. Nereden ve nasıl geldiği, hangi eğitimi aldığı dahi belli olmayan sıradan bir dolandırıcının, kendi hezeyanlarının yarattığı halüsinasyonların toplumun bir kesiminde, hem de en zengin ve eğitimli kanadında, çok geniş etkiler yarattığı ortaya çıkmaktadır. Adnan Hoca denilen Adnan Oktar’ın bu kesimlere yönelik cemaat oluşturma çabaları 1990 yılından bu yana sağladığı siyasi, ekonomik, bürokratik yandaşlıklar ve korumalar sayesinde ne yazık ki tutmuştur.
Oysa bugün karşımızdaki manzara İslam’ı dışlayan, Anadolu tarikat geleneğinin yanından dahi geçemeyen ses ve sömürü üzerine kurulu bir karapara tezgâhının görüntüsünü oluşturmaktadır.
Küçük genç kızlar, yakışıklı erkekler aracılığıyla bu kara tuzağa çekilmekte, Kuran tahrif edilerek İslam’ın şartları dahi değiştirilmekte ve ortaya çıkan ucube, kendini arayışlarında bu grubun eline düşerek yok olan insanlara yutturulmaktadır.
Şantaj, iftira, yalan
Yapılan şey kadını erdemsiz, iffetsiz,
onursuz, ilkesiz hale getirip; seks malzemesi olarak satıp, karşılığında para ve taraftar sağlamaktır. Bunun adı cemaat değildir, tarikat değildir. Bunun adı bal gibi ‘çıkar amaçlı fuhuş şebekesidir.’ Bu şebekenin milletvekili destekçileri var. Seçim harcamalarını karşıladığı, parlamentoya soktuğu siyasileri var. Bu şebekenin gizli dünyalarındaki seks fantazilerine hizmet ettiği ve karşılığını ihale olarak geri aldığı pek çok üst düzey politikacı var. Bunlar siyasi arenadaki rakiplerine karşı Adnan Hocacıları kullanarak yalan, iftira ve şantaj amaçlı pek çok çalışmanın içinde bulunuyorlar. Bu şebekenin sabah akşam yiyip içip gezdiği, yanlarına kadın gönderdiği valiler, emniyet müdürleri, savcılar, belediye başkanları var. Şebekenin üzerine gidilince polise baskı için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde seferberlik ilan eden milletvekilleri var. Bunlar geceyarıları kaç polis baskını için devreye girip de Cumhurbaşkanı’nı, İçişleri Bakanı’nı, Adalet Bakanı’nı arayıp, ‘aman bunu durdurun’ deme gereği duymuşlardır! Bugün Meclis’te dolaşan cemaat içinde etkin olan kadınlar ile siyasetçiler; yarın gerçekler ortaya çıktığında hangi yüzle sokaklarda gezecekler?
Ayakta durma yolları
Adnan Hoca cemaati, oluşturdukları organize suç çetesiyle, şantaj, baskı, tehdit, kandırma yöntemleriyle küçük yaştaki genç kızları ağlarına düşürüp erkeklere sunmuşlardır. Ağlarına düşürdükleri, ünleri magazin sayfalarına yansıyan kadınları ‘Motorlar, Cariyeler ve Bacılar’ olarak kendi içlerinde ayırıp, yurtdışından gelen işadamlarına sunmuşlardır. Grup seks partileri cennete gidişte bir geçiş güzergahı olmuştur. Bu grup seks partilerinde kadınlar erkekleri memnun ettikleri oranda cennetlik olacaklarına inandırılmışlar. Kadınların pazarlanmasına bizde ‘pezevenklik’ derler. Bunun İslam’la bir alakası olabilir mi? Ruhunu şeytana satmayan hangi insan bu yapılanlarla insanlığı bağdaştırır?
Bugün Adnan Hoca örgütünün ayakta durmasını sağlayan şey, geçmişte bu örgüte karşı gösterilen koruma ve kollama çabalarıdır. Bunu siyasiler sağlamıştır. Çünkü bizim siyasetimiz yozlaşmanın en yoğun yaşandığı yer olmuştur. Sonra da basında bunların üzerine yeterince gidilip, gerçek yüzleri halka anlatılamamıştır. Basında şantaj ve korkutmayla elde ettikleri kişileri, kendilerinin ahlaksızlıklarını örtmede ve gizli kamera görüntülerini yayımlatarak intikam almada kullanmışlardır. Kendileriyle çarpışan birkaç kişiyi de yalan ve iftirayla yıpratmak için ellerinden geleni yapmışlardır.
Trilyonların kaynağı
Şimdi ben buradan soruyorum. Adnan Hocacılar trilyonlarca liralık mal varlıklarını nereden elde ettiler? Bunlar sadece kendi aralarına katılan kişilerden topladıkları paralar olamaz. Neden, çünkü bunların bir şirketleşmeye gitmeden bu kadar zenginleşebilmeleri olanaksız. Araştırmalar sırasında ortaya çıkan bazı gerçekler gösteriyor ki Adnan Hocacılar yurtdışından da olabildiğince yardım almışlar.
Örneğin Amerika’dan Kafkaslar’a, Suudi Arabistan’dan Balkanlar’a kadar her yerde Adnan Hoca müritlerinin şirketleri bulunuyor. Bunlar önemli ihalelere katılıyorlar ve bunları alıyorlar? Nasıl becerdiklerini tekrarlamama gerek yok. Ayrıca bu grup Türkiye içinde çok iyi cirolara sahip şirketleri de işletiyor. Bunlar arasında Ankara ve İstanbul belediyelerinde çok iyi para kazanan, ihalelerde aslan paylarını alan şirketler de var.
İşte bazı firmalar
Bunlardan birkaçı bakın şöyle sıralanıyor: “Koruçam Ahşap Endüstri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Candela Aydınlatma ve Elektronik Sanayi Ticaret Limited Şirketi, Uzman Pazarlama İthalat ve İhracat Kozmetik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, Alacadağ Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, İnteritems Turizm İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi, Rota Reklam (Belediye otobüslerine reklam veren şirket), Atik İnşaat (Ankara metrosu ve otobüslerine reklam pazarlıyor) Metropol inşaat ve daha onlarcası.”
Yıllık cirosu birkaç trilyon lira üzerinde olan bu şirketler belediyelerden, kamu kuruluşlarından ne karşılığında iş almışlardır acaba? Adnan Hoca Kazakistan’ın başkenti Almaata’da Global, Rus başkenti Moskova’da Rustektürk, Suudi Arabistan’ın başkenti Cidde de Saudilaytrink adlı şirketleri başkent sevdasından mı kurdu? Buralardan gelen işadamlarına motor kızlarını boş yere mi yolladı?
Adnan Hocacıların evlerinde yapılan aramalarda devletin en gizli kayıtlı belgeleri nasıl oldu da bulundu? Bunlar onlarda ne arıyordu? Kendine evlenmek için ‘inançlı karı’ aradığını ilan eden bu Adnan Oktar’ın yüzündeki maskeyi indirmenin zamanı gecikti bile. Türkiye’de fuhuş ticaretini, din sömürüsünü bu denli fütursuzca kullanan ruhunu şeytana teslim etmiş bu adamın arkasında hangi güçler var?
Örneğin Fazilet Partisi’nin güçlü adları bu adam için neden kendilerini paralıyorlar? Oğuzhan Asiltürk neden Adnan Oktar için canla başla çabalıyor? Rahmetli DYP milletvekillerinden Tevfik Ertüzün’ün eşi Ceyda Ertüzün’ün bu adamlarla işi ne? Nadire İçkale ve kızından, Babuna ailesinin kızlarına, Buket Dereoğlu’na, Nefise Karatay’a kadar uzanan bu ilişkiler zincirinden kurbanlar anlatmalı, aldananlar nasıl kandıklarını açıklamalı, şantaja uğrayanlar susmamalı, devlet bu organize suç çetesinin ipliğini pazara çıkarmalı.
Çıkarmalı ki şeytan ile melek birbirinden ayırtedilebilsin. Unutmamalıyız ki “Zalime acıyan, zulmünü onaylar”.