08 Kasım 2003
Türkiye’de bir telaş bir telaş, herkes bir anda ülkeyi kurtaracak… Hep birden her şeyin uzmanıyız. Nefes almaya, durmaya, düşünmeye zaman yok. Anlaşmaların, formüllerin, ilişkilerin peşine düştük. Bunun yarattığı bir bunalım ve gerginlik var.
AB treni kaçıyor, kaçtı, kaçacak, aman yakalayalım son vagon…
Amerika ile ilişkiler koptu, kopacak, kopuyor, aman asker gönderelim, son vagon, yakalayamazsak bittik, gittik…
Baskılar ve kararlar
Olayların rüzgarına kapılıp gidiyoruz. Düşünmek, tartışmak, farklı görüşlere kulak kabartmak yok. İlla hemen, acil, şimdi olacak her şey. Yani bizi bu olaylar karşısında nasıl davranacağımız, davranışlarımızın içeriği değil de, yapacaklarımızın kalitesi ve bizi yansıtması değil de, olay karşısında hemen bir şey yapmamız etkiliyor. Sonuçta birilerinin dediğini yapmış oluyoruz böyle davranınca. Ama kendi isteğimiz ve çıkarlarımıza uygun olan olmuyor.
Türkiye’yi bir telaş içinde Irak bataklığına sürüklemek için neler yapmadılar. ‘Sesinizi kesin, oturun, söylenenleri yapın, bir halt yedik’ diyecek kadar zavallılaşanlar oldu. ‘Irak konusunu düşünün, bu savaş bitmez, bölgesel sorunlar çıkar pek çok yanlış yapılır, Türkiye kaybeder’ diyenlere karşı ne kampanyalar yürütüldü biliyorsunuz. TBMM bile bu kampanyaların esiri oldu, ikinci tezkere sırasında istemediği ve halkıyla birlikte inanmadığı halde, sadece Amerika istiyor diye asker gönderme kararı aldı.
Oysa ne Araplar, ne Kürtler ne de bölgenin diğer ulusları Türk askerini istemiyordu. Amerika’nın koltuk altına giren Kürtler’in yaptıklarına bakar mısınız? Hükümet bence çok doğru bir kararla yanlıştan döndü ve Meclis’ten çıkan asker gönderme kararını uygulamayacağını açıkladı. Hükümetin bu açıklaması Türkiye için çok önemli bir gelişme. Türkiye olayların rüzgarına kapılmamalı.Türkiye olayları düşünüp, tartışıp karar vermeli. Ulusal çıkarlarımızın gereği yerine getirilmeli. Hükümetin kararı zararın neresinden dönülse kardır, olarak algılanmalıdır. Hükümet doğru yapmıştır.
Geç olsun yanlış olmasın
Hükümet Amerika ile ilişkilerinde asker gönderme noktasında verdiği tavize rağmen yol alamayacağını gördü. Çünkü bu ilişkileri başka bir duruş ve anlayışla ele almanın zamanı geldi de geçti bile.Türkiye ulusal çıkarlarını ve bunlarla ilgili politikalarını hiçbir sıcak gelişmenin rüzgarına kapılmadan, sindirerek karar almalı. Bu karar alma olgusundan ister Amerika etkilensin, ister başka bir ülke. Ne olursa olsun geç olsun ama yanlış olmasın.
Türkiye, AB dahil bütün uluslararası tartışmalarda ve görüşmelerde zamanı iyi kullanmalı. Baskılar karşısında yanlış yapmak yerine oturup düşünmeli. Ve burada en önemlisi Türk kamuoyunu yönlendiren medya organları hükümet ve bürokrasi üzerinde baskı oluştururken, karşı güç gibi davranmamalı. Türkiye’de son dönemde böyle yayınlar ve bunların arkasına saklanan gazetecilerin sayısı arttı.
Başkaları gibi yaşamak
Türkiye Irak’a asker göndermeyerek, bölgesel etkinliğini artırabilir. Amerika ile ilişkilerini güçlendirebilir. Kıbrıs’ı vermeden de AB’ye girebiliriz. Ya da her şeyi verir, başka bir politika izleriz. Olmadı gerekirse başka kavlara gireriz. Ama bunlara biz karar verelim. Bizi sıkıştırıp, alelacele bir yerlere sürüklemek isteyenlerin rüzgarına kapılmayalım. Başkalarının ne düşündüğünü bilmek, onları önemsemek önemlidir. Ama bu onların istediği gibi yaşama zorunluluğu getirmez. Herkes gibi, her ülke de kendine benzer.