25.06.1998
Devlet denilen organizasyon, Ruhi Su’yu tedavi için pasaport vermeyip ölüme terk ederken çeteye pasaport dagitacak. O zaman sokaktaki yurttas sormaz mi, ‘Adaletin bu mu devlet baba?’ diye
Sonunda yüce parlamentomuz ‘Yesil’in (Mahmut Yildirim) kimin tarafindan korundugunu buluverdi: Eyüp Asik. Aslinda Asik, Meclis kürsüsünde o kadar lafazanlik yapacagina, deneyimli milletvekilleri tarafindan ‘teknik’ bir sorgudan geçirilseydi, bu hem o milletvekillerimizin pasli ruhlarinda, hem de milletimizin demokrasi görgüsünde bir beyaz sayfa olarak dalgalanirdi.
Eyüp Asik da ‘Yesil’ ile mesil arasindaki farki görür, öyle her seye burnunu sokmazdi. O kadar profesyonelin içinde, Asik gibi amatörler elbette ki buna müstehaktir. Asik gibiler bakan ise gensoruyla, vatandas ise faili meçhul cinayetle ortadan kaldirilmalidir. Bu yüzden bir dahaki görüsmede CHP’li milletvekilleri, Rize Tekel Fabrikasi’na isçi alimlari nedeniyle kizdiklari Eyüp Asik’i, Meclis Genel Kurul Salonu’nun yenisinin ortasina kuracaklari büyükçe bir kazanda, rengi yeserene kadar kaynatmalilar. Bunu hak etti. Iktidar, CHP kontenjaninin Rize’de kullanilmasini engelledi. Bütün bunlari yaptiktan sonra ha çayin yesilinden, ha adamin yesilinden düsürmüssünüz bir bakani, ne fark eder?
Aslinda parlamentonun kalitesiyle diger kurumlar arasindaki kaliteyi karsilastirdiginizda, birbirlerinden o kadar farkli olmadigini göreceksiniz. Ancak ülkelerin bazi kurumlarinin kalite belgesinin en yüksekte olmasi demokrasi için, gelecek için sarttir. Bunlarin basinda da parlamento gelir. Ulusal Kurtulus Savasi’nin kahramanlarinin kurdugu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin içine düsürüldügü durum aglanacak boyuttadir. Tiraji – komik görüsmeler yasanmaktadir. Parlamontoyu kiskaçlar içinde, bencillik ve aymazlikla bu durumu düsürenlerin ayna karsisinda vicdanlarina söylecekleri, tarihin onlar hakkinda yazacaklari da bir sey ifade etmeyecektir.
‘Yeşil’i bilenler
Geçin televizyonun karsisina. Açin Meclis kanalini, atin elinizdeki kumandayi. Izleyin hali pür melalimizi. Ister aglayin, ister krizler içinde gülün.
Kürsüde bir adam ‘Yesil’ namiyla ünlü bir katilin, haraççinin iyi niyetli ama amatör takipçisi olarak, biraz da çok konusmaktan ve iyi bilgi sahibi olamamaktan kaynaklanan çirpinisi içinde. Çetelere karsi, hukukun nasil islemesi gerektigini anlatiyor. Onu dinleyenler içinde Türkiye’nin bugünkü karanliklarda bulunmasina neden olan senaryolarin uygulayicilari da var. Hatta ‘Yesil’in bir dönem patronlugunu yapmis olanlar bile bugün tam karsisinda oturmus, milletvekili dokunulmazliginin yarattigi zirh içinde, öylece bakiyorlar. Roma dönemi arenasinda gladyatörler arasi dövüs var. Imparator ve ekibi kan görmek istiyor. “Öldür” diye bagiriyorlar. DYP’nin ‘Yesil’in yerini biliyordu ama, ihbar etmedi’ diye suçlayip hakkinda gensoru önergesi verdigi Asik, CHP’nin oysuzluguyla canavarlarin önüne sürülüyor. Aslinda ‘Yesil’ konusunda en az bilgi sahibi olanlardan biri Asik. Yoksa Osman Gürbüz ile ‘Yesil’in ayni adam oldugunu söyler miydi? ‘Yesil’ ve digerleri hakkinda ondan, hepimizden daha bilgili olan kisiler var Meçlis içinde. Çogu da DYP ve CHP içinde.
Mehmet Agar, Saffet Arikan Bedük, Hayri Kozakçioglu, Ünal Erkan, Bekir Aksoy, Tansu Çiller, ‘Yesil’in kim oldugunu bilmeden mi oturdular o koltuklarda? Bugün hangi güçlerin korudugunu, sakladigini, bilmiyorlar mi? Yesil’in kim oldugunu bilmeyenler, Cem Ersever, ‘Yesil’ tarafindan öldürüldügünde ‘örgüt içi hesaplasma’ açiklamasini, istiareye yatarak mi elde ettiler?
Bu oyunun adi üç maymunlar: Görenler kör, duyanlar sagir, konusanlar ölü. Hani o ünlü slogan var ya; bugünün suskunlarina onu hatirlatmanin tam sirasi galiba: “Susma, sustukça sira sana gelecek.” Bu arada uzman milletvekili Mehmet Agar’in sözlerinin de altinin çizilmesi gerekiyor: “Bu olaylara amatörce bakmayin. Devlet istihbarat amaçli olarak yesil pasaport da verir, kirmizi pasaport da.
Devlet dediginiz organizasyon, Ruhi Su’ya kanser tedavisi için pasaport vermeyip ölümüne seyirci kalirken, çeteye pasaport dagitacak… Kumarhane patronlari kirmizi pasaportlarla gezecek… O zaman sokaktaki yurttas sormaz mi, “Adaletin bu mu devlet baba?” diye.
Türkiye’de hukuku, adaleti, kurumlarini ‘guguk’ yerine koymaya kalkanlar, çetelerle yatip kalktiktan sonra parçalanmisliklarinin hesabini Silahli Kuvvetler gibi, MIT gibi, Emniyet gibi kurumlarin üzerine yikanlar bundan sonra ne yapacaklar? Çünkü gidis belli; bu kurumlarin yöneticileri oturup geçmisin muhasebesini yapacak. Hatalarindan arinacaklar. Çürükleri temizleyecekler. Kendilerini kullanarak; kuklalari araciligiyla trilyonlari götürüp, Türkiye’yi kara para, uyusturucu, haraç batagina sokanlarin yakasina yapisacaklar. O günlere az kaldi.
Azerbaycan darbesi
Bugün bu isin gerisinde kalan parlamento, yarin önüne geçmesini bilecek. Çünkü kendisini yenileyecek. 21. yüzyilda Türkiye’nin kaderini üç bes haramzadenin, mafya ve terör kodamaninin eline birakmayacak kadar bilgili ve güçlü bir gençlik geliyor. Meclis kürsüsünde yalan söylerken yüzü kizarmayanlar, yarin baslarini kaldiramayacaklar.
Türkiye’nin basina cahillikten, satilmisliktan, bagimsizlik ve demokrasi kültürünün eksikliginden ne büyük felaketler getirdiginin farkinda olmayan birçok adam, güç merkezlerinin koridorlarinda simdilik dolasip duruyorlar.
Türkiye’yi Kafkaslar’da petrol gelirinden, siyasi ve kültürel etkinlikten alikoyan, çökertme planlarini algilayamayanlari, halk artik biliyor. Bu planin en önemli ayagi Azerbaycan darbesidir. KGB’nin adamiyken CIA’ya kayan ve çok tarafli çalismalariyla dikkat çeken Rusen Cevadov’a Azerbaycan’da darbe yaptirilmasina kalkismaktir. Bu kalkismanin arkasinda Batili gizli servisler ile bölgenin kumar, uyusturucu ve petrol gelirlerine göz diken uluslararasi yeralti kartellerinin büyük payi vardir. Ömer Lütfü Topal ile bu kartellerin Azerbaycan’daki temsilcilerinin yaptiklari anlasmalar ortadadir.
Türkiye’yi bütün Kafkaslar’da etkisizlestirme oyununun can alici noktasi olan Mart 1995 darbe girisimidir. Darbeyi hazirlayanlar hem devrilecek lider Haydar Aliyev’e, hem CIA’ya, hem de KGB’ye bilgi vermislerdir. Türkiye’nin basina yakin tarihte örülen en kirli çoraplardan biri bu darbe girisimidir. Bu darbe girisimiyle ilgili olarak Meclis’te ‘Yesil’ hakkinda yapilan görüsmeler sirasinda dönemin Devlet Bakani Ayvaz Gökdemir kürsüye gelip kendisinin bir ilgisinin olmadigini söyledi. Öyleyse Gökdemir açikça su sorulari da yanitlamalidir:
Yanit bekleyen sorular
************************************************
· Ayvaz Gökdemir, iktidardan düsen Azerbaycan lideri Elçibey’e, Ekim 1994’te 10 bin dolari neden ve nasil göndermistir?
· Eski Nahcivan Özerk Cumhuriyeti Basbakani Beycan Ibrahimoglu ile birlikte Mart 1995 darbesini gerçeklestiren Rusen Cevadov darbe öncesinde Devlet Bakani Ayvaz Gökdemir’i ziyaret etmis midir? Ettilerse neler konusuldu aralarinda?
· Basbakanlik basdanismamanlari Acar Okan ve S. Kamil Yüceoral daha sonra Ibrahimoglu ve Rusen Cevadov ile Gökdemir’in istegi üzerine görüstüler mi?
· Devlet Bakani Ayvaz Gökdemir 23 Eylül 1994 tarihli üst düzey yazismalarinda neden Azerbaycan için ‘aktif politika’ istemistir?
· Darbeci Rusen Cevadov ile girisilen diyaloglarda etkili olan Basbakanlik Basdanismani S. Kamil Yüceoral, Siren adli bir Özbek bayan ile evlidir. Yüceoral’in kayinpederi CIA’nin Orta Asya masasinda o dönem görevlidir. Halen bu görevi devam etmekte midir?
‘Yesil’in bazi silah arkadaslari ile Susurluk’un önemli adlari Azerbaycan’da macera ararken, Türkiye içte ve dista neler kaybetti, neler! Türkiye konussun deyip, konusanlari harcamakla demokrasi isteklerini bastiracaklarini sananlar yanilir! Kötü yönetmenler hep ayni senaryolari yürürlüge koyuyorlar. Hitler’in iktidara yürüyüsünü ders kitaplarina koymanin zamani geldi de geçiyor bile. Çocuklarimiz demokrasiyi savunmayi ögrensinler.