29 Mayıs 2003
İstanbul’da 10 ailenin yaşadığı bir apartmanda oturuyorum. Karşı komşum Ermeni. Alt katta Musevi aileler var. Biz ve iki aile daha Müslüman. Hep beraber barış ve kardeşlik içinde yaşıyoruz. Bizi birbirimize bağlayan en önemli güç Türkiyeli oluşumuz. Biz hepimiz dinlerimizin farklılığını aynı potada eritiyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarıyız. Bu ulusa ve cumhuriyet rejimine aynı saygıyla, sevgiyle bakıyoruz. Eşitiz. Biz ibadetlerimizi ayrı ayrı yapıyoruz. Birbirimizin inançlarına saygımız sonsuz. Çocuklarımız beraber oynuyor. O kadar mutlular ki, onların mutluluğuyla daha da yakınlaşıyoruz.
Şimdi hükümetin gündeme getirdiği bir yasal düzenlemeyle apartmanda ibadet için mekan ayırmak durumunda kalacağız. Durduk yerde uzlaşılar ve beraberlikler üzerine bu tür yaklaşımlar getirmenin anlamı ne? Dinler arasında bu hoşgörü yaşanırken, bu konuda yerleşik, kabul edilmiş olguları zorlayarak, üzerine giderek ne yapılmaya çalışılıyor? Oysa ibadet mekanları herkes için var zaten. Gidip oralarda ibadetimizi yapıyoruz. Evlerimizde kendi inançlarımıza göre yaşıyoruz. Bunu bozacak, uyumu sarsacak uygulamalardan kaçınmak zorunda herkes, en önce de iktidar.
ALEVİ-SÜNNİ
Dinlerin farklılığını bırakın bir kenara, Türkiye gibi mezhepsel ayrımların büyük çatışmalara dönüşebilme potansiyelinin bulunduğu bir ülkede, bu hassasiyetler üzerine uğraşmanın sonuçlarını düşünebiliyorlar mı bu işi yapanlar? Sanmıyorum, düşünseler bu konulara dalmazlar. Bu tasarının yasalaşması pimi çekilen bir bombanın içimize atılması demektir. Laik düzenin getirdiği hoşgörünün yıpratılması demektir. Bundan sakınmak her yurttaşın ödevidir.
Her mezhebin, tarikatın apartmanı belli olacak! Herkesin dini kimliği ön plana çıkacak! Sonra da barış olacak öyle mi? Aleviler’in oturduğu apartmanlar, Hanefiler’in oturduğu apartmanlar, Nakşiler’in oturduğu, Fethullahçılar’ın oturduğu apartmanlar… Bir de sıradan yurttaşların oturduğu apartmanlar ortaya çıkacak. Bundan Türkiye yara almayacak! Şaşarım bu akıllara. Yarın da en iyi ibadet eden apartman ödülü verirler. En iyi ibadet mekanı oluşturan apartmanı seçerler. Korkarım bu işler yapanların bile ummadığı, beklemediği noktalara çekilir.
GİZLİ SERVİS HEDEFİ
Türkiye’de dinsel ayrışmaları kaşımak hiç kimseye yarar getirmedi. Daha birkaç yıl önce Gazi Mahallesi’ndeki cemevine yapılan saldırı ve sonrasında yaşananlar orta yerde duruyor. Daha bu saldırının ve orada can veren insanların failleri bulunamamışken, daha Sivas Madımak Oteli’ndeki vahşetin dumanı üstündeyken amaç ne?
Batılı gizli servislerin, Türkiye’ye komşu dini rejimlerin özellikle çaba gösterdiği bir şeydir Türkiye’deki dini çatışmaları, ayrışmaları uyarmak. Bakın bütün örgütlenmelerin, dinsel çıkışların arkasında Almanlar, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar ve komşularımız bulunur. Türkiye’de tarikat dediniz mi bir dışgüdüm arayacaksınız. Onların koltuğunun altına girer, öyle çalışırlar. Bunlarla ilgili bilgileri iktidar sahipleri istesinler devletin kurumlarından alırlar.
Ama bugün iktidarda olanlar da bu işleri yakından bilirler. Ne diye bütün bunları bile bile bu duyarlılığı kaşıyorlar? Niçin bu hata? Bundan dönülmesinde fayda var. Diyanet İşleri ve ilgili bakanına bıraksınlar bu konudaki çalışmaları. Türkiye’nin en aydınlık insanlarından birisi Mehmet Aydın; siyasi kimliğiyle bilgisini birleştirip, bu noktada çok önemli adımlar atabilir. Bu işleri Diyanet’in çatısı altında yapmak, bilimsel olmakta fayda var. Sokakları körüklemek yarar getirmez. Yarın her olay, başka şeylere çekilir, işler büyür, Türkiye’nin zararına gelişir olaylar. Hatadan dönmek gerek.