20 Kasım 2001
Ezan Türkçe okunmalı mı, yoksa Arapça okunması daha anlaşılır ve güzel mi? Atatürk Türkçe okunsun demiş, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar itiraz etmemiş ama bir itirazcımız var. Tartışma konusunda fikir alınan kişilerden biri Bülent Ersoy… Beyliği ile bayanlığını hep karıştırdığım, bazılarının sesini çok güzel bulduğu bu şarkıcı biri yerde biri gökte dudaklarını büke büke Türkçe ezana karşı olduğunu açıkladı. Karşı olmasa ne olur bunu da anlamış değilim ya…
Ahlaksız ahlakçılar
Bu sorunun muhatabı o olmalı mıdır? Yanıtı malum da, toplum olarak artık bu tür soruları algılayacak durumda mıyız bilmiyorum. Hırsızlar, dolandırıcılar, hortumcular, rüşvetçiler temizlik abidesi sayılıp temiz toplum için dehşetengiz fikirlerini açıklıyorlar.
En ahlaksız meslek mensubu, mesleğini en doğru düzgün yapanların önünde, işin etik kurallarını sayıyor. Dinliyoruz, okuyoruz, izliyoruz. Kimsenin kimseye bir şeyleri öğretmesine veya ahkam kesmesine gerek var mı? 40 kişiyiz birbirimizi çok iyi biliyoruz.
Kuran’da eşcinsellik
İçinde bulundukları durumu sindiremeyen, ne kadar hazımsız varsa akıl hocası oldu. İslam konusunda bile onlar konuşuyor. Bülent Ersoy konuştukça dayanamadım, bu kadın adamın Kuran’da yeri var mı diye baktım. Sadece Nisa suresinde 15 ve 16. ayetlerde eşcinsellik konusuna rastladım:
“15- Kadınlarınızdan eşcinsellik/sevicilik yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını alıncaya ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
16- Eşcinselliği içinizden iki erkek yaparsa onlara eziyet edin. Bu ikisi tövbe eder, durumlarını düzeltirlerse onlara eziyetten vazgeçin. Allah Tevvab’dır, tövbeleri çok kabul eder; Rahim’dir, merhametine sınır yoktur.”
Kuran’da yeri olmayan insanlar Kuran yorumluyor. Ezan şöyle okunsun, böyle okunsun diyor. Sapla saman karışmış gidiyor. Aman aklınıza sahip çıkın… Bu sıralar en çok işe yarayacak olan akıl…
Meclis’ten ders iki:
Çek – senet mafyası nasıl kalkındırılır?
Parlamento yolsuzluk mücadelesinde DGM’lerin baktığı ekonomik suçları kapsam dışına kaçıran yasayı çıkartıp, milletin vekili olarak millete güzel bir ders verdi. Ama bu tek bir ders değildi. Bir önemli şey daha yaptı. Çek – senet mafyasını kalkındıracak bir düzenlemeyi Anayasa değişikliği olarak gerçekleştirdi. 34 maddelik Anayasa değişikliğinde Anayasa’nın 38. maddesine “Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmünü ekledi.
Bu değişiklikten sonra mahkemeler karşılıksız çek verme suçundan dolayı açılan davaları uyum yasaları çıkıncaya kadar ertelemeye, infaz kurumları kesinleşmiş cezaları beklemeye aldılar. Vatandaş yandı yani.
Anayasa değişikliğinden sonra karşılıksız çek vermenin cezasız kalması nedeniyle işletmeler kendi aralarında çek ile satış yapamaz duruma geldiler. Karşılıksız çek kesmenin artık bir cezası yok. Elbette ki uygar dünyada borcu yüzünden hapis yatma olamaz. Ama orada para yerine geçen kağıtların karşılıksız çıkması diye bir şey de olmaz. Üstelik hangi uygar toplumda çek, senet mafyası diye bir kurum var? Meclis mileti değil, çek – senet mafyası kurumunu korumak gereğine inanmış. Yapacak bir şey var mı? Yaşasın mafyanın adil düzeni.