30.12.1999
Bakanlar Kurulu, Çakıcı’nın ‘iç tehdit unsuru’ olduğunu nihayet kabul etti. Mafyayla savaşta büyük önemi olan kararın hakkı verilmeli, Çakıcı’nın arkasındaki tüm güçler aydınlatılmalıdır
Tuncay ÖZKAN
Türkiye bunca tecrübeden geçip, ardından nasıl olup da bu kadar saçma şeyleri yaşayabiliyor? Hayretler içinde kalmamak mümkün mü? Alaattin Çakıcı sorgulanacak ‘önce Fransa’ya soralım’ deniyor. Fransızlar bile şaşıyor. “Neden sorgu yapmıyorsunuz da bize soruyorsunuz” diyorlar. Çünkü iade anlaşmasında ‘ifade alınabilir’ diye hüküm var. İade anlaşmasını imzalayan eski Adalet Bakanı Denizkurdu da şaşkın. ‘Neden sorgulamadık’ diyor. Ben şahsen Hikmet Sami Türk’ün hukuk adamlığına ve yöneticiliğine inanıyorum ve güveniyorum. Adalet Bakanlığı içinde üç beş bürokratın ve polis-savcı çekişmesinin bu skandala neden olduğunu sanıyorum. Bunun için Hikmet Sami Türk’ün açtırdığı soruşturmanın bitmesini bekleyip göreceğiz.
Bakanlar Kurulu kararıyla bir zamanlar devlet için kurşun atıp kurşun yediğini iddia eden Çakıcı, ‘iç tehdit unsuru’ ilan edildi. Bu müthiş bir karar. İlk kez veriliyor. Doğru, Çakıcı tehdit ama; Çakıcı’nın arkasından rant yiyen, patron olan, siyaset, hatta gazetecilik yapanlar tehdit unsuru değil mi? Onların peşine siyasi irade istemezse kimse düşmez. Bu bilinmiyor mu?
Bir de yadsınamaz gerçeklerimiz var. Bu gerçekler yüzünden polis sorgusu önemli diyoruz. Şimdi Bakanlar Kurulu’muz istedi diye Alaattin Çakıcı çıkıp bütün siyasi bağlantılarını, derin devlet ilişkilerini, tetikçilerini, arkasındaki işadamlarını, bilinmeyenleri bir bir anlatacak öyle mi?
Hayret…
Akıl akıl gel peşime takıl.
Alaattin Çakıcı şimdi Bakanlar Kurulu zoruyla oluşturulan ‘Çakıcı sorgu komitesinin’ sorularını ‘susma’ hakkını kullanır da yanıtlamazsa, bu sefer Bakanlar Kurulu bizzat salonunda kendisi mi sorgulayacak Çakıcı’yı. Hatta hızımızı alamazsak bir de Meclis’e sorgulatırız kendisini. Olmazsa ne demişler “Amasya’nın bardağı bir olmazsa bir daha”. Olmadı mafyadan bir heyet kurar Çakıcı’yı onlara sorgulatırız. Hep söylüyorum, söyleyeceğim: Çakıcı sorunu hukuki değildir. Siyasidir. Hukuki bir sorun ortada olsa, bu şimdiye kadar çoktan çözülürdü. Bakanlar Kurulu’nun iç güvenliği tehdit ettiğine inandığı bir adam, hangi polisin elinden kurtulabilir? Hangi savcı onu sorgulayamaz? Bütün bu yaşananlar ayıp olarak tarihimize geçecek. Kararlarımızı kişilerin şöhretinin artmasına yönelik değil, mafya organizasyonunu çökertmeye dönük almalıyız. İşte bu yüzden Çakıcı’nın arkasındaki güçler önemli.
Daha Çakıcı gelmeden onun altyapısı hazırlanmış. Kalacağı cezaevi, ifade verip vermeyeceği her şey belli… Çakıcı gelecek, İstanbul Emniyeti üstüne vazifeymiş gibi savcılara soruyor: “Ben bu adama ne yapayım” diyor. Sanki her gelen için sorarmış gibi. Oysa İstanbul Emniyeti, savcının talimatıyla hareket edecek bir kurum. İdari görevi, adli görevle karıştırınca ortaya bir yetki karmaşası çıkıyor. Savcılar sanki Çakıcı için sözleşmişler gibi, biraz da polise duyulan tepkiyle ya suskun kalıyor, ya da inanılmaz bir biçimde ‘sorgu olmaz’ diyor. Oysa yapılması gereken bir savcının gidip Emniyet’te veya getirtip kendi makamında Alaattin Çakıcı’nın ifadesini alması. İş bu kadar basitken hâlâ yokuşa sürmenin anlaşılmaz ağırlığını ‘tükürdüğünü yalamamak’ mantığıyla açıklamak, bu tür olayları yorumlarken biraz safdillik olur. İşin içinde iş var beyler. Soruşturun, araştırın bulun. Aymazlık ve rastlantılar silsilesi bu kadar da üst üste gelir mi?
Sanki ‘Çakıcı sorgulansın’ diyenler, ‘gidin de işkence yapın’ diyorlar. Böyle şey olur mu? Sorgunun psikolojik öğeleri vardır. Alaattin Çakıcı ilk gün ayrı, şimdi ayrı konuşur. Bugün artık Çakıcı’nın sorgulanması mümkün değildir. Sorulara yanıt olarak ancak Çakıcı propagandası duyulacaktır. Onun için bu tartışmaları sonuçlandırıp, doğru düzgün delil arayışlarıyla Çakıcı çetesinin yaptıklarını ortaya çıkartmak için çalışılmalıdır.
Bakanlar Kurulu kararı bugüne kadar Türkiye’de bir mafya üyesi için verilen ve düzeni tehdit ettiği belirtilen ilk karardır. Yani Bakanlar Kurulu bizim söyleyip durduğumuz mafyanın Türkiye’de siyasi ve ekonomik iktidarı ele geçirmek isteğini, ya da başka bir deyişle hükümet olma arzusunu görmüş ve bunun altını çizmiştir. Doğrudur. Çakıcı bir iç tehdit unsurudur. Hükümet devirmiştir. Ama yapılan eksiktir. Zaten sorunu da o eksik kalan yönler oluşturuyor. Çakıcı sorgulansın ama onun adamları sokakta dolaşsın. Ona para yağdıran işadamları serbest kalsın. Siyasiler oyunlarına ve baskılarına devam etsin. Bu olayı bütün yönleriyle görmeli ve üstüne gitmeliyiz.
Sadece Çakıcı sorunu değil karşımızda duran. Mafyanın bütünü ile mücadele edilmeli. Uyuşturucu, gümrük, karapara, kadın, insan kaçakçılığı ve ticareti yapan mafyanın sonunu getirmek gerekiyor. Bunun için olayları, sistemi düzenlemek noktasında ele almalıyız. Çakıcı veya başka birisinin sorgulanabilmesi anlamında takılı kalmamalıyız. Bakanlar Kurulu kararı bu anlamda çok önemli. Alaattin Çakıcı iç tehdit unsuru diyen bakanlar, o kararı onu sorgulayamama ayıplarını böyle örteceklerini düşünerek almadılar diye umuyorum. Karar mafya mücadelesinde önemli bir adım olsun diye alınmıştır. Aksi ise hata ederler. Bu Bakanlar Kurulu kararı -alanlar ciddiyetinin farkında mı bilemiyorum ama- Türkiye’de mafya mücadelesinde yeni bir boyuttur. Bu hükümeti kararının hakkını vermeye ve mafyanın ekonomik, siyasi kökenlerine inmeye çağırıyorum. Bakın o zaman daha neler çıkacak ortaya.
Bankacılık sisteminin neden ve nasıl battığı, borsada açan gazoz ağaçlarının devlet kurumlarını nasıl tükettiğini, borsa vurguncularının namuslu vatandaş görüntülerinin arkasındaki çirkinliklerini bir bir göreceğiz. Nesim Malki, Yener Kaya ve Tarık Ümit cinayetlerinin arkasındaki karanlık oyun aydınlanacak. Daha ne kravatlı, çete ve mafya babaları var Türkiye’de. Bunlar ortaya çıkacak. Alaattin Çakıcı Türkiye’nin en eski ve dehşetli mafyası değildir. Suçlusu da değildir. Onu bu hale getirenler arkasındaki güçlerdir. Gelin bunları ortaya dökelim. Devlet içinde temizlik yapılsın. Siyasette temizlik yapılsın. Sokakta temizlik yapılsın.
Türkiye, Organize Suçlar Yasası’nı yeniledi, bu bir kazanım. Şimdi Türk Ceza Yasası yenilenmeli. Avrupa normlarına uyduracağız diye cezaları budamak yerine, doğru olan yapılmalı, suç ve suçluyla mücadele edilmeli. Cezaevleri dahil sistem yeniden yapılandırılmalı. Adlarla uğraşmak yerine, sistemi halledelim. Pislik üremez hale getirelim. Umutsuzluğa kapılmayın. Halk gözlüyor ve biliyor. Mutlaka değişimin ve onun namuslu erlerinin yanında yer alacaktır.