20 Ağustos 2003
Cehalet atı öyle hızlıdır ve cesur gözükür ki binmek kolaydır, inmek zor. Galiçya ve Yemen’i vatan toprağı saydırır cehalet adama. Misakımilli’yi, yani ulusal sınırları tabu olarak gösterir cahile cesareti. Hatta Misakımilli’yi Cumhuriyet’in bir kazanımı zanneder cahil olan. Oysa vatanın sınırlarını Osmanlı Meclisi Mebusan’ı çizmiştir. O sınırların adıdır Misakımilli. Türkiye bir reddi mirasın üzerinde değildir. Türkiye 1954 yılına kadar Osmanlı borçlarını ödemiş, miras kabulünü Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın kabul ettiği Misakımilli’yi aynen benimseyip, onun için savaşarak şahikalandırmış bir cumhuriyettir.
Osmanlı’dan miras
Misakımilli, yani ulusal sınırlar konusunda Ertuğrul Özkök’ün yazısını okuyunca , aslında eleştirdiğinin Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ çağrısı olduğunu rahatlıkla anlıyorsunuz. Ne dediğini saklıyor. Çünkü yarın bir savunma yapacak olursa kıvıracağı, kaçıp saklanacağı boşluklar bırakıyor. Başkalarının toprağında gözümüz olmalıymış! Ama bu göz ekonomik olarak bir yerin zaptı mı, yoksa fiilen saldırarak almak mı, kaynıyor arada.
Bu tür kafaları çok gördük. Bunlar yarı cehaletin ürettiği cesaretle, boş laf ve fikir üretmekten başka bir şeye yaramazlar. İttihat ve Terakki geleneğinin, Enver Paşa’cı kolunun yansımasıdır bunlar. Maceraseverler. O dönemdekiler aynı zamanda kahramandı. Hayalleri boş da olsa onlar için ölümü göze almışlardı. Şimdiki maceraseverler cahil cesaretiyle Türkiye’yi bir yere götürme derdindeler. Sürüklemeye çalıştıkları çukur; kan, gözyaşı ve esaret kokuyor. Onların ipiyle kuyuya indiniz mi, bilin ki orada kalacaksınız. Çünkü onlar soluğu Paris’te, New York’ta alır, Petrus şarabı içerken buğulu gözlerle anarlar bizi.
Cehalet, hamaset ve ihanet kol kola gezen canavardırlar. Bakın tarihe kanlı pusuları hep bunlar ve bunların yardakçıları kurmuşlardır.
Başımıza gelecek olan
Kazım Karabekir’e, İsmet İnönü Misakımilli içinde bulunduğu halde İngiliz oyunlarıyla Irak’ta kalan Musul ve Kerkük’ü almasını söylermiş. Paşa bunun üzerine ciddi çalışmalar yapmış. Cephe durumu, cephane durumu, İngilizler’in hava ve kara güçlerini karşılaştırmış. Bakmış ki böyle bir savaşın sonu hüsrandır, ‘olmaz’ demiş.
O zaman bile akıl, duygunun önüne geçmiş. Şimdi sınırlarımızın dışına çıkmayı hayal etmeliymişiz! Bakın siz! Niye? Başımıza bir işgal mi kaldı gelmedik? Onu da mı yaşamamız gerekiyor? Türkiye’yi dağıtmanın yolu hazırlıklı olmadığı, savaşlara sokmak mı? Ekonomik olarak yatırım yapılması ise amaç, ne engel var? İsteyen gidip istediği yere yatırım yapıyor. Dertlerinin başka olduğu hemen ortaya çıkıyor. Adama başkasının toprağında gözüm var dediğinde, gözün çıksın derler. Gözünü koruyacak gücü olmayanların, başkalarının gözünde, gözü olmamalı.
Ben izninizle Misakımilli sınırları içinde, biraz dolaşacağım. Tatile çıkıyorum. Bir hafta sonra tekrar görüşmek dileğiyle, şimdilik hoşça kalın efendim.