20.08.1998
Alaattin Çakici’ya sahte kirmizi pasaportu veren kisileri bulmak için öyle uzaklarda, büyük büyük arastirmalar yapmaya hiç gerek yok. Bu failler ya MIT’in içinden ya da Emniyet’ten çikacaktir
TUNCAY ÖZKAN – Alaattin Çakici yakalandi. Bu operasyonun baslangicini olusturan gelismelere iki hafta önce bu sütunlarda deginmistim.
Çakici’nin, ‘uzaklarda’ yani Amerika’da aranmamasi gerektigini belirtip, Yunan adalarina kadar uzanan tatil kaçamagini aktarmistim. Çakici’nin Rodos ve Yunan adalarina uzanan bu tatil kaçamaginin ardindan baslayan operasyonlar, siki takip ve kararli tutum, Çakici’nin yakalanmasi sonucunu ortaya çikardi. Demek ki istenince oluyor.
Ayni kararlilik devam ettigi takdirde, Çakici’nin üzerinden çikan o sahte kirmizi pasaporta, gerçek gibi muamele edilmesini saglayan ‘özel mührü’ kimin bastirdigi da hemen ortaya çikacaktir. Bunun için de öyle uzaklarda, büyük büyük arastirmalar yapmaya gerek yok. Failler ya MIT’in içinden ya da Emniyet’ten çikacaktir.
Kararlilik gösterilsin
Devlet asil kararliligi burada göstermelidir. Susurluk sonrasinda ortaya çikan toplumsal destegin Mesut Yilmaz hükümetindeki etkisinin devletin içindeki mafya ve çete unsurlarinin temizlenmesi seklinde ifade bulmasi çok önemlidir. Bunun için MIT ve polis basta olmak üzere güvenlik birimlerinin iç temizliklerinin bir an önce gerçeklestirilmesi gerekmektedir. Çünkü gizli servisine ve polisine hâkim olamayan, buralardaki çürük elmalari temizlemekte kararsiz ve çekimser davranan her devlet bir süre sonra çetelerin, mafyanin kontrolüne girer. Bunlarla bas edemez hale gelir. Mesut Yilmaz ve ortaklarinin önündeki görev, devleti bunlardan temizlemektir. Kamuoyu destegi arkalarindadir. Kavgasinin mafya ile oldugunu söyleyen Sayin Basbakan bu sansi kaçirmamalidir. Aksi takdirde mafyanin bugünkü sistemden beslenen ve sanki düzen alternatifiymis gibi gözüken uygulamalarini sahneleyen güçler, kendilerine yeni oyuncaklar bulacaklardir.
Aslinda yapilmasi gereken yeni mafya organizasyonlarinin türemesinin engellenmesidir. Bunun için de bir an önce kamu bankalarinin özellestirilmesi, yarginin bagimsiz ve rüsvetten arindirilmis bir yapiya büründürülmesi kaçinilmazdir. Devlet içindeki mafya-çete temizligi ertelenmemelidir.
Ama bunlari gerçeklestirmek bir devrimdir. Iktidar böyle bir misyonun altindan kalkabilecek midir? Bu sorunun yanitini hep beraber görecegiz.
Mafyanin bugünkü organizasyonu içinde en büyük gelir kaynagi haraç ve ihale düzenidir. Ihalelerin peskes çekilmesi ve devletten çalinmasi engellendigi anda, bugün ortalikta dolasan çetelerin büyük bölümünün yok olmasi saglanir. Ama siyaset yapma gerekçeleri devlet ihaleleri, kamu bankalarindan alacaklari krediler olan politikacilar buna izin verirler mi? Iste bu, siyaset-devlet kesesi-mafya ortakliginin yem borusunu kesecek adimlari atmak artik kaçinilmaz olmustur. Bunun baslica kosulu ise parti içi demokrasi kavramindan yola çikarak, kurumsal-toplumsal demokrasi noktasina ulasmak ve bunlarin gereklerini yerine getirmektir.
Bugünkü mafyanin, giderek masalsi havaya bürünen liderlerine karsi girisilen operasyonlarda saglanan basarilari kutlamak gerek. Sundan dolayi ki, ayni kararlilik Alaattin Çakici’ya karsi Tansu Çiller iktidari sirasinda gösterilememistir. Bizzat Çillerlerin Çakici’yi Amerika’dan getirmesi için görevlendirdigi polis ekipleri, kendisine 20 adim mesafeye kadar yaklastiklari halde, geri çekilmislerdir. Bu tür yakalama olaylarinda siyasi kararliligin ne kadar önemli oldugunun en büyük göstergesi Çakici operasyonudur.
Alaattin Çakici, her yerde Basbakan Mesut Yilmaz’i zora sokacak bilgilere sahip oldugunu söylemistir. Elinde Yilmaz’in bazi politikaci arkadaslariyla kendisinin yaptigi bazi ihalelerde, örnegin Türk Ticaret Bankasi’nin satilmasi sirasinda Çakici’nin telefonlarla tehditler yagdirdigi da saptanmis durumda. Polis dinleme ile elde ettigi bu kasetleri Çakici’nin elindekilerle birlikte -sahip olur olmaz- savcilarin iddianame hazirlamalarina olanak saglayacak sekilde hazir hale getirmelidir.
Adalet Bakanligi da hizla Çakici’nin iadesini saglamalidir. Adaleti yüceltmenin tam sirasidir.
Saniriz ki ortaya çikan bu hava ile, polisin telefon diplomasisi yoluyla teslim olmaya zorladigi bazi ‘babalar’ da, birer ikiser Türkiye’ye gelmeye baslayacaklardir. Bunlardan Sedat Peker bugün veya yarin Atatürk Havaalani’nda uçaktan çikip polise teslim olursa hiç sasirmayin.
Nejat Das için güvence
Öte yandan büyük uyusturucu kaçakçiligi olaylarina karisan, cezaevinden kaçtiktan sonra Ispanya’da yakalanan Nejat Das’in durumunda da çok ilginç gelismeler var. Ispanyol mahkemeleri geçtigimiz günlerde Das için Türkiye’ye iade edilmesi yolunda bir karar verdiler. Ancak kararin altinda iki sart bulunuyor. Bunlardan birisi Das’in iade edilmesi durumunda iskence görmeyecegi yolunda devlet garantisi verilmesi. Ikincisi ise Nejat Das’in uyusturucu kaçakçisi olan ve faili meçhul bir cinayetle öldürülen babasi Sehmuz Das’in akibetine ugramayacaginin taahhüt edilmesi. Ispanyollar faili meçhul cinayetlerin Türkiye’deki oranina ve arkasindaki güçlere bakip Nejat Das’in öldürülmemesini istiyorlar. Bizde Susurluk sonrasinda ortaya çikan devlet içindeki çete olgusu, Ispanya’da kanitlanmis durumda. Ispanyol mahkemeleri sosyalist iktidarin devlet içinde olusturdugu ve GAL adini alan örgüt nedeniyle dönemin içisleri bakanina hapis cezasi verdiler.
Das’in iadesini saglayacak garantiler konusunda neler yapilacak ve Das Türkiye’ye ne zaman getirilecek? Bu konulari merakla izlemeye devam ediyoruz. Çünkü Das Türkiye’deki uyusturucu patronlari hakkinda ilk elden bilgi sahibi. Verecegi ifade çok ama çok önemlidir.
Bu gelismeler içinde yeni Adalet Bakani Hasan Denizkurdu ve bakanlik personeline de büyük görevler düsüyor. Üstlerindeki tozu söyle bir silkeleyip ataga kalksalar pek çok seyi degistirebilirler. Türkiye bu yakalanan veya iade edilmesini saglayacagi mafya, çete, yolsuzluk saniklarinin cezaevlerinde krallar gibi yasadigina bir daha tanik olmamalidir. Kürsat Yilmaz örnegindeki gibi cezaevleri yönetimlerinin mahkûmlarin emrine girdigini gösteren uygulamalar vicdanlarda aci ve adalete güvensizlik yaratiyor. Buna kimsenin hakki yoktur. Adliyeden rüsveti, cezaevinden kayirmaciligi kaldiran Türkiye, sorunlarinin büyük bölümünü çözmüs demektir. Gerçek kahramanlar da bunlari basaranlardir.
Pislik kaldirilamadi
Yoksa Türkiye’nin basina bela olan kumar batakligini, bir büyük baski grubunun acimasiz ranti ugruna yeniden olusturmaya çalisanlar degil.
Kumarda Ömer Lütfü Topal’in biraktigi büyük boslugun gelirine agzi sulanan gruplar, kumarhanelerin yeniden açilmasi için turist gelmiyor bahanesiyle yeni ataklar gerçeklestiriyorlar. Ancak Türkiye’de bu batakligi canlandirmaya güçleri yetmeyecektir.
Çünkü Türkiye kumarhanelerin yarattigi pisligi henüz kaldirabilmis degildir.
Ömer Lütfü Topal’in varislerinden oglu Murat Topal sessiz. Ama babasindan kalan islerin basinda çalismalarina devam ediyor. Murat Topal, Kusadasi’nda görev yapan bir personelinin, üzerine ispirto dökülerek yakilmasi olayindan dolayi araniyor. Personelinden süphelenen Topal’in, onu konusturmak için bu olayi gerçeklestirdigi iddia ediliyor.
Isin ilginç tarafi polis bütün aramalarina karsin uzun süredir Murat Topal’i bulup ifadesini alamadi. Yine ilginçtir onu arayip da bulamayan ayni polis teskilati, Murat Topal’i koruma altinda tutuyor. Yani yanina ona karsi girisilecek saldirilara karsi durmasi için polis memuru olan korumalar veriyor. Korudugunu bulamiyor. Gelin de isin içinden çikin.
Türkiye bunlari asip, demokratik hukuk devletini kurmasini bilecektir.