05.02.1999
Bayrampasa Cezaevi’nin D ve B bloklari tamamen Sedat Peker ve çetesinin elinde. Cezaevi müdürü, Peker ile randevu alarak görüsebilirken, çete mahkûmlara dayak atip, istedigini mahkemeye yolluyor. Cezevinde alti ayda bir uyusturucu için ihale açiliyor
Suç ve suçluyla mücadelede sinifta kaldigimizin en güzel belgeleri cezaevlerimiz. Cezaevlerimiz çetelerin elinde. Çetelerin liderleri suçlarinin karsiligini degil, sefalarini sürdürdükleri kurtarilmis oteller haline dönüstürmüsler cezaevlerini. Bu saltanatla ilgili olarak geçenlerde bir mektup aldim.
Bayrampasa Cezaevi’nden gelen mahkûm mektubunu okudugumda gözlerime inanamadim. Yazanin kimligi konusunda bilgi veremiyorum. Çünkü o dakika içerde öldürülecegi kesin. Ama yazilanlar insanin aklini basindan aliyor. Bu kadarina pes dogrusu demeden edemiyoruz. Gerçek degil de bir filmin senaryosu gibi geliyor anlatilanlar insana. Oysa gerçek. Hem de aci gerçek. Mektubu okuduktan sonra hemen tanidigim polisleri, cezaevinden çikan mahkûmlari aradim. Mektupta yazili olanlari sordum; “Dogru” dediler. Çete gerçeginden sonra alin size Bayrampasa Cezaevi gerçegi. Tabii oraya artik cezaevi denebilirse… Mektupta anlatilanlardan çikarttigim; cezaevleri artik devletin kontrolü altinda degil. Parasi olan mafya babalarinin dedigi oluyor. Cep telefonu kullanimi cezaevleri için siradanlasmis. Ama parasiyla. Örnegin su anda Erricson 688 marka cep telefonu 600 milyon lira. Model ve markasina göre fiyat çesitliligi var. 300 milyondan basliyor cep telefonlarinin fiyati. Ayrica koguslarda cep telefonu bulunan kisiler bu isin ticaretini yapmakta. Cep telefonunu kullanmak isteyen mahkûm, dakikasi 500 bin liradan caninin istedigi yeri arayabiliyor.
Müdür hazirolda duruyor
Mektupta deniyor ki, “Eger Peker gibi bir çete babasinin kogusundaysaniz, telefon görüsmesi bedava yapilir. Orada onlarca telefon var. Zaten onlarin hâkim oldugu kogusta her sey onlardan sorulur. Müdür bile Sedat Peker’in kogusuna girerken ondan randevu alir. Karsisinda hazirolda bekler.”
Bu olayi sordugum bir yetkili telefon kullaniminin yayginligindan söz ederek, “Bir dinlememize Bayrampasa Cezaevi’nde tutuklu olan Sedat Peker ile Bulgaristan’da tutuklu bulunan Kürsat Yilmaz’in konusmalari düstü. Ikisi de cezaevinde. Yilmaz, Bulgaristan’da parayi bastirip telefonu almis. Peker zaten cezaevini kendi evi gibi kullaniyor. Her ikisi de dönemin basbakani Mesut Yilmaz’a küfür edip durdular. Biz sadece dinledik” dedi.
Çok söze gerek var mi?
Bayrampasa Cezaevi’nde alti ayda bir ihaleye çikiliyormus. Neyin mi? Uyusturucunun. Esrar bol. Eroin sinirli. Kokain parasi olana. Uyusturucu içeriye pirinç çuvallariyla sokuluyor. Son ihaleyi kazanan kisi Sedat Peker’in kogusundan M.K adli mahkûmmus. Uyusturucunun Bayrampasa Cezaevi tarifesi söyle. Bir bardak esrar 30 milyon lira. Bir gram kokain 300 dolar. Beyaz esya konusunda da içerde hiçbir sikinti çekilmiyor. Televizyonlar, buzdolaplari, çamasir makineleri TIR’lar dolduracak kadar çok.
37 ekran bir televizyon ile derin donduruculu bir buzdolabi alacaksiniz, mallarin kalitesine göre 20 bin dolari gözden çikartmaniz gerekiyor.
Tutuklularin seks ihtiyaci da mafya sayesinde kolayca hallediliyormus. Mahkûmlarin kadin ihtiyacinin karsilanmasi için de çare bulunmus. Cezaevi yöneticilerinden birinin adi ile içeriye giren kadin ile erkek mahkûm, yine o yöneticinin odasinda birlikte olabiliyor. Ayarlamayi cezaevinin çete baslari adina yönetimi devralmis gözüken meydancilar yapiyor.
Bayrampasa Cezaevi’nin D ve B bloklari Sedat Peker’in elinde. O ne isterse yapiliyor. Özel tip cezaevinde ise etkili olan mafya ünlüleri Kara, Yakup Süt; kontrolü ellerinde tutuyorlar. Ömer Lütfü Topal’in oglu Murat Topal’in cezaevindeki korumaligini Burhanettin Saral üstleniyor.
Cezaevlerinde silah konusunda da hiç sikinti yok. 10 bin marki veren silahi beline sokup öyle dolasiyormus. Çifte tabancasi olmadan cezaevinde dolasmak tehlikeli sayiliyor. Bayrampasa’dan gelen mektupta yazdigi gibi aktarayim buraya:
“Burada tank ve top disinda her türlü tabancaya rastlamaniz mümkün. Babalarin elinde el bombalari var. MP 5 makinali tabancalar var. Kalasnikof var. Silahi ismarlayin yarin elinizde. Bir arama yapilsa, ama gerçek bir arama yapilsa çatisma çikar.
Arayamazlar. Cezaevine giremezler bile. Yapilan bütün aramalar göstermelik.”
Paralarini çelik kasada sakliyor
Mektup ünlü çete lideri Peker’in içerde yaptiklarina da deginiyor. Peker yaninda koruma ordusuyla kaliyor. Bayrampasa’da. Peker asçisini da yaninda tutuyor. Ona aylik bin dolar maas veriyor. Berberi de yaninda ve onun ayligi 250 milyon lira. Disardan takim elbiseler, paltolar, yemekler, düzinelerle kesilen koyunlar Peker’e ve hâkimiyeti altindaki koguslara akiyor. Kogusta bulunan çelik kasada paralar saklaniyor. Milyarlarca liralik dolarlar, marklar açikta ve bu kasada tutuluyor.
Mektup diyor ki: “Sadece Peker’in kogusundan yüz milyara yakin para çikar.” Bu parayla Peker ne yaptiramaz ki cezaevinde? Cezaevine düsen varlikli kisilerden, ‘varlik vergisi’ alir gibi rahat haraç toplaniyor. Ellerinde ne varsa aliniyormus. 700 kadar mahkûm Peker’e bagli. Cezaevlerine gidip dönerken üstlerine giydikleri elbiselerin sikligi dikkatimizi çekmistir televizyon ekranlarinda. Iste onlari giydirip yollayan kisi Peker.
Peker’in kaldigi kogusta 12 buzdolabi, iki adet derin dondurucu, üç adet çamasir makinasi, iki bulasik makinesi, iki dikis makinesi bulunuyor.
17 tane 57 ekran televizyon bulunuyor. 20 tane müzik seti var. Koltuk takimi, yatak odasi takimi var. Özel yatak var. Görüsmeleri için kullandigi deri koltuk seti var. Kokoreç makinesi var. Bir de Peker’in Internet’i var. Evet Internet. Bu ülkede Isçi Partisi Genel Baskani Dogu Perinçek’e kelepçe takip dolastiranlara bu gerçegi sormak istiyorum. Perinçek bilgisayar isteyince yok.
Ama Sedat Peker isteyince var. Bu mu sizin adaletiniz? Peker Internet’te ‘çet’lessin, keyfine baksin; bir siyasi partinin lideri kitap yazmak için bilgisayarini cezaevine sokamasin?..
Yazik, hem de çok yazik…
Bunlar mektupta yaziyordu. Inanamadim. Sorusturdum; eksigi var, fazlasi yok yazilanlarin. Bu nasil bir düzen? Adaleti, ceza olarak yerine getiremedikten sonra neden mahkemelerimiz var? Neden cezaevleri var? Abdülkadir Uslu adli tutuklu, Peker’in kogusunda yatiyor. Uslu, bir bankayi soyduktan sonra kaçirdigi banka müdüresini denize atip bogmakla suçlanan kisi. Peker’in kogusunda önceleri bir partinin ilçe baskani oldugunu söylüyor. Itibar görüyor. Sonra gazetelerde haber çikinca, Uslu sorguya aliniyor. Günlerce dayak yiyor. Bankadan aldiklari 180 milyar liranin nerede oldugu soruluyor. O da bir bir anlatiyor ne yaptiklarini. Banka müdüresini nasil öldürdüklerini, paranin 60 milyarini Haluk Kirci’ya nasil verdigini. Her seyi söylüyor. Yedigi dayak yüzünden, ilk durusmasina da gönderilmiyor. Çünkü taninmayacak derecede dövülüyor.
Adaleti kim saglayacak?
Eger adaleti Sedat Peker dagitacaksa, adliyeye ne gerek var? Cezaevleri saniklarin adalet önüne gelene kadar güvenligini saglayacaklari yerler degilse niye kuruluyorlar?
Türkiye cezaevi sorununu görmezden gelerek çözemez. Kamu vicdani yaralanir. Suç cezasiz kalir. Sistem çöker. Cezaevleri mafyanin, terör örgütlerinin karargâhi haline getirilmemelidir. Buna izin verilemez. Milli Güvenlik Kurulu’nun bu sorunu görüsüp, Eskisehir Cezaevi örneginde oldugu gibi yeni tip cezaevleri uygulamasini derhal yürürlüge koymasi gereklidir.
Cezaevlerine bütün bu malzemeleri sokanlar, orada çalisanlardir. Gardiyan ve diger üst yöneticilerin mali durumlarini düzenleyip, yeni bir örgütlenme ile bu müesseseleri isler hale getirmek kaçinilmaz olmustur. Bu insanlari satin alinamaz konuma getirmek lazim. Güçlü bir denetim mekanizmasi kurmak gerekiyor.
Beylik laflar, siradan yalanlamalarla cezaevlerinde olanlari ortadan kaldirmak mümkün degil.
Çete gerçeginde üç maymunlari oynayan, görmedim, duymadim, konusmadim diyen yöneticilerin, cezaevi gerçegine de ayni anlayisla bakmalari durumunda yakinda büyük sorunlarla karsilasmamiz kaçinilmaz olacaktir. Çetelere karsi yasal açiktan bahseden savci ve yargiçlarimiza, anayasal düzeni yikmaya çalisan mafya gruplarina karsi neden ceza yasasinin 146. maddesini uygulamadiklarini sormak istiyorum. Mafyalar anayasal düzenin düsmani degiller mi?