15 Mayıs 2001
Af yasası genişleme yolunda emin ve kararlı adımlarla ilerliyor. Hesapsız ve kitapsızca yapılan uygulamalar, kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Çıkartılan ucube af yasasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular, aftan yararlanamayan 30 bine yakın tutuklu ve hükümlüye dışarı çıkma fırsatını getiriyor. Anayasa Mahkemesi dört raportörüne özel bir görev verdi. Bu dört raportör, sadece bu düzenlemenin af mı, yoksa şartla salıverme mi olduğunun tanımını yapacak. Ve bu tanım her şeyi değiştirecek.
Önümüzdeki hafta, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na sunulacak olan bu raporda, düzenlemenin af olduğu görüşü belirtilirse, Anayasa’nın 14. maddesinde yer alan terör suçları, dışında kalan herkes, dışarı çıkacak. Yani katili, iti, uğursuzu, çetecisi, banka hortumcusu, soyguncusu, tecavüzcüsü hükümete duyduğu minnet duygularıyla aramıza katılacaklar. Eğer raportörler getirilen düzenlemenin af değil de, şartla tahliye olduğu görüşüne varırsa, işte o zaman cezaevleri tümüyle boşalacak. Belki bu çarpıklık içinde adil olan da bu.
Çünkü, Anayasa Mahkemesi 1992 yılında, şartla tahliye de mahkumların lehine gerçekleşecek düzenlemelerde herhangi bir ayrım yapılamayacağına karar vermişti. Aşağı sakal, yukarı bıyık. Bu hükümet, bu affa gömülür kalır.
IMF ne yapacak
Türk Telekom Yasası’nın Meclis’ten geçişi bir serüvendi. Bu yasaya bağlı olarak bugün IMF İcra Direktörleri Kurulu toplanacak. Türkiye’ye 14.5 milyar dolarlık kaynak aktarımını tartışacaklar. Bu para borç olarak verilecek. Ama bunun görüşülmesi bile yasaların çıkartılması şartına bağlanınca, Türkiye alelacele bu yasal düzenlemeyi gerçekleştirdi. Dün sabah yasa onay için Cumhurbaşkanı’na gönderildi. Cumhurbaşkanı bugün IMF toplantısı öncesinde bir onay verir mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü hukukçu kimliğiyle Ahmet Necdet Sezer yasanın Anayasa’ya karşı uygunluğunu inceleyecektir. O incelemede bir aykırılık saptarsa ne olacak? IMF “toplantımızı erteledik” mi diyecek? Türkiye böyle bir durumu nasıl kabul edebilir? IMF ile ilişkiler konusunda Türkiye’nin mektuplar yoluyla girdiği taahhütler, ulusal egemenlik kavramı doğrultusunda ne gibi gelişmelere yol açacak? Bütün bunlar bugün IMF’den gelecek yanıta göre yeni tartışmalara neden olacak. IMF paranın serbest bırakılmasını yeni şartlara bağlarsa, hükümetin yeni ekonomik politikaları var mı sizce? Bence yok. Yeni bir ekonomik kriz programsızlıktan, iş becerememekten yaşanır, hep beraber görürüz.
Adaletin bu mu Adalet Bakanlığı?..
Adalet Bakanlığı çok ilginç uygulamalar gerçekleştiriyor. Bakanlıkta mevzuat, özgürlükleri ve örgütlülüğü savunanlara karşı uygulanıyor. Cezaevlerinin içler acısı durumunu ortaya koyan, önlemler alınmasında canla başla çabalayan sendika üyeleri ve yöneticileri bir bir sürgüne gönderiliyor, haklarında davalar açılıyor. Anlamak mümkün mü? Bir yandan örgütsüz toplum olmaktan yakınacaksınız, öte yandan örgütlendikleri için sorunları dile getirenleri cezalandıracaksınız. Üstelik bunu Adalet Bakanlığı çatısı altında yapacaksınız. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü üniversite öğretim üyeliğinden tanırım. O dönem çok farklıydı. Ama bugün bu uygulamalar karşısında sesiz kalışını, sürgünlere ve örgütlü çalışmaya karşı takındığı tutumu anlamam, kabul etmem mümkün değil. Çeteler cezaevlerini ele geçirdi diye açıklama yapan sendika yöneticisi infaz memurunu sür. Çeteciler hala cezaevlerinde istediklerini yapıyorlar diyen çalışanı basına bilgi veriyor diye meslekten atmaya kalk. Cezaevlerinde telefon ve silah adına ne istiyorsanız var diye yazan gazeteci hakkında bakanlığın manevi şahsiyetini küçük düşürüyor diye dava aç. Ne için? Eskiden bakanlıkta, cezaevlerinde kuzuların sessizliği hakimdi, ne numaralar döndüğünü sonradan gördük. Şimdi ne yapmaya çalışıyorlar. Sayın bakan bu kafayla mı AB’ye uyacağız? Bu uygulamalarla mı sivil toplumu savunacağız? Bence hata ediyorsunuz.