23 Eylül 2003
Türkiye’nin temel siyasal sorunlarından biri sol siyasetçiler ve siyaset kurumlarının içine düştüğü açmaz. CHP, Türkiye’nin sol birikimini temsil eden partilerden biri olarak, bugün toplumun hemen bütün kesimlerince eleştiriliyor. Meclis’teki tek muhalif olmasına rağmen eleştiriliyor. Türkiye açısından CHP bir sol tutuculuk değil. Sol arayış içinde halk beklentilerini geçen dönemde olduğu gibi CHP yerine DSP gibi partiler için de kullanabiliyor. AKP karşısında görevi olan muhalif tutum konusunda zafiyet içinde olan ve ülkeye alternatifler sunamayan CHP, yerel seçimlerde veya bir erken genel seçimde oy oranını koruyabilir mi?
Bu sorunun yanıtı anketlere baktığımızda olumsuz. Halk, CHP’nin kendi sesi, soluğu ve hayallerinin partisi olmadığına inanıyor. Bunun için de oy vermiyor. CHP bu durumu düzeltemezse toplanacak kurultayında ne yaparsa yapsın seçim sonrasında yeniden bir kurultay toplamak durumunda kalır.
DSP kördüğüm
Solun bir diğer temsilcisi DSP’de ise işler olağanüstü karışmış durumda. DSP’de tüzük ve partinin liderleri durumunda olan Bülent ve Rahşan Ecevit, yenileşmenin, Türkiye’de yeni bir sol bakışın temsilciliğinin gelişmesinin veya CHP ile bütünleşmenin önünde büyük bir engel olarak duruyorlar. Parti lider sultasından çıkıp kendini yenileyememenin ağır kan kaybını yaşıyor. Bülent Ecevit’in bu yaşında ve sağlık durumunda, Rahşan Ecevit ile birlikte olayları bir liderlik çekişmesinde görmesi, partinin bu konuda gerekli düzenlemeleri yapabilmekten uzak olması akıl alır gibi değil. Ama DSP gerçeği de bu. Zaten aldığı oy oranı ve bundan sonra alacakları da bunun göstergesi olacaktır.
Sol kimliği sorunu
Türkiye’de siyasetin demokratikleşebilmesi, alternatiflerini üretmesi, sorunlar karşısında yenilenebilmesi için politika üreten kişilerin değişimi şart. Türkiye’de sol ne yazık ki 12 Eylül darbesinin ardından lider yaratma ve kurumsal kimliğini oluşturmada inanılmaz sorunlar yaşadı. Erdal İnönü ile sol kimliğini muhafazakar bir duruma indirgeyen, CHP ile bütünleşmede Deniz Baykal ve diğer adaylar arasında lider bunalımını engelleyemeyen, hizip ve iç çekişmelerden kurtulamayan, CHP raşitik bir görünümde doğdu. Daha sonra Deniz Baykal ve arkadaşlarının parti içi temizlik hareketleri, seçim kaybetmesi, sonra Baykal’ın tekrar dönüşü ama dönüşün yaratamadığı oy patlaması bugünkü tabloyu yarattı. CHP bir türlü iyileşmeyen kurumsal ve kimliksel sorunların tam ortasında duruyor hala. Ne bir adım ileride ne de geride. Sol iyileşemediği ve sağlıklı olamadığı için Türk siyasetinin merkezi de darmadağın oluyor. Kafalar karışıyor, kimin ne dediği neyi savunduğu anlaşılamıyor.
Bütünleşme
Türk solu DSP-CHP bütünleşmesi, hatta diğer küçük oluşumların da bu iki yapıyla bir araya gelmesi dışında bir varoluş alternatifine sahip değil. CHP önce kendi içinden kovduğu siyaseti çok iyi bilen Mehmet Moğultay gibi, küstürdüğü Ertuğrul Günay ve Hasan Fehmi Güneş gibi adlarla yeniden barışmalı. Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, İsmail Cem yeniden CHP’de olmalı. CHP kurultayında en azından bunun önü açılmalı. Siyasetin kişisel hırsa değil halka hizmet olduğunu önce CHP halka göstermeli ki, sonra halktan isteyebilsin. Mahalle örgütünü kaybetmiş, halktan kopmuş bir sol başka türlü toplanabilir mi?
Ecevitler başta olmak üzere Deniz Baykal ve CHP ile DSP parti meclislerini göreve çağırıyorum. Ecevitler’den umudum yok, çünkü orada başka bir sorun var. Ama CHP ve Deniz Baykal solu diriltmeli. Deniz Baykal’ın 10 yıl daha aktif siyaset yapma isteği mi var? Neden korkuyor? Ya da karşı? CHP böyle giderse Kemal Derviş gibi sol olmayan solcuların elinde kalır. Türkiye’de siyaset de asla rayına oturmaz.