10.09.1998
Aslitürk’ün, hangi holdinglerin naylon faturacisi oldugunu bilmeyen mi var? Özel uçagiyla neden Bursa’ya indigini, sorgu sirasinda kimlerin devreye girdigini bilmek için gazete okumaya gerek yok Tuncay ÖZKAN Türkiye temizlik harekâtinda önemli yollar aldi. ‘Dokunulamazlara’ istendiginde hangi hizla dokunulabilecegini hepimiz gördük. Simdi sira yargida yasanacak gelismelerde. Bu arada kafalarda taslar bir bir yerlerine oturdu. Daha önce anlattigimiz, ama ‘olmaz öyle sey’ denilerek geçistirilen, mafya örgütlenmelerinin güç kaynaklari konusundaki tartismalar ortadan kalkti. Artik devletin içindeki çete olusumlari ve bunlarin kullanimindaki gerçekler tartisilmiyor, çünkü suçüstü yapildi. Susurluk sürecinde belki de en önemli halkayi, gelinen bu nokta olusturuyor. Geçtigimiz günlerde Hürriyet Gazetesi Genel Yayin Yönetmeni Ertugrul Özkök ile yaptigim bir telefon konusmasinda, bana söyledikleri çok çarpiciydi. Özkök, “Bu son yasananlara kadar, devletin olaylardaki rolüne iliskin yazilip çizilenleri abartili bulurdum. Ama simdi öyle olmadigini gördük” dedi. Ayni saskinligi Erdal Inönü de yasiyordu. Kendisine, “Siz iktidardayken bunlari bilmiyor muydunuz?” diye sordum. Yanit ilginçti: “Bizim zamanimizda bunlar yoktu. Bizim dönemimizde faili meçhul cinayetler konusunda sikinti vardi. Milli Güvenlik Kurulu toplantilari dahil, bütün görüsmelerde bunlarin önlenmesi konusundaki kararliligimizi ve görüslerimizi belirtiyorduk. Onlar da -yetkililer- ‘En etkin sekilde mücadele ediyoruz’ diyorlardi. Bunlar sonradan çikti.” Türkiye’nin iki önemli adi, ayni noktadalar. Gerçegin üstünde oturuyorlar, ama onun gerçek oldugunu sonradan anliyorlar. Bugün gelinen noktanin önemi, iste burada saklidir. ‘Devlet temizlenecek’ Oysa ANAP’in Turgut Özal’li iktidar yillari ile DYP-SHP koalisyon hükümetleri çete ve mafya baglantilarinin devlet içinde köklesip pervasizlastigi dönemler. O yillarla ilgili olarak Cumhurbakanı Süleyman Demirel’in, dönemin basbakani olarak söyleyeceklerine bakmak gerekecek; bir de simdilerin sessiz politikacisi eski Genelkurmay Baskani Dogan Güres’in dinlenmesi. Erdal Inönü, mafya-çete olgusunun devlet içindeki yükselisinde ana etkenin ‘terör olgusu’ oldugunun da altini çiziyor. Tam bu noktada kendisine, Susurluk sürecinde, devlet-çete baglantisi konusunda suçlanan bazi üst düzey yöneticilerin yaptiklari savunmalarda, güçlü bir tez olarak ileri sürdükleri, “1993 yilinda Milli Güvenlik Kurulu’nda terörle mücadelede PKK’yi destekleyen isadamlari ve çevrelere yönelik eylem karari alindi” savunmasini soruyorum. Yaniti ilginç: – Böyle bir karar alinmadi. Faili meçhullerle ilgili mücadele edin diyorduk. Ediyoruz, bitirecegiz diyorlardi. Mafya ve çete baglantilarinin devlet içindeki tirmanisinin tahlilinde, 1982 ile 1996 yillari arasinda Türkiye’nin neler yasadiginin ve kimler tarafindan yönetildiginin iyi incelenmesi gerekiyor. Elbetteki Türkiye’de devletin kirlenmesi sadece bu yillarda yasanan bir olgu degil. Öncesi ve sonrasi da var. Ama son 15 yil, kurumsal çöküse gidilen dönemi kapsiyor. Bütün bunlara karsin, toplumlarin iç dinamikleri çok önemli. Bugün Türk vatandasi mafyanin kirlettigi devletini temiz görmek istiyor. Ekonomik kaynaklarin çete ve kara siyasetçi talanindan kurtulmasi için kararliligini da her firsatta gösteriyor. Devletin, yurttasin sesine kulak tikamasi ise artik mümkün degil. Yani temiz eller operasyonunu yurttas baslatti, sürdürüyor. Sokaklar gerçegin sesleriyle yankilaniyor. Gülay Aslitürk’ün esi Orhan Aslitürk’ün, hangi büyük holdinglerin naylon faturacisi oldugunu bilmeyen mi var? Özel uçagiyla inmek için neden Bursa’yi tercih ettigini, daha sonra sorgusu sirasinda siyasetçi baskisiyla kimlerin devreye girdigini görebilmek için gazete okumaya gerek yok. Kulak verin sokaklara, daha neler duyacaksiniz. Vatandas yazilamayanlari ve söylenemeyenleri bagira bagira açikliyor. Bu toplumsal kararliligin önünde durulamaz. Türkiye’de mali suç kavrami yerine oturuyor. Maliye Bakanligi, Zekeriya Temizel ile birlikte kendini buldu. Bakmayin öyle üç bes satilik adamin bagirtisina. Maliye Bakanligi bugüne kadar olmadigi bir biçimde, en etkin yollarla vurguncularin üzerine gidiyor. Türkiye’de bu dönem baslatilan mali incelemeler sonuçlandirildiginda ellerinde kan, uyusturucu ve kara para kiri ile ortalikta dolasan pek çok mafya babasinin sonu gelecek. Polis, MIT hep ayni kararliligin altini çiziyor: “Devlet temizlenecek.” Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican geçen haftaki yazimdan sonra aradi. Kararliligini ifade edisindeki samimiyeti önemli: “Yurtdisinda yakalanan mafya veya çete elemanlari, her kim olursa olsun, Türkiye’ye getirilecekler. Hepsi konusturulacak ve arkalarindaki güçler ortaya çikartilacak. Bu konuda kesin kararliyiz. Polis, bunlarin temizlenmesi konusunda elinden geleni sonuna kadar yapacaktir. Alaattin Çakici da, kesin olarak söylüyorum, Türkiye’ye getirilecektir. Onun da bütün baglantilari ortaya çikartilacaktir. Içerde yeniden bu tür organize suç çetelerinin ortaya çikmasina izin verilmeyecektir.” Ayn tavri Içisleri Bakani Kutlu Aktas, “Il emniyet müdürü iyi çalisirsa çete olmaz” diye özetliyor. Bugünkü operasyonlarda katkisi tartismasiz olan MIT Müstesari Senkal Atasagun da, “Devlet içindeki çeteler ve baglantilari sökülecek” diyor. Basbakan, hem yürütmenin basi, hem de siyasetçi sapkasiyla gelecegini bu mücadelenin ipotegi altina koydugunu ilan ediyor. Cumhurbaskani, Genelkurmay karargâhi her yer mafya-çete mücadelesinde kipir kipir. Gelinen bu noktada herkesi kutlayip, yeni hedefler belirlemenin tam zamanidir. Çünkü amaç bu noktaya gelmek degil, mafya-çete baglantilarinin kökünün kazinmasi ve devlet içindeki tahribatinin giderilmesidir. Bu mücadelede en önemli sey kurumlari kurtarmaktir. Susurluk sonrasinda baslatilan Emniyet teskilati içindeki sorusturmalar tamamlanmalidir. Bugünkü basarilar, dünün hatalarini yaratanlarin üstüne kalkan olmamalidir. Çürük elmalarin ayiklanmamasi durumunda sonuç alinmasi mümkün degildir. Ayni durum MIT ve jandarma için de geçerlidir. Önümüzdeki seçimde iktidari muhalefetiyle parti liderleri milletvekili adaylarini belirlerken, kimlerin parlamenter olamayacaklari konusunda kendi standartlarini yükseltmek zorundalar. Yoksa vatandasin standardinin altinda kalacaklarini çok iyi biliyorlar. Sanki Cumhuriyet, 75. yilinda kendine yeniden kalpak dikiyor. Bu mücadelenin ekonomik boyutu, polisiye boyutunun çok önünde bulunuyor. Tipki ulusal mücadele sonrasinda oldugu gibi. Onun için Erol Evcil gibi ne idügü belirsiz isadamlarina, Is Bankasi gibi Atatürk emaneti, Cumhuriyet sembolü kurumlari yem yapmamak gerek. 10 trilyon lira sermayesi bulunan banka, soyadi bile iki tane olan Evcil’e (zaman zaman da Esrefoglu soyadini kullaniyor) 11 trilyon lira krediyi nasil verir? Müfettislerin raporlarina, hukuk müsavirlerinin karsi çikmasina ragmen, Is Bankasi nasil olur da Erol Evcil’in arpaligina dönüstürülür? Nesim Malki’nin öldürülmesiyle ilgili sorusturmada adi geçen, asker kaçagi olan, sahte raporlar alan bir adamin Atatürk’ün vasiyetini yagmalamasina, bu yagmayla edindigi rantla tuttugu mafya babalariyla caka satmasina nasil göz yumulur? Çalisanlar sahip çiksin Evcil’in, Fransa’da finanse ettigi Alaattin Çakici’nin sorunlarinin çözümü için çabaladigi söyleniyor. Orhan Aslitürk, esi Gülay Aslitürk ile birlikte Çakici’nin korumasinda olduklari ve sik sik görüstükleri saviyla sorgulaniyor. Bazilari Fransa-Türkiye arasinda can havliyle kosusturuyor. Bütün bunlar ortadayken, Is Bankasi’nin yüzde 28 hissesine sahip olan CHP, Atatürk’ün mirasina yönelik saldiri karsisinda, ‘Olaylar yargi asamasinda’ diyerek sessiz kalamaz. Yargi arkasina kimseyi saklamazken, CHP’nin bankadaki temsilcileri Enis Tütüncü, Mustafa Timisi, Mustafa Özyürek ve Erbasar Özsoy mu saklanacaklar? Ellerinde belge yoksa, verelim. Onlarin bu olaylar karsisinda saklanmasi mümkün degildir. Çünkü yurttasa ve CHP tabanina hesap verecekler. CHP Bursa il yönetimini arayip, “Bu ise sahip çikmayin” diyenler, krediler verilirken en azindan suskun kaldiklari için, aynalara daha dikkatli baksinlar. Yürekleri yeterse tabii. Maliyecilere; “Bu isle ugrasirsaniz basiniz derde girer” diye gözdagi veren yönetim kurulu üyeleri ile banka müdürlerini toplayip sikiyönetim ilan eden tepedeki adamlarin, Atatürk’ün mirasina sahip çikmasi olanaksiz. Cumhuriyetin sembollerinden olan Is Bankasi’na çalisani sahip çikmali. Hesap sormali: Erol Evcil ortagi yöneticilerden de, sendikacilardan da, sandik yetkililerinden de. 29 Ekim Cumhuriyet Bayrami heyecanina, bu temizlik coskusunu harç yapmali.