23 Ekim 2003
CHP’nin kurultay derdi var. Olmasa toplumsal muhalefeti öylesine güçlü yapacaktı ki, halkı öyle bir anlayıp, kavrayacaktı ki sormayın gitsin. Ama ne yapsınlar ki kurultayları var. Meşguller… Bir tek Kemal Derviş’in boş zamanı var, o da mektup yazıyor.
CHP’yi ele geçirme harekatının ilk atağı. Boş, fakat hoş kelimelerle süslü bir mektup. Sağcı bir partide, faşist bir partide, hatta Türkiye’de İslamcı bir partide bile yazılabilecek kadar hoş ama boş cümlelerden oluşan bir mektup. Çünkü bana sorarsanız Kemal Derviş’in kendisi hoş ama boş bir siyasetçi.
Kemal Derviş’in solculuğu
Kemal Derviş, gücünü tabandan değil ilişkilerinden alıyor. Entrikalar savaşından, kaoslardan besleniyor. Solculuk dediği de, IMF’nin az gelişmiş ülkeler program direktörlüğünden kalma. Tepeden inmeci bir yaklaşım. Açın Dünya Bankası’nın raporlarını söylediklerinin daha fazlasını bulursunuz. Bunun adı solculuk, hele sığınmaya çabaladığı Atatürk solculuğu falan değil. O ve onun gibi düşünenler ancak IMF memuru veya solcusu olabilirler.
Şimdi CHP’yi Kemal Derviş ve fikri kurtaracak öyle mi? Bırakın o ellere düşen CHP batsın zaten. Batsın ki kurtarılması mümkün olsun. Derviş’in elinden CHP’yi kimse kurtaramaz çünkü.
Bir dönemin ağır faturası
Kemal Derviş, Bülent Ecevit’e zamanında ‘AB’ye girmeyelim’ diyen kişi. Şimdi bunu hiç dile getirmiyor. Ama yeri geldi mi Ecevit ekonomiden, siyasetten anlamayan adam oluveriyor. Yeri geldi mi Ecevit imzasını taşıyan her şeyin altında yer aldığını anlatıyor. Özgür İnsan günlerine atıf yapıyor. Ama Türkiye’yi seçime götürdüm, demiyor.
Hüsamettin Özkan ile İsmail Cem’in önerilerini reddetmiş ve CHP’ye katılmış. Bakın siz! Türkiye’yi ve bu adları o günkü koşullarda raydan çıkartan, Türkiye’de uygulanan ağır ekonomik uygulamaların sonuçlarını o hükümete yaşatmayan kim? Onları kandırıp siyaset yolculuğunda daha sonra yalnız bırakan kim? O dönemin ağır faturasını kimsenin üzerine yıkamaz Kemal Derviş.
Bir de emekliliği geldiği halde gitmeyeceğim diye direnip, bu tür siyasal senaryoların yaşanmasına neden olan Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu var ama o olayı ayrıca ele almakta yarar görüyorum.
CHP ne kazandı?
Kulis üstadı Kemal Derviş, İstanbul’da koltuğunun altına dört-beş işadamı karpuz koydu diye -bir de hiç anlamıyorum bizim Celal Doğan destek veriyormuş bu adama ama niye konuşmadım daha. Bana göre yanılıyor oysa- yine CHP ve Türkiye’yi kurtaran adam pozlarına büründü. Ama bu sefer olmaz. Kemal Derviş son seçimde kendi deyimiyle ‘rağmen’ katıldığı CHP’ye oy getirebildi mi? Hayır. Götürdü mü? Evet. Derviş onca pompalamaya rağmen son seçimde getiremediği oyu, bundan sonra getirecekmiş! Sevsinler sizin popüler aklınızı. Derviş ‘e göre CHP’nin yüzde 40 oy alması işten bile değilmiş. Emekli IMF memurunun CHP’de gördüğü bu potansiyeli CHP’lilerin kendisinde görmemesi ve toplumu kavrayamaması ne ilginç değil mi? Küçük olsun ama benim olsun anlayışına karşıymış Kemal Derviş. Niye, Merkez Bankası bana küçük, Devlet Bakanlığı isterim dediğini şimdi daha iyi anlamış oldum.
Kemal Derviş’li CHP
Atatürkçülüğün anti emperyalizm olduğunu göremeyecek kadar emperyalist, Türk solunu tanımayacak kadar Amerikalı, Türkiye’yi okuyamayacak kadar Türkiye bilgisinden yoksun Kemal Derviş, Türkiye’yi kuran CHP’yi kurtaracak. Takım çalışması diye ağzında gevelediği, ‘Siz CHP yemeğini hazırlayın, benim soframa getirin de ben bir güzel yiyeyim onu’ temennisinden başka bir şey değil. Çünkü CHP içinde birileri ona iktidarı tepside sunmazsa o asla başarılı olamayacaktır. Onun liderliğinde veya etkin olduğu CHP’nin halka umut götüremeyeceğinin kesin delili 3 Kasım seçimleridir. Deniz Baykal yanılır da Kemal Derviş’e sarılırsa, o zaman CHP’yi Allah korusun.