12.10.2000
Bor madeni üzerindeki devlet tekelini delmeye çalışan işadamı Turgay Ciner’in son girişimleri şimdilik akim kalsa bile, şirketinin borsadaki hisseleri tavan yaptı. Ciner’in arayışları da sürüyor
Turgay Ciner’in devletin bor tekelini delme arayışları sürüyor. 1999’da yaptığı girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasından bir yıl sonra, Turgay Ciner yeni bir girişimde daha bulundu. Siyaset ve bürokrasiden elde ettiği önemli desteklere rağmen sonuca ulaşmakta zorlanıyor. Neden?
Dünya bor rezervlerinin yaklaşık yüzde 70’i Türkiye’de ve Türkiye, dünyadaki iki önemli üreticiden birisi. Eskişehir, Kütahya, Balıkesir ve Bursa yöresindeki bor madenlerinin 1979’da devletleştirilmesinden sonra Etibank Genel Müdürlüğü (Etibank Bankacılık A.O’nın 1998’de özelleştirilmesinden sonra Eti Holding A.Ş. adını aldı), bor madenlerinin tek üreticisi ve ihracatçısı. 1983′ te yürürlüğe giren 2840 sayılı yasa ile bor madenlerinin yalnızca devlet tarafından aranıp işletilebileceği kuralı getirildi. Bor madenlerinin tek elden üretilip pazarlanmaya başlanmasıyla, 20 yılda Eti Holding, ABD’li US Boraks firması ile birlikte dünya bor pazarının iki önemli gücünden birisi oldu.
Yapılan yatırımlarla ham ürün yerine rafine ürün üretim ve ihracatına öncelik verilmeye başlanması ve pazarlama ağının genişlemesi sonucunda, 1980’li yılların başlarında 100 dolar olan ortalama satış fiyatları 250 dolara, toplam ihracat geliri 70 milyon dolardan 250 milyon dolara çıktı. Bu durum birçok kişi ve kuruluşun iştahının kabarmasına, pastadan pay kapmak için siyaset ve bürokrasi dünyası ile işbirliği arayışlarına yol açtı.
Son dönemde bu konuda en atak işadamı Turgay Ciner. Ciner ile geçen yıl yaptığı girişimler sonrasında uzunca bir konuşmamız oldu. O para kazanmak istiyorum diyor. Ben de söylüyorum: Devlet kazanıyor ya. Ciner, Serena A.Ş. adıyla kurduğu şirket vasıtasıyla, Temmuz 1999’da Eti Holding’e başvurudu. Fiberglas üretimi için hammadde olarak kullanmak üzere yılda 150-200 bin ton kolemanite (Türkiye’de ticari olarak üretilen üç değişik bor mineralinden birisi) ihtiyacı olduğunu ileri sürerek uzun vadeli bir anlaşma talep etti. Fiberglas üretmek için yılda ancak 5 bin ton kolemanite ihtiyaç bulunduğu, istenen miktarın büyüklüğü nedeniyle gerçek amacın ürünün yurtiçinde değerlendirilmesi değil, ihracı olduğu, 2840 sayılı yasanın buna izin vermediği ortaya çıktı. Bu da devlet tekelinin bitmesi demekti. Devlet tekeli bitiyor ama Turgay Ciner tekeli başlıyor.
ETİ Holding’in o dönem genel müdürü
olün Ziya Gözler ve Eti Pazarlama Genel Müdürü Arif Şimşek, Serena A.Ş. adına Ciner’in ortağı Erhan Aygün ile 11.10.1999’da çerçeve anlaşması imzalamıştı. Karşı görüşlere rağmen Çerçeve Anlaşması ile Serena A.Ş.ye 15 yıl fiberglas üretmek üzere ve ihracatı da kapsayacak şekilde yılda 150-200 bin ton kolemanit satışı öngörülüyordu. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi ise, tarafların yönetim kurullarının onayına bağlanmıştı. Ancak o dönemde konuyu ben gündeme getirice kamuoyundan büyük bir tepki yükselmişti.
İşlemin hukuk dışı olmanın yanı sıra, kurum ve ülke menfaatlerine aykırılığı yönündeki tepkiler birinci gruptaydı. İkinci gruptakiler ise, “Hani bana?” diyenlerdi. Sonuçta, hem Eti Pazarlama hem de Eti Holding yönetim kurullarının anlaşmayı reddetmesi üzerine Ciner’in ilk teşebbüsü sonuçsuz kaldı.
Yeni girişimler
Son günlerde, Ciner’in İMKB’de işlem gören Ceyhan Tekstil A.Ş. (Ceytaş) şirketi yeni girişimde bulundu. Ağustos 2000’de Aygün imzalı bir yazı ile Eti Pazarlama’ya başvuran şirket, 300 bin tonluk öğütme tesisi kurmak üzere çalışmalar yaptığını ifade ederek, yılda asgari 200 bin ton olmak üzere, 15 yıl kolemanit satın almak istediğini iletti. Başvuruda, başarısız ilk teşebbüsten sonra, Holdingin bir başvurusu üzerine Danıştay 1. Daire’sinin 2000/67 karar no’lu istişari görüşünü talebinin yasallığına dayanak olarak gösterdi. 2840 sayılı yasadaki ‘işletme’ ifadesinin pazarlama faaliyetlerini de kapsayıp kapsamadığına açıklık getirmek üzere istenen Danıştay görüşünde ,işletme kavramının pazarlama faaliyetlerini kapsadığı belirtildi. Buraya kadar sorun yok. Ama Danıştay görüşünün sonunda bir cinlik var. Sanki Ciner’e devlet tekelini delebilmesi için izin verilmiş gibi bir anlam çıkartılıyor. Sıkıntı olunca bürokratlar bu ateş topunu birbirlerine atarak kurtulmaya çalışıyor. Ciner ısrarlı. Eti Pazarlama, Ceytaş’ın başvurusunu önce karar verilmek üzere Holding Genel Müdürlüğüne gönderiyor, ancak Yönetim Kurulu yorum yapmadan, talebin Eti Pazarlama tarafından sonuçlandırılması gerektiği kararı ile konuyu iade ediyor. Eti Pazarlama Genel Müdürü Ümit Üncü ve Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Hayati Öncüer, Ceytaş adına Aygün ile Ceytaş’a 15 yıl süre ile, yılda 200 bin ton kolemanit satılmasına ilişkin 12.9.2000 tarihinde yeni çerçeve anlaşması imzalıyor. Gidenlerin imzalarını geri çektikleri konuda yeni gelenler ısrarlı. İlla ki Ciner devlet tekelini kendi tekeline çevirsin istiyorlar.
Ciner’in, adı geçen bürokratların atanmalarında önemli payının olduğu öne sürülüyor. Ben inanmıyorum ama. Gerçi Genel Müdür Yardımcısı Öncüer’in, Ciner’in ilk girişimi esnasında holdingde daire başkanı olduğu ve o zamanki anlaşmaya holding genel müdürü ile birlikte imza attığı biliniyor. Genel Müdür Üncü’nün ise o dönemde yine holdingde şube müdürü olarak görev yaptığı ve anlaşmanın imzalanması ile ilgili çalışmalara büyük destek verdiği kaydediliyor.Şimdi yaptıkları geçmişteki çizgilerini korumak. Yasa ile kendi görüşleri arasında tercihlerini yasayı uygulamak değil, kendi görüşlerinde direnmek yolunda kullanmışlar. Kim suçlayabilir ki? Ama karar yönetim kuruluna sunulunca kıyamet kopmuş ve sonuçta çerçeve anlaşması Eti Pazarlama Yönetim Kurulu’nun 22.9.2000 tarihli kararıyla reddediliyor.
Oyunun büyüğü
Şimdi iyi ya kardeşim yanlış hesap Bağdat’tan dönmüş ne diyorsun, diyenleriniz çıkacaktır. Ama onlar borsa denilen büyük oyunu nereden bilecekler. Geçenlerde bir arkadaşım borsa ile ilgili gelişmelerden bahsetti. Bakın ne olmuş. Halka açık bir şirket olan ve hisseleri İMKB’de işlem gören Ceytaş’ın 15 Ağustos’ta yapılan ve Turgay Ciner ile Erhan Aygün’ün yönetim kurulu üyeliklerine seçildikleri genel kurulunda şirketin Ceyhan Tekstil Sanayii A.Ş. olan adı, Ceyhan Madencilik Tekstil Sanayii A.Ş. olarak değiştirilmiş.
Bunun ardından Eti Pazarlama ile imzalanan çerçeve anlaşması, bor madenciliğinin cazibesi ile borsada olağanüstü ilgi görmüş. İMKB’de düşüş rekorlarının kırıldığı sırada Ceytaş hisseleri sürekli tavan yaparak 10 kat değer kazanmış. 29 Mayıs’ta 2000 lira olan kâğıt, ağustos ortasında 7 bin lira, ağustos sonunda 15 bin lira, 8 eylül de ise 22 bin 250 lira olmuş. Yaaa… İş bilenin, kılıç kuşananın. Bir de bu tür olaylara yabancı olan ve her nutku umut içinde dinleyen sıradan vatandaş için söylenen bir laf var biliyorsunuz:
‘Umut fakirin ekmeği, ye Memed ye…’
Bakanlar Kurulu eşiğinde
Bunun yanı sıra söz konusu geçersiz anlaşmanın Hazine Müsteşarlığı’ndan teşvik belgesi almak için kullanıldığı bir başka iddia. Ama ben bu tür iddialara hiç inanmam. Mutlaka konuyla ilgili bir açıklama Hazine’den yapılıp bunun böyle olmadığı dile getirilecektir. Maksat halk rahatlasın.
Bu sırada kendisini çok değerli bulduğum Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in de azıcık bu işlerle ilgilenmesi gerekmiyor mu? Çünkü ona bağlı bir maden bor. O çok yoğun ve yorgun ise göreve Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan’ın ilgi göstermesinin doğru olacağını düşünüyorum. Devlet tekelinin geçerli olduğu, bir konuda resmi yetkililere ‘Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye’ denilememelidir. Çünkü Niğde’de bor madeni yok.
Konunun Bakanlar Kurulu’na getirilmesine yönelik çalışmalar karşısında, özellikle bu iki bakanımızdan devletin madenini savunmalarını bekliyoruz. Çünkü Eti Holding Genel Müdürü Sayın Ziya Gözler’in Bakanlar Kurulu’na konuyla ilgili olarak brifing vermek üzere hazırlık yaptığı ve genel müdürün bu brifingde ‘Devlet olarak biz bu pazarlama işini yapamıyoruz’ tezini işleyeceği ve bu konuda Bakanlar Kurulu’nu ikna etmeye çalışacağı kötü niyetli kişiler tarafından etrafa yayılıyor. Birileri Gözler’e “Sen yapamıyorsan gidersin, yapan gelir kardeşim” diyecek ya,
adamın başını yemek için yalanlar salıyorlar ortalığa. Hiç devletin genel müdürü böyle şey diyecek olur mu?
Ne diyordum… Turgay Ciner’e bravo… Bir kuzudan kaç post çıkartıyor. Türkiye’yi bu kafalar kurtaracak! Bu kavganın sonunda bordan eşeğini alıp sürecekler kim olacak merakla bekliyorum. Kaybeden devlet olursa hiç şaşırmam, bilesiniz.