17 Ocak 2002
Sayın Cumhurbaşkanım. Size en içten duygularımla seslenmek istiyorum. Cezaevleri gerçeği, Türkiye’nin ne yazık ki terör ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle yaşadığı en önemli sorunlarından biri. Bu konuda şu veya bu suçlu demenin bir anlamı yok artık. Herkes yeterli bilgiye sahip. Hiç kimse masum değil.
Ama cezaevlerinde sürmekte olan açlık grevleri nedeniyle, pek çok tutuklu veya hükümlü ölüme mahkum olmamasına rağmen, ölüm mahkumu muamelesi görüyorlar. Ne yazık ki bu büyük acı dinmiyor ve ölüyorlar. Ölmeye de bu durdurulamazsa devam edecekler.
Bu insanlar bizim
Sayın Cumhurbaşkanım, bu insanlar bizim. Uzlaşmıyorlar diye onları ölüme nasıl mahkum edebiliriz? Arkalarındaki örgütün etkisini devlet kıramıyor. Onlar da kıramıyor. Bu insanlara karşı büyük bir hata işleniyor. Onları ölüme mahkum etmeye kimsenin hakkı yok efendim.
Siz hukukçu kimliğinizin getirdiği büyük bir objektiflikle bu duruma eğiliyorsunuz. Ölümü bekleyen ve kalıcı hafıza kaybına uğrayan bu acılı insanlardan beşincisini de anayasal yetkinizle affettiniz. Ama ya hala hapishanelerde tutulanlar? Onlar da her gün ölüyorlar Sayın Cumhurbaşkanım. Buna dur deyiniz lütfen. Size toplumsal bir talebi ilettiğimi sanıyorum, sizden istirham ediyorum, ne olur kısır çekişmelere bu insanlar kurban edilmesin!
100’den çok insan ölecek
Halen 84 kişi (44’ü ölüm oruçlarından, diğerleri ‘Hayata Dönüş’ operasyonu sonucu) ölüm oruçlarında yaşamını yitirdi. Sizin af yetkinizi kullanarak bu sağlığını yitirmiş insanlardan beşincisini de affetmeniz çok önemli ve olumlu bir gelişme. Ancak yetmiyor efendim. Bu insanlar hiç de hak etmedikleri bir cezanın uygulanmasıyla karşı karşıya. Şu an 138 kişi ölüm orucunda. 52 kişi hastanelerde çok kötü durumda.
Af yetkinizi kullanınız
Sayın Cumhurbaşkanım Adli Tıp Enstitüsü uzmanları cezaevlerini dolaşarak artık yaşam fonksiyonlarını yitirmek durumuna gelenleri saptıyorlar. Bu insanların büyük bir bölümü artık yürümek, konuşmak, sağlıklı düşünmek için gerekli fiziki ve ruhsal yeteneklerini yitirmiş durumdalar. Konuştuğum cezaevi yöneticileri, savcılar, herkes bu durumdan çok büyük üzüntü duyuyor. Istırap içindeler. Bir savcımız kendisiyle görüşmeye gelen bir mahkumun, kapısıyla masası arasındaki mesafeyi 10 dakikada alabildiğini, konuşma, oturma, kalkma, düşünme gibi yaşam fonksiyonlarının eriyip bittiğini aktardı. Bu insanlarla ilgili olarak aktarılanları dinlemeye, buraya yazmaya inanın yürek dayanmaz. Konuştuğum bakanlık yetkilileri, savcılar, cezaevi müdürleri, aileler sizin af yetkinizi kullanmanızın sorunun çözümünde büyük katkılar getireceğini, hatta sorunu çözebileceğini ifade ettiler. Bizim olan bu insanlar, böyle bir ceza verilmemiş olmasına rağmen, örgütleri, duyarsız devlet ve cezaevi yöneticileri tarafından ölüme mahkum edilmiş durumdalar. Böyle bir ceza olabilir mi efendim?
Bu acıyı durdurun
Lütfen Anayasa’dan kaynaklanan af yetkinizi, bunların tümünü kapsayacak şekilde kullanıp bu insanlara, perişan ailelere, bu insanların durumundan büyük sıkıntı duyan devlet adamlarına, duyarlı yurttaşlara daha fazla acı çektirilmesine mani olunuz. Bu hatanın ortadan kalkmasını sağlayacak en büyük adımı atınız. Af yetkinizi kullanınız lütfen. Lütfen, lütfen, lütfen…