21 Kasım 2001
ANAP Genel Başkan Vekili Erkan Mumcu teşkilatlarını toplamış, sormuş, dinlemiş, sonra da konuşmuş. Konuşmasında Başbakan Bülent Ecevit’e yüklenmiş. Köy – kent projesini yerden yere vurmuş. Belli ki teşkilatlarından aldığı havayı yansıtmış. Şimdi Erkan Mumcu çıkıp da yalan mı söyleseydi yani. Köy – kent doğru bir projedir, kalkınma köylünün omuzlarında olacaktır mı deseydi? Doğrular bunlar mı? Tarımın Türkiye’de bitirilişi, batırılışı ve bunda Süleyman Demirel ile Turgut Özal politikalarının etkisi ayrı, bugünkü gerçeklik ayrı.
Üslup konusu kendi bileceği iş. Bana da biraz kızgınlığı abartılı geldi. Ama inandığını söyledi diye bir siyasetçiye bu kadar yüklenilir mi? İlla onların inandıkları ve söyledikleriyle, bizim inandıklarımız örtüşünce mi kıymetli oluyor fikirler. Erkan Mumcu’yu yok etme bezirganlığı bundan önce de başka siyasetçiler için uygulandı. O yüzden siyaset tek sesli oldu. İktidarken ayrı, muhalefetken ayrı konuşuldu. Dalkavukluğun adı politikacılık oldu. Yetmedi mi?
Mesudiye mi köy-kent mi?
Bugün Mumcu’ya kızan Mesut Yılmaz, daha dün o potada değil miydi? Üstü çizilen, siyasetten kökü kazınacak olan kişi Yılmaz değil miydi?
Erkan Mumcu konuştu, suçlu. Ya konuşmayanlar? Bu ülkede insanlar konuşmadıkça nasıl anlaşılacaklar? Erkan Mumcu’nun üslubu kötüydü, peki ama üslubu kötü olmayanlar ne diyor? Doğrular nerede? Türkiye siyasetçisinden ekonomistine, gazetecisinden askerine sus pus! Konuşacaksınız ama terbiyeli olacaksınız? Terbiyenin ölçüsü ne? Mesudiyeli köylüler şimdi “köy – kent” denilen oluşumu, yaylarındaki şenliklerle kutlayanlar değil miydi? Daha önce kurmamışlar mıydı onlar Mesudiye’yi?
Mesudiyeliler mi buldular Ecevit’i, Ecevit mi buldu onları bilemem ama Mesudiyelileri başarılı kılan Ecevit’ten önce de, sonra da olmaya devam edecek birbirlerine olan sevgi, inanç ve bağlılıkları, memleket sevgisi. Mesudiye köy – kent projesiyle biraz para, biraz da merkezi hükümet desteği elde etmiştir o kadar. Başarı Mesudiyelilerin. Ömrünün sonunda bir siyasetçiye 40 yıllık tutmayan projesini “tutturdun” diyerek jest yaptılar diye, Mesudiyelileri alkışlayın. Tutmayan projelerin sahiplerini değil.
Türkiye’de siyasi terbiyenin alt sınırı Süleyman Demirel, üst sınırı Bülent Ecevit değil mi? Arşivlere bakın bakalım neler söylemişler, bugün ne diyorlar?
Gençtir, söyleyecek
Turgut Özal’a karşı bu ülkede herkes haksızlık etmiş. Adamı siyasi fikirlerinden tutun da özel yaşamına kadar herkes yerden yere vurdu. Ama siyaset ve siyasetçi konuşmaya, gazeteci yazmaya devam etti. Bir de şu duruma bakın. Neredeyse konuştuğu için bir eski bakan, parti genel başkan yardımcısı ve vekili linç ediliyor. Yazıyor diye gazeteciler olmadık baskıların altına alınmaya çalışılıyor. Demokratlığınızı, demokrasi anlayışınıza ekmek arası yapsınlar da yiyin e mi?
Erkan Mumcu gençmiş. Bu ülkenin yarısından fazlası genç. ANAP’ta liderliğe oynuyormuş. Oynar. ANAP Genel Başkanı kral koltuğunda mı oturur? DSP’ninki kral mı? Dün seçimde partisinin oy oranı düştüğünde “Mesut Yılmaz istifa” diye homurdananlar, bugün yaşasın kral diyorlar. Dün seçim kaybedip partisinin balkonundan halka veda eden Ecevit, bugün başbakan. Yarın?… Yarın seçimde ANAP başarısız olsun, görürüz bugünkü şakşakçıları.
Siyaset ve siyasetçi değişiyor. Değişimin önünde kim durmuş ki, bugünkü kadrolar dursun. Ama bizim pilav daha çok dalkavuk kaldırır.