27 Mart 2002
Türkiye’de suç ile ceza, hukuk ile yargı, adalet ile vicdan, vicdan ile izan, izan ile mafya, mafya ile memur arasındaki farkları, karşıtlıkları ve dengeleri yok etmek için elbirliğiyle çalışıyorlar. Çok yol adlılar. Hırsızlar herkesi hırsız ilan etti. Ahlaksızlar hepimize ahlaksız diyor. Ellerinin karasını üstümüze başımıza sıvamak için koşturup duruyorlar. Bu arada işlerini yapmayı, çalıp çırpmayı da hiç eksiltmiyorlar.
Kokainmanların antrenör, şikecilerin hakem, mafyacıların kulüp başkanı veya yöneticisi, polislerin, gizli servis mensuplarının, askerlerin aynı takımda yönetim kurulu üyesi olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Haberi olmayanlara duyururum. Hiç kimseden hesap sorulamayan ülkemde aynı açıklamayı Cumhurbaşkanı’na beşinci kez yaptırdılar ya, artık hukuk falan hak getire. Bir tek kişiye nereden buldun diyemeyenler, denilemeyeceğini savunanlar Cumhurbaşkanı’nı sigaya çekmeye kalkıyorlar.
Herkes temiz
“Hiç kimse temiz değil, bakın bizim gibi onların da üstü başı lekeli” diyecekler ya… Olur mu be kardeşim, bazı alanlarda yeteneksizlik ayrı, hırsızlık, hortumculuk ayrı. Bunlar için yetenekli olmak lazım. Ahmet Necdet Sezer’e bu çamur tutar mı hiç? Sezer çarpamasa bile, Allah çarpar adamı.
Bankaların içi boşaltılmış, boşaltma işlemini gerçekleştirdiği iddia edilen sahipler dışarıda, yargının kararları birbirini tutmuyor, DGM tutukluyor, ağır cezalar salıveriyor. Çalınan paralar ne oldu? Ondan haber yok. Bunlar nasıl geri alınacak? O konu hiç konuşulmuyor. Asla geri alamayacaklar zaten. Yargılamalar sürüyor, adamlar peş peşe imaj atağında, 9. Cumhurbaşkanı aile fotoğrafına sımsıkı sarılıyor. 10’cusu ömrü hayatında bir ev almış, sıkıştırıyorlar. 9. Cumhurbaşkanı alışkın, rahat adam. 10. çaresiz, sayısız açıklamalarına yeni açıklamalar ekliyor.
9. Cumhurbaşkanı olsa canlarına okumuştu. Hukuk bile o koskoca 9. Cumhurbaşkanı’nın aile fotoğrafından hiçbir şey koparamaz. O hiç kimseyi vermez. Boşuna “Baba” demiyorlar adama… Cihana gelmez, gelemez böyle bir “Baba”.
Babasız olan sahipsizdir
Talihsizlik hukukun ve de Ahmet Necdet Sezer’in böyle bir babasının olamamasında. Şunca işi yapan savcının, polisin, hakimin adı bile yok ortalıkta. Yaşa hukuk çok yaşa!.. Böyle giderse daha nice işler gelir yurttaşın başına.
Türkiye’de bütün ilişkiler derin. Sığ olan tek ilişkiler ağı devletin. Hangi devlet varlığını, geleceğini yolsuzluğa, plansızlığa, koordinasyonsuzluğa kurban eder? Böyle bir devlet olabilir mi?
Hangi ülke
Bu ülkede hangi hırsız arkasına siyasetçisini, bürokratını, güvenlikçisini, gizli servisini, askeri almış da hapis yatmış? Bu ülkede yargılamalar devam ederken yasalar değiştirilip, haklarında çete, zimmet, rüşvet, irtikap, fesat suçlaması bulunanlar siyasete kazandırılarak hukuktan kaçırıldılar?
Hangi ülkede hırsız bellidir de çaldıklarının hesabı sorulmaz? Hangi ülkede hırsızlar, dolandırıcılar, hortumcular spor adamı oldu mu devletin kapıları kendilerine sonuna kadar açılır? Yakalara takılacak birer küçük rozet ve kulüp üyeliği için hırsız eli sıkılır, hortumcu yanağı öpülür?
Küçük kafaların oburluk denizi içinde yüzen gövdelere yapıştığı ülkelerde olur böyle şeyler. Dünyanın her yerinde rüşvet ve hırsız vardır. Bunlar ortadan kaldırılamaz. Ama engellenirler. Mücadele edilirler.
Hırsızın, hortumcunun, şikecinin, sahtekarın, kullanılabilir adamların önünün açıldığı, namusluya neden namuslu kaldığının hesabının sorulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ama denizin bittiğini herkes görmeli. Dibe vurduk. Değişeceğiz. Ahmet Necdet Sezer’in satın aldığı evin hesabının tekrar tekrar ısıtılmasının nedeni bu. Değişime direniliyor. Kabuk kırılıyor, gürültü ondan.