21 Haziran 2001
Halk Bankası ve Yenal Ansen dosyası, Türkiye’de kamu rezaletlerinin ve yolsuzlukların siyasi ayaklarının ortaya çıkartılmasının ilk ve en önemli halkasıdır. Halk Bankası bir arpalık haline getirildiği için bugün 700 trilyon liralık batak kredisiyle boğuşmaktadır. İlk kez bir arpalık hukuk önündedir. Dikkatinizi çekerim. Panik bundandır.
Ama kamu personelini koruma duvarlarıyla ören zihniyet, bu dosyaların soruşturulmasını engellemektedir. Halk Bankası’nda 167 batık firma ve kredi işleminden ancak 81’i masaya yatırılabilmiş, bunlardan da 11 tanesi için soruşturma izni verilmiştir. Ama şimdi karşımızda duran tablo şudur. Bu yolsuzluklarda birinci dereceden sorumlu olduğu iddia edilen Yenal Ansen koruma zırhı altında savcının sorgusundan, mahkemenin yargısından kaçırılmaktadır.
Bugün Kemal Derviş açısından önemli bir sınav günü. Kemal Derviş kendisinden önceki Hazine bakanlarının yaptıklarını mı yapacak, yoksa işi yargıya mı yollayacak? Kendisinden öncekiler zarar ve yolsuzluk suçlamalarına muhatap olanları korudu, kolladı, siyaseten akladı, yargının eline geçmelerini engellediler. Derviş bu engellemeye devam edecek mi?
Şimdi çıkartmak istediği yeni yasalara, banka yönetim kurulu üyeleri ile sahiplerini korumak amaçlı yeni düzenlemeler getirmeye çabalayan Kemal Derviş, ne yapacak? O da ilk günlerdeki temizlik savaşçısı rolünden korumacı ağabey imajına doğru hızla kayıyor.
Derviş, Halk Bankası talanından sorumlu olduğu savlanan kişileri yargılansın diye, olurla savcılığa gönderecek mi?
Yoksa daha alt düzeyde memurlar ile bu yolsuzluk soruşturması kapatılacak mı?
Amerikan standartlarında politikacı olduğu savlanan, Dünya Bankası’nın parlak ekonomisti Kemal Derviş Batılı kurallara göre mi, yoksa içine girdiği yeni ekonomik ve siyasi düzene göre mi davranacak? Halkın düne kadar parasını çalanlar, bugün attıkları yolsuzlukla mücadele nutuklarıyla umutlarını da sömürüyorlar. O yüzden ateşle sınanmak zor iştir. Bazen yakar kül eder, bazen de insana çok şey katar. Kemal Derviş’in yolsuzlukla sınavı da böyle bir olay.
Savcılara kıymayın efendiler
Halkbank soruşturması bize göstermiştir ki yasalar ve diğer mevzuat hırsız, talancı, hortumcu, çeteci, mafyacı da olsa “memur” tanımı içinde bulunan görevliyi koruyup kollamaktadır. Hukuk bunlara dokunamamaktadır. Dokunduğu noktada hukukçunun başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmiyor.
Halk Bankası soruşturmasında birinci dereceden sanık Yenal Ansen, savcı talimatıyla polis tarafından alınıyor. Savcı Osman Uludüz kimsenin cesaret edemediği dosyayı açıyor. Polise sorgula diyor. Gözaltı süresi ve ek süre veriyor. Sorgulanan ve ifadesi tutanak altına alınan Ansen, savcının karşısına gelince, uygulama yanlış oluveriyor birden. Nasıl mı?
Çünkü üst makamlar savcıya bastırmaya başlıyor, “Kardeşim bunu nasıl gözaltına alırsın hani bakan onayı” diye. Ben bu baskıların geleceğini önceden görüp yazdımdı ya Osman Uludüz’e sahip çıkalım diye, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici aradı hemen, “Bizde baskı olmaz” diye. İyi de Sayın Çitici, baskı yoksa savcı polise aldırdığı ifadeyi sonra yetkim yokmuş diye boşta bırakır mı? Mantık bunu kabul eder mi? Olay ortada. Savcılara siyasilerin baskısı nedeniyle sahip çıkılmıyor.
Türkiye’de temiz yönetim anlayışını, hukukun üstünlüğünü tesis etmeye çalışan savcıya baskı, gazeteciye baskı, polise sürgün, hakime tayin, müfettişe komplo…
Bu düzen böyle gitmez… Pireler filleri yutmaya devam edemez… Hırsızı kollayanlar ya değişip adam olacak, ya da hukuk karşısında yok olup gidecekler. Bu fakir halkın parasını onların eğlencesinin çerezi yapmaya bundan sonra kimsenin gücü yetmez.
Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’na sesleniyorum. Savcılara karşı baskı var, zor var, dayatma var. Yardım edin. Hukukçu titizliğinizin adaletine bırakıyorum son dönemde yapılanları. Lütfen savcılara sahip çıkın. Yüreklendirin.
Savcılara kıymayın efendiler, günün birinde sizin de hukuka işiniz düşer.