07 Haziran 2001
Yolsuzluklukla mücadele bazılarının kalkanı oldu. Hukuksuz hukukçular, yolsuzlukla mücadele diye yola çıkan yollular, temiz yönetim mücadelemizde 1996 sonrasında çıkılan yolda geldiğimiz aşamayı geri götürdüler. 1998 sonrasında mafya, çete, yolsuzluk ekonomisi noktasında toplumsal kararlılıktan güç alan, siyasi irade tarafından desteklenen gelişmeler, ne yazık ki sonrasında işi sadece polis copu ve baskıyla hallederek kendisine yer açmak isteyenler nedeniyle sekteye uğradı.
Örnek Beyaz Enerji operasyonları ve sonrasında yaşananlardır. Yolsuzluk boyutu bir kenara atılan, sadece siyaseten yürütülen operasyonlar kirliliği büyütmekten başka ne işe yaradılar? Operasyonu, kendi siyasi operasyonuna dönüştürmek isteyen kadrolar bugün artık yoklar. Hukukun verdiği her karar o suratlarda tokat olmalıdır. Yolsuzluk soruşturmalarının siyasi rant kapısı olamayacağının en önemli kanıtıdır bu dava.
Karanlıklardan kurtulup, hukuk devletine ulaşmada benim adamım iyidir anlayışı kadar kötü ne olabilir? Ya da bu adam mutlak sahtekar veya hırsızdır anlayışından kötü ne olabilir? Hukuk herkese lazım olur. Bu nedenle korunmalı ve kollanmalıdır. İşte bu yüzden diyorum ki Cumhurbaşkanı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’na hukuk devletini yerleştirme mücadelelerinde herkes elinden gelen desteği vermelidir.
Temiz toplum ve yönetim anlayışına ancak şeffaf ve denetlenebilir kamu yönetimi anlayışıyla ulaşılabilir. Despotizm polisin olaylara karşı bastırma teknikleri içinde bulunabilir. Ama hukuk adamına göre olabilir mi? Hukuk eşitlik ve şefaflık anlamına de gelmez mi?
Merkez Bankası, Bankacılık Üst Kurulu, Enerji Üst Kurulu ve diğer üst kurulları denetlenemeyen, bir kamu yönetimi olabilir mi? Bunları polisle denetlemek mümkün müdür?
Polisle olay çözme kafasından kurtulup, hukuku ve kamu yönetimini güçlendiren şeffaflık yasalarıyla yola devam etmeli. Cop yerine adaletin terazisini koymalı. Ama Terörle, uyuşturucuyla, kara parayla, yolsuzluğun mali polisi ilgilendiren boyutuyla mücadelede emniyet güçlerine mali, teknik ve sosyal yardımı esirgememek de şart. Yani doğrularla yanlışları karıştırmamak gerekiyor. Gelin şu adli polis yasasını çıkartın. Savcı ile uzman polis olayı çözsün. Yoksa koltuğa oturan her despot kendini kurtarıcı sanıyor.
F tipinde telefon uygulaması başlıyor
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile söyleştim. F tipi cezaevlerinde bundan sonra ankesörlü telefonla konuşma dönemi başlıyor. Yönetmelik hazırlanmış. Buna uygun olarak F tipi dışında kalan Nevşehir, Yozgat, Kırşehir, Maraş cezaevlerinde de pilot uygulamaya geçilecek ve tutuklu – mahkumların bu telefonlarla serbestçe konuşması dönemi başlayacak. Bu, cezaevlerinde önemli bir rant kapısının kapanması anlamına da geliyor.
Türk, özellikle İstanbul’da cezaevi konusunda yaşanan sıkıntılarını da aktardı ve Silivri’ye cezaevi yapımından başka bir çare bulunmadığını söyledi. Yeni yapılacak cezaevlerinin içinde mahkeme salonları bulunacakmış. Bakan Türk bunun bazı tehlikeli suçluların nakillerinde ortaya çıkan sorunları da toptan gidereceğini aktardı. Bu yolla nakil yerine cezaevlerinin içinde kurulacak mahkemelerde yargılamalar yapılacak ve sorunlar en aza indirilecekmiş. Ama cezaevi yeri konusunda ortaya çıkan sorunlar Türk’ü de çileden çıkartmış. İstemezük kafasıyla bu sorunların aşılamayacağını söylüyor. Yeni cezaevlerinde mutlaka infaz koruma memurları içinde lojman bulunacak diyen Türk, bu yolla cezaevi çalışanlarına yönelik tehditler ile pek çok sorunun da çözüleceği inancında.