05 Haziran 2002
AB ile ilişkilerdeki düğümün nelerden oluştuğu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında ortaya çıktı. Bu AB ile ilişkilerdeki sorunların ortaya konacağı ilk toplantı idi. Cuma günü yapılacak liderler zirvesi olayın net bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak. AB’ye kim karşı, kim değil, çekinceler, neler ortaya çıkacak? Devlet Bahçeli’nin dediği gibi bu toplantıda bütün sözler tutanak olarak hazırlanıp, halka açıklanmalı. Böylece AB yolunda sorunları yaratanlar ile çözüm üretenler ortaya çıksın, bilinsin.
Devlet Bahçeli’nin dünkü konuşması net, samimi, fikir berraklığı içindeydi. Bu konuda aynı netlikte konuşan bir diğer lider de Mesut Yılmaz. Umarım diğer liderler de bu kadar açık olurlar. Türkiye’nin bu netlikte politika yapacak siyasetçilere ihtiyacı var. Örneğin idam cezası konusunda ben Bahçeli’den farklı düşünüyorum. İdam cezasının kaldırılmasını savunuyorum. Abdullah Öcalan’ın asılmaması gerektiği kanısındayım.
Samimiyet sınavı
Farklı düşünsek de Bahçeli’nin sözlerini bu samimiyet içinde, açık görüşlülükle dile getirmesinden mutluluk duydum. Şimdi sıra bir yandan HADEP’in oylarını isterken, diğer yandan gizli gizli idamı destekleyen iki yüzlü siyasetçilerin fikirlerini tıpkı Devlet Bahçeli’nin yaptığı gibi açık açık dile getirmesinde. İslam’ın arkasına saklanıp, Kürt oylarının avcılığını yapmak kolay. Zor olan Devlet Bahçeli’nin yapabildiğini yapmaktır. Mesut Yılmaz gibi açık ve net destekleyebilmektir. Liderler AB konusunda bir samimiyet sınavından geçiyor.
Ayrıca AB ile ilgili süreçte Bahçeli’nin TÜSİAD’a ilişkin açıklamalarını da doğru buluyorum. TÜSİAD kendi içindeki AB karşıtı lobiyi de, AB’yi de propagandalarıyla etkilemeli. Onları da ikna etmeli. Dernek olmanın böyle sorumlulukları var. İmtiyazlı dernek olarak görev sadece hükümete veya Türk siyasetçisine yüklenmekle yerine getirilemez herhalde.
AB için sıkı pazarlık
Bir de Türkiye’nin AB ile ilişkisinde sonuna kadar etkin ve kararlı pazarlık mekanizmasının işletilmesini isteyen Bahçeli’yi iyi dinlemekte yarar var. Karşıtlık ayrı, haklarımızı alabileceklerimizin azamisine taşıyalım demek ayrı. Bahçeli ikincisini yapıyor. Keşke AB’ye karşı çıkanlar seslerini daha net ve anlaşılır olarak duyursa, tartışılsa ve karar süreçleri öyle geçilse.
Ben AB’ye girmenin iyi olacağını düşünüyorum. Ancak elimizdeki kartları onlara teslim edersek, alacak bir şey kalacağına da inanmıyorum. Gümrük birliği sürecinde Türkiye’nin yararına çok gelişmeler olacak deniyordu. Sonuç Türkiye’nin tam 70 milyar dolarlık zararıdır. Şimdi AB’ye girmenin nimetlerini ve külfetlerini paylaşma noktasında başımıza gelecekleri halka anlatmak gerekliliği ortadadır. Bundan kaçmamalı. AB bir ulusal hedef olduğuna göre, ulusun, ulusal hedefle ilgili eksiksiz bilgilendirilmesi gerekmez mi?
Bahçeli’nin hükümete ilişkin sözlerinin netliği de bence takdir edilmeli. İşin kumpasını değil, olurunu cesaretle dile getirdiği için. Ecevit sonrasında ne olması gerektiğini onun kadar net ortaya koyabilen siyasetçi oldu mu? Siyasetin ve siyasetçinin ülke gündemi, geleceği veya geçmişiyle ilgili bu kadar açık olması çok değerli bir tutum.
Türkiye’de katılın veya katılmayın siyasetin bu kadar net olması şart. Bu ayak oyunlarını, kirli ilişkileri ortadan kaldıracak bir yöntem. AB tartışmaları bize siyasette de pek çok şeyin değişmekte olduğunu gösteriyor. Türkiye bundan büyük mutluluk duymalı.