23.03.2000
Kartal Cezaevi’ndeki Alaattin Çakıcı ile Nuri ve Vedat Ergin kardeşler neredeyse bir aydır birbirlerini tehdit ediyor. Kartal ve Eskişehir’de silahlar patlayacak, sokaklar da karışacak
Düğmeye basıldı
Mafyada uzun zamandır beklenen kavga başlıyor. Çakıcı ve Ergin kardeşler, posta kutusu haline gelen avukatları aracılığıyla, devlet hâkimiyetindeki cezaevlerinden savaş naraları atıyor. Otorite zayıf kalınca, ‘İti ite kırdıralım, kurtulalım’ zihniyeti öne çıktı.
Eskişehir’e dikkat
Çakıcı’nın yeğeni Kenan Ali Gürsel’i öldüren Hakan Çillioğlu Eskişehir’de, Susurlukçularca her an öldürülebilir. Sedat ve Vedat Şahin’le Sedat Peker saflarını belirledi. Haluk Kırcı ve Yaşar Öz’le kapışıp Kartal’a gelen Ergin kardeşler de çatışmaya hazır.
Tehdit edildim
Kartal’dan geçen hafta ziyaretime gelen avukat, “Seni öldürtecek” dedi. Yazılarım rahatsız etmiş. Bu mesajı taşımak, savunma hakkının temsilcisine mi düşmeliydi?
Devlet huzurunda racon
Babalar birbirlerine devlet koruması altında meydan okuyor. Cezaevlerinde kıyasıya bir rant ve sokağa hâkim olma savaşı yaşanıyor. Buna seyirci kalanlar ise rant savaşından pay alanlardır
‘İt de ölse kardan, kurt da ölse kardan.’
‘İti ite kırdıralım.’
Bu sözler son günlerde cezaevlerindeki mafya dalaşmalarının görevliler gözündeki algılanış biçimini ortaya koyan yaklaşımın sloganları. Duyduklarımız mafya babalarının naraları değil aslında. Türkiye’de cezaevi ve yargı sistemine inen en büyük darbenin sesleri. Çeteler karşısında cezaevlerinde çaresizlik ve bitişin ifadeleri.
Bunlarla çalışmalarındaki iyi niyeti ve çabayı çok iyi bildiğim, dürüst insanlar Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Ertosun’u kastetmiyorum. Onlar bu sesleri kesmek için ellerinden geleni yapıyor. İnanıyorum. Onların da içinde çaresizce bulundukları büyük sistemin bitişini anlatmaya çalışıyorum. Değiştirmek ve dönüştürmek zamanının gelip geçmekte olduğunu söylüyorum. Bu sorunlarla mücadelenin sadece hücre sistemine geçmekle çözümlenemeyeceğini biliyorum. Aslında onlar da biliyor.
‘Affedip kurtulalım’ zihniyeti
Ağalarla, şeyhlerle, babalarla iş tutma alışkanlığının artık bitirilmesi gerektiğini dile getiriyorum. Cezaevlerini hükümlülerin yönetimine bırakan anlayışların sona ermesi gerekiyor. Cezaevlerini babalar ve çeteler arasında pay eden, böylece sorunları engellediğini sanan anlayışların sonucudur gelinen nokta. Adalet Bakanlığı’nı yöneten zihniyetlerin yol açtığı erozyondur karşımızda duran. ‘Af çıkartalım da kurtulalım’ diye bütün bürokrasi ve siyasilerin bağırmasının başka bir nedeni yok ki. Yönetemiyoruz, sahip olamıyoruz diyemeyecekleri için af çıksın diyorlar. Birbirlerini öldürmelerinden medet umuyorlar.
Pisliği halı altına itiyorlar
Pisliği halı altına iter gibi, sokaklara akıtmaya çalışıyorlar. Kapıları güya temiz kalacak. Kafalarını ne kadar sert bir kayaya vurduklarını dün anlamadılar, bugün de anlamazlarsa yazık olduğunun resmidir bu ülkeye. Çete liderleri, mafya babaları karanlık dünyanın koridorlarında kendilerine yol açan, yer gösteren siyasetçilerle, onların bürokratlarıyla, devlet içindeki güvenlik çeteleriyle, işadamlarıyla etmediklerini bırakmazlar. Devleti soyarlar. Soyanları haraca bağlarlar. Onlar da döner yine devleti soyar.
Mafya ve çete başları, Türkiye’de ‘katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni’ yaratmak çabalarını artık aleniyete döktüler. Birbirlerine neler söylemiyorlar ki? Bu sözleri boş sananlar yanılırlar. Çünkü yeraltı dünyasındaki büyük kapışma cezaevinde yaşanacak ve bitecek diye umanlar yanılacaklardır. Önce cezaevlerinde kozlar paylaşılacak. Sağ kalanlar sokaklarda haraç toplayacak. Türkiye’yi parsel parsel paylaşacaklar. Karanlıklar beslenmek için her yere saldıracak. Bu kavga için bütün yeraltı dünyası uzun zamandır hazırlık yapıyor.
Çakıcı çatışacaktır
Alaattin Çakıcı’nın eski dostları olan Susurluk çetesinin ünlüleri Eskişehir Cezaevi’nde Alaattin Çakıcı için adam öldürecekler. Bunu deneyecekler. Nereden mi biliyorum? Olaylara bakın anlarsınız. Nuri Ergin (Nuriş), Eskişehir’de Haluk Kırcı ve Yaşar Öz’ün saldırısına uğradı. Oradan Kartal’a geldi. Çakıcı’nın yeğeni ve en yakın adamı olan Kenan Ali Gürsel’i öldüren Hakan Çillioğlu Eskişehir’e yollandı. Kartal Cezaevi’nde Nuri Ergin ile Çakıcı birbirlerine hasımlar. Eskişehir Cezaevi’nde Özdemir Sabancı’nın katili Mustafa Duyar’ı vuran Ahmet Yargüder, Nuri Ergin’in adamıydı. Jandarmadan kaçtı. Şimdi sokaklarda talimat bekliyor. Çakıcı’ya ne diyor Ergin, sen önce intikamını almayı başar, sonra gel bizle uğraş. Yanıt basit olacaktır. Çakıcı, Eskişehir Cezaevi’nde ve dışarda hem yeğeninin, hem kardeşinin vurulmasından sorumlu kişilerle çatışacaktır. Desteği eski ülkücü dostlarından alır. Susurluk’la dayanışır. Sedat ve Vedat Şahin’den yardım alır. Sedat Peker de hazır kuvvet olarak kendi tarafını belli eder. Ortalık kan gölüne döner.
Çözüm hukukta
Bu çatışmadan, ‘bunlardan kurtuluruz’ umudunu taşıyanlar yanılırlar. Çözümü hukukta ve adalette aramak gerekir. Gerisi kan ve kavgadan başka bir şey getirmez. Hukuku ve devlet otoritesini zedeler. ‘Nasıl olsa af kapıda’ izlenimi de bu çatışmaları artırıcı bir faktördür.
Mafya istedi mi hükümet kurduruyor, istedi mi yıkıyor. Türkiye’de hukukun can çekişmesini sona erdirmek için ne yapılıyor?
Babalar hem de devlet koruması altında meydan okuyorlar. Bağıra bağıra. Korkak ve cahil oldukları için bunların ekmeğine yağ süren görevliler var. Son günlerde toplumun geneline hâkim olan hukuksuzluk anlayışını, mektupları yoluyla bir kara hançer gibi adliyenin en önemli birimine; cezaevlerine sapladılar. Cezaevlerinde devletin ve hukukun koruması ve kollaması altında bulunan mafya ve çete reisleri bu mektuplardaki sözleriyle aslında birbirlerine değil, devlete ve hukuka başkaldırıp ‘racon’ kesiyorlar. Neden mi? Çünkü cezaevlerinde bir rant ve sokağa hâkim olma savaşı yaşanıyor da ondan. Buna seyirci kalanlar bu rant savaşından pay alanlardır.
‘Sizi öldürtecek’ dedi
Görevliler suskun. Mafyanın mektuplarını taşıyorlar. Savunma hakkının kutsallığı üzerinde yaşayan avukatlar, Türkiye üzerindeki bu büyük karanlığın posta kutusu oldular. Yazık. Bir hafta önce Kartal Cezaevi’nden ziyaretime gelen avukat, ezile büzüle “Sizi öldürtecek” dedi. Kendisi de daha önce aynı mafya babasının kurşunlarını yiyen ama sonra yine de onu savunmak zorunda kalan avukata baktım, acıdım. Bana bir mafya babasının öldürüleceğime dair mesajını getirmek görevi bir avukata mı düşmeli? Hukuk adına yüzüm kızardı. O avukatın içinde bulunduğu açmazı gözlerinden okudum. Sordum, “Neden öldürülecek mişim?” “Yazılarınız ve yayınlarınız” dedi. Haklılığımı dile getirdi. Çaresizliğini aktardı.
Haberciyim, işimi yaparım
Avukata, “Gidin ona söyleyin. Benim kimseyle husumetim yok. Haberci işini yapar sonucuna katlanır. O da ne yaparsa sonucuna katlanır. Öyle her öldüreceğim diyenin sözüyle haberden, dünya görüşünden vazgeçilmez. Bu ülkede ölümü göze almadan, buralarda durulur mu? Eğer yanlış ve yalan diyorsa belgesini yollar, açıklamasını yapar, bakar düzeltiriz. Gerisi beni değil onu bağlar” dedim.
Avukat çıktı gitti.
Şimdi bana bu düzenin adını söyleyin. Ben söylüyorum: Hırsızlar düzeni, katiller demokrasisi. Buna karşı direnmek hırsızın, katilin, çete, mafya reisinin maskesini indirmek, bunları çökertmek, silmek Türkiye’de hukuku üstün kılmak için, demokrasi ve adalet için; korkusuzca, kaygısızca inadına yaşamak lazım. Bu tekere çomak sokmak lazım. Düzeni başaşağı etmek lazım. Hukukun üstünlüğü, ekonomik eşitlik ve paylaşım, yani refah için, Türkiye’nin geleceği için mafyanın, kaçakçının, terör örgütünün, sahtekâr işadamının, çürümenin üzerine gitmek lazım. Doğruyu, güzeli, iyiyi üretmek lazım.
Devlet ve hukuk korumasındalar
Ben kendi adıma söylüyorum; bir tek gün bu idealden vazgeçersem, namerdim. Türkiye’nin geleceği için demokratik, hukuk devleti olarak yaşayacak Türkiye için durmadan çalışmak gerek. Yoksa kimlerin eline kalacağız?
Düşünün Alaattin Çakıcı ve Nuriş lakaplı Nuri Ergin’in söylediklerini. İkisi de Kartal Cezaevi’nde. İkisi de devletin ve hukukun korumasında. Ama karşılıklı mektuplarıyla ne demeye getiriyorlar, “Biz nerede olursak olalım, hukuk da devlet de bize vız gelir. Biz ağzımıza geleni söyleriz. Canımız ne isterse onu yaparız.”
Her şeyi o kadar ucuzlattılar ki hukuk ayaklar altında. Devlet, mafyanın tehdidine dur diyemiyor. Birileri iti ite kırdıralım olsun bitsin diyor. Ama cezaevlerinde yaşanan ve bundan sonra artarak yaşanacak olan olaylar aslında hukukumuzdan geri kalanlarını da yok ediyor. Yarın Eskişehir, Kartal ve diğer cezaevlerinde akacak kan, mafyayı ve sokakları yeniden çatışma alanına dönüştürecek. Siyasetin cumhurbaşkanlığı seçimiyle kilitlendiği bu noktada birileri cezaevinde kapıları açık bıraktırıp siyaseten ve ekonomik olarak kan üzerinden rant toplayacak. Bilmem fark ediliyor mu?