11 Ağustos 2003
Siyaset yapmanın ana kuralı karşıt görüşlerin kirletilmesi olunca ortaya Türkiye gibi ülkelerde sonu alınamaz suçlamalar ve davalar silsilesi çıkıyor. Sonuç, bataklığın büyümesi oluyor. 1950’den bu yana siyasetin açmazı devri sabık düzenidir. Şubat 2003 başından beri çalışmakta olan Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, çalışmalarının sonucu yine aynı hastalığa işaret etti. Öncekiler kötü biz onların canına okuruz.
Oysa hukuk düzeninde en önemli şey insanların kendini savunma hakkının bulunmasıdır. Savunma hakkı her haktan kutsaldır. Herkesin her zaman ihtiyaç duyacağı bir haktır. Oysa komisyon çalışmalarında savunma hakkı göz ardı edildi. Çünkü siyasetçi siyasetçinin kurdu oldu.
Rıfat Serdaroğlu politikacı. Komisyon onun hakkında da suçlamada bulundu. Ama Serdaroğlu’nu dinlemedi. Dinlemeyince de bakın ortaya ne çıktı. Serdaroğlu’nun bana yolladığı mektubundan size aktarıyorum:
Çete ‘Raporun TBMM’ye sunulmasından 3-4 gün önce de, haklarında soruşturma açılması istenen bakanların isimleri medyaya sızdırılarak, sistemli bir şekilde Türkiye’ye, yakalanmak üzere olan bir ‘çete’ gibi teşhir edildi.
25 Temmuz 2003 günlü gazetelerde ise iş daha vahim boyutlara ulaştırılarak, eski başbakan ve bakanların kaç yıl hüküm giyecekleri bile ilan edildi. TCK’nın 230. maddesine göre, görevi ihmalle suçlanan eski bakanlardan biri olarak, gerçek durumu kamuoyuna bildirmek istiyorum :
Olay ne
1) Erenköy Tasfiye İşletmeleri’ne ait Ro-Ro çıkış sahasında 2 Aralık 1997 tarihinde gümrüksüz akaryakıt istasyonu açılmasına izin vermekle suçlanıyorum. Bu uygulamanın hukuki kaynağı, 3 Şubat 1973’ten
5 Şubat 2000 tarihine kadar yürürlükte kalan Gümrük Yönetmeliği’nin 1397. maddesidir. İhracata yönelik kara taşımacılığında ‘bedeli dövizle ödenmek ve gümrüğün denetimi altında verilmek ve derhal yurtdışı edilmek’ md.1380. şartı ile bu uygulama ilk defa 1976 yılında başlamıştır.
2) Bu uygulamanın gerekçesi: Türkiye’nin ihracatında önemli bir unsur olan karayolu taşımacılık sektörünün yabancı taşımacılık şirketlerine karşı rekabet gücünü artırmaktır. Bir tür teşvik olan bu uygulama, bütün dünyada geçerlidir ve uygulanmaktadır.
Türkiye’de değişik alanlarda da örnekleri vardır. Örneğin, turizmi geliştirmek amacıyla Türkiye havaalanlarına inen ve ülkeden transit geçen uçaklara gümrüksüz yakıt verilmektedir. Yat turizmini teşvik için, Türkiye’ye gelen teknelere, deniz ticaretinde avantaj sağlamak amacıyla da, Türk limanlarına uğrayan gemilere gümrüksüz mazot uygulaması vardır.
Bakanlığım döneminde Erenköy Tasfiye İşletmesi’ndeki antrepoya bu izin, o dönemde Yugoslavya’daki iç karışıklıklar nedeniyle, Haydarpaşa-Trieste güzergahını kullanmak zorunda kalan TIR’ların kullanımı için verilmiştir. İşletme hakkı da o dönemde sektörün tek temsilcisi olan, UND’ye (Uluslararası Nakliyeciler Derneği’ne) verilmiştir. Benden sonra da karayolu taşımacılığının önem arz ettiği başka kapılarda da bu uygulamaya geçilmiştir.
Bugün de yapılıyor
3) Mevcut 59. Hükümet de, 9 aya varan görev süresinin başından beri bu uygulamaya devam etmiş, ayrıca 19.2.2003 gün ve 3857 sayılı yazı ile İpsala Gümrük Kapısı’ndan çıkan TIR’lara gümrüksüz akaryakıt verilmesine onay vermiştir.
Daha sonra Gürbulak Gümrük Kapısı’nda da aynı uygulamaya onay verilmiştir. 1 Temmuz 2003 Kabotaj Bayramı’nda Sn.Başbakan bu uygulamanın gemi taşımacılığında da başlayacağını kamuoyuna ilan etmişti.
Ancak ne tuhaftır ki tüm bu uygulamalar komisyonun gözünden kaçmıştır. 1976’da başlayan ve halen devam eden bu uygulama hukuka uygun bir teşviktir.
Her kararda Maliye Bakanlığı’nın ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın uygun görüşü alınmaktadır. Bütün bu belgeler Gümrük Müsteşarlığı’nın arşivinde mevcuttur. Ve bu gün de, bu kararın altına doğru olduğuna inanarak imza atarım.Tamamen siyasi nedenlerle gündeme getirilen bu haksız ve hukuki dayanaktan yoksun suçlama ile siyasi kariyerime leke sürülmeye çalışılmaktadır. Hakkımda, ne soruşturma komisyonundan ne de Yüce Divan’dan olumsuz bir karar çıkamaz. Kaldı ki benim onay tarihim olan 2.12.1997’den sonra çıkan 23.4.1999 tarihli ve 4453 sayılı Af Kanunu nedeniyle konu yargıya bile intikal ettirilemez.
Ne olacak
Kısaca yasal olarak AKLANMA imkanım dahi yoktur. Kurulacak soruşturma komisyonu bu olayın af kapsamına girdiğini ileri sürerek Yüce Divan’a sevkimi önleyecektir. Ve tüm kamuoyu adımı, gazetelerde hakkında verilecek ceza bile hesaplanmış, sonra da aftan yararlanmış bir eski bakan olarak hatırlayacaktır.
Şimdi soruyorum: Bu teknik konuyu sokaktaki insana ben nasıl anlatacağım?
Bu nedenle medyaya sesleniyorum: İçinizde bir tane bile Emile Zola yok mu?
Gerçeği bulmak için araştırma yapacak ve bunu kamuoyu ile paylaşacak biri yok mu? İktidarın kendi yolsuzluklarını gündem dışına itmek ve siyasi rakiplerini yok etmek için kurduğu bu komisyona alet olan Türk medyasının namus borcudur bu. Saygılarımla.’
Haydi bakalım, ne olacak şimdi?